Pazartesi sendromlarından muzdarip olmak istemiyorsanız, hafta sonuna kadar her gunu dakika dakika işkence gibi yaşamayı cekilmez buluyorsanız, haftaya asık suratla ve keyifsiz olarak başlamak zor geliyorsa yapabileceğiniz tek şey var: Sevdiğiniz işi yapmak. Pazartesi sendromu olarak bilinen hafta sonu istirahatının ardından hafta başında yeniden işe başlamanın getirdiği psikolojik sıkıntı doğuda batıda iş sektoru ile ilgili en buyuk problemlerden bir tanesi. Pazartesiye duşman olarak bir turlu acılmayan gozlerle zoraki başlanan gun stres ve sıkıntı icerisinde devam eder ve butun bir gun işlere yeniden alışmaya calışmakla gecer.
BİR HAFTA NASIL GECER? Pazartesi gunu icerisinde ve Salı gunu boyunca duyulan karamsarlık hafta sonu yapılan faaliyetlerin paylaşılmasıyla dağıtılmaya calışılır. Carşamba biraz daha rahat gecer. Ne de olsa haftanın ortası olmuş, hafta sonu planları zihne uşuşmeye başlamıştır. Perşembe hafta sonu neler yapılacağı duşuncesiyle gecer. Cuma gunu ise hafta sonunu duşunmekten işe yoğunlaşmak mumkun değildir neredeyse. Her ne ise hafta sonu gelir ve bitmesin umuduyla dakika dakika keyfi surulur. Sonrasında yine pazartesi vardır, yine iş vardır, yine stres vardır.
SEVDİĞİNİZ İŞİ YAPIN Bir gazete butun unlu yazarlarla nerede ve ne zamanlar tatil yaptıkları hakkında kısa roportajlar yapmıştı gectiğimiz senelerde. Cetin Altan ’a da sormuşlardı aynı soruları fakat aldıkları cevap diğer butun yazarlardan farklı, şaşırtıcı ve dikkat cekiciydi. Şoyle diyordu:
“Benim tatil yerim daktilomun başı ve tatil zamanın işimi yaptığım her gun. Ben işimi seviyorum o yuzden calıştığım surece her gun tatil yapıyorum.
Cetin Altan ’ın bu sozlerini okuduğumda, aklıma Konfucyus ’un şu sozleri geldi: “Sevdiğiniz işi yapın, calışmazsınız.”
Pazartesi sendromlarından muzdarip olmak istemiyorsanız, hafta sonuna kadar her gunu dakika dakika işkence gibi yaşamayı cekilmez buluyorsanız, haftaya asık suratla ve keyifsiz olarak başlamak zor geliyorsa yapabileceğiniz tek şey var: Sevdiğiniz işi yapmak.
CALIŞARAK DİNLENİN! Şu an yaptığınız iş sevdiğiniz iş olmayabilir. Elinizden geliyor, gucunuz yetiyorsa değiştirin işinizi ve sevdiğiniz işi yapmaya başlayın. Şayet elinizden gelmiyorsa, yaptığınız işten zevk almaya ve keyif duymaya calışın. Urettiğiniz urun ya da hizmetten faydalanan insanları duşunun. Sizin sayenizde işi kolaylaşan, sevinen, gulumseyen yuzleri getirin gozunuzun onune. Siz olmazsanız o işin olmayacağını, en azından sizin yaptığınız kadar guzel olmayacağını duşunun.
İş yerinin butun yuklerini yuklenin uzerinize demiyorum. Diyorum ki; her ne iş yapıyorsanız yapın, yureğinizi ve sevginizi katarak yaptığınız işe, o işi en iyi yapan insan olun. Malzemesi, hazırlanışı, kıvamı, her şeyi tamamıyla aynı olsa da iki yemeğin, sevgiyle yapılanın fark edildiği gibi sevgiyle yapılan işin kalitesi fark edilir. Boyle olunca da hem sizin urettiğiniz urun ya da hizmetten faydalanan insanlar mutlu olur, hem de siz; sevdiğiniz işi yaparak calışmış değil dinlenmiş olursunuz.
Calışarak yorulmayı bırakın artık, calışarak dinlenin…
Kaynak: Mehmet Dinc, Altınoluk Dergisi, 361. Sayı
İslam ve İhsan