Sadakat ve emniyet nedir, ne anlam gelir?SadĂ‚kat; niyette, duşuncede, sozde ve amelde doğru olmak, ihlĂ‚s ve samîmiyetle hareket etmek demektir.
Emniyet de emîn olmak, guvenilir bir şahsiyet sergilemek demektir.
NİFAK ALAMETİ İslĂ‚m, yalanı buyuk gunahlardan saymış ve şiddetle yasaklamıştır. Sozunde durmamak, tutarsız davranmak, insanları aldatmayı normal gormek, nifak alĂ‚meti olan son derece zararlı ve kotu vasıflardır. İnsanların başına gelen sıkıntıların en buyuk kaynağı da bu tur kotu vasıflardır, yani kısaca yalandır. O hĂ‚lde insanları doğru ve emîn olmaya alıştırmak, yeni nesilleri bu guzel ahlĂ‚k uzere yetiştirmek her birimiz icin bir vazifedir. Nitekim butun insanlığa ornek olarak gonderilen peygamberlerin ve sĂ‚lih insanların guzel vasıfları arasında en başta doğruluk ve guvenilirlik yer alır.
KURTULUŞ VE FELAHIN YOLU CenĂ‚b-ı Hak kullarına kurtuluş ve felĂ‚hın yolunu şoyle gosterir:
“Ey îmĂ‚n edenler! AllĂ‚h ’a karşı takvĂ‚ uzere bulunun ve sozu doğru soyleyin ki Allah amellerinizi ıslah etsin ve gunahlarınızı bağışlasın! Her kim AllĂ‚h ’a ve Rasûlu ’ne itaat ederse, o hakîkaten buyuk bir kurtuluşa ermiş olur.” (el-AhzĂ‚b, 70-71)
“Ey îmĂ‚n edenler! AllĂ‚h ’a karşı takvĂ‚ sahibi olun ve sĂ‚dıklarla beraber bulunun!” (et-Tevbe, 119)
“...Verdiğiniz sozu yerine getirin! Cunku verilen soz mes ’ûliyeti îcĂ‚b ettirir.” (el-İsrĂ‚, 34)
CENNETİ GARANTİLEYEN 6 ŞEY Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de şoyle buyurmuşlardır:
“Bana şu altı şey hakkında soz verin, ben de sizin Cennet ’e gireceğinize kefil olayım:
Konuştuğunuz zaman doğru konuşun! Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin! EmĂ‚net husûsunda guvenilir olun! İffetinizi muhĂ‚faza edin! Gozlerinizi haramdan koruyun! Ellerinizi haramdan uzak tutun!” (Ahmed, V, 323) Doğruluk ve emînlik İslĂ‚m ’ın ozudur. Nitekim SufyĂ‚n bin Abdullah -radıyallĂ‚hu anh- Peygamber Efendimiz ’e:
“–YĂ‚ RasûlĂ‚llah! Bana İslĂ‚m ’ı oyle anlatınız ki, onu Siz ’den sonra bir başkasına sorma ihtiyacı duymayayım!” demişti. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–AllĂ‚h ’a îman ettim de, sonra da dosdoğru ol!” buyurdular. O:
“–Peki, yĂ‚ RasûlĂ‚llah! En fazla korunmam gereken şey nedir?” diye sordu.
Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- mubĂ‚rek eliyle diline işĂ‚ret ettiler. (Ahmed, III, 413. Ayrıca bkz. Muslim, İmĂ‚n, 62; Tirmizî, Zuhd, 61; İbn-i MĂ‚ce, Fiten, 12)
EN FAZİLETLİ MUSLUMAN Ebû MûsĂ‚ -radıyallĂ‚hu anh-:
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu! Muslumanların en fazîletlisi kimdir?” diye sormuştu. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Dilinden ve elinden muslumanların emniyette olduğu kimse.” cevabını verdiler. (BuhĂ‚rî, ÎmĂ‚n 4, 5, RikĂ‚k 26; Muslim, ÎmĂ‚n 64, 65)
Yine Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“EmĂ‚neti olmayanın îmĂ‚nı da yoktur.” buyurmuşlardır. (Ahmed, III, 135)
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-, carşıda bir satıcının yanına varmıştı. Onundeki buğday yığınının icine elini daldırdı ve ıslak olduğunu fark etti. Satıcıya:
“–Nedir bu?” diye sordu. Satıcı:
“–Ey AllĂ‚h ’ın Rasûlu, yağmur ıslattı.” deyince Efendimiz -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Bu yaş kısmı ustte bırakıp insanların gormesini sağlayamaz mıydın? Aldatan benden değildir!” buyurdu. (Muslim, ÎmĂ‚n, 164)
İslĂ‚m, insanların basit gorduğu hususlarda bile doğruluğu esas almıştır. Abdullah bin Âmir -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
Bir gun annem beni cağırdı. Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- de evimizde bulunuyordu. Annem:
“–Gel de sana bir şey vereyim!” dedi. Allah Rasûlu -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Ona ne vermeyi duşunmuştun?” diye sorunca, annem:
“–Ona bir hurma vermek istemiştim.” cevĂ‚bını verdi. Bunun uzerine Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem-:
“–Bil ki, eğer ona bir şey vermeseydin, sana bir yalan gunĂ‚hı yazılırdı.” buyurdu. (Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 80/4991; Ahmed, III, 447)
Espri ve şaka yaparken bile yalan konuşmak yasaklanmıştır. Peygamber -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in bu husustaki îkaz ve irşadlarından bir kısmı şoyledir:
“Kul, şakalaşırken yalan soylemeyi ve haklı bile olsa tartışmayı terk etmedikce tam îman etmiş olamaz.” (Ahmed, II, 352, 364; Heysemî, I, 92)
“Yazıklar olsun o kimseye ki, konuşur da insanları guldurmek icin yalan soyler! Yazıklar olsun ona, yazıklar olsun ona!” (Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 80/4990; Tirmizî, Zuhd, 10/2315)
MUSLUMAN VASIFLARI Muslumanların doğruluk ve eminlik vasıflarından gayr-i muslimler bile istifade etmişlerdir. AshĂ‚b-ı kirĂ‚mdan Huzeyfe -radıyallĂ‚hu anh- şoyle anlatır:
“Babam Huseyl ile Mekke ’den Medîne ’ye doğru yola cıkmıştık. Kureyş kĂ‚firleri bizi yakaladılar ve:
«–Siz muhakkak Muhammed ’in safına katılmak istiyorsunuz.» dediler. Biz de:
«–Hayır, Medîne ’ye bu sebeple değil, başka bir iş icin gidiyoruz.» dedik. Bunun uzerine bizden, Allah Rasûlu ’nun safında yer alıp O ’nunla birlikte savaşmayacağımıza dĂ‚ir soz aldılar. Medîne ’ye varıp olanları Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- ’e arz edince Âlemlerin SultĂ‚nı Efendimiz:
«–Haydi gidin. Biz sizin verdiğiniz sozu tutar, onlara karşı da Allah ’tan yardım dileriz!» buyurdular. İşte benim Bedir Harbi ’ne iştirĂ‚k edemeyişimin sebebi budur.” (Muslim, CihĂ‚d, 98)
Bu hususta zikredilebilecek sayısız misalden biri de şudur:
Uhud Harbi sonrasında duşmanların lideri Ebû Sufyan uzaktan:
“–Ey Omer! Sana Allah adına and veriyorum, biz Muhammed ’i oldurduk mu?” diye merakla soruyordu. Hazret-i Omer -radıyallĂ‚hu anh-:
“–VallĂ‚hi, hayır! Oldurmediniz! Şimdi O, senin soylediklerini dinliyor!” dedi. Ebû Sufyan:
“–Sen bana gore, Muhammed ’i oldurduğunu soyleyen kendi adamımız İbn-i Kamia ’dan daha doğru sozlu ve daha iyisindir!” dedi. (İbn-i Hişam, III, 45; VĂ‚kıdî, I, 296-297; Ahmed, I, 288; Heysemî, VI, 111)
Dunyada sĂ‚dık ve emîn olarak yaşayanlar, herkesin yardıma en fazla muhtac olduğu ve kimsenin kimseye fayda vermediği kıyĂ‚met gununde hakîkî karşılıklarını alacaklardır. En sıkıntılı anlarında imdatlarına yetişen bu guzel vasıfları sĂ‚yesinde selĂ‚mete ereceklerdir. Allah TeĂ‚lĂ‚, o gunu;
“…Bu, sĂ‚dıklara sadĂ‚katlerinin fayda vereceği gundur…”[1] şeklinde tavsîf eder. Yine Ă‚yet-i kerîmede buyrulduğu uzere o gun;
“…Allah TeĂ‚lĂ‚, sĂ‚dık erkek ve kadınlara, mağfiret ve buyuk bir ecir hazırlamıştır.” (el-AhzĂ‚b, 35)
“Allah TeĂ‚lĂ‚, sadĂ‚kat gosterenleri, sadĂ‚katleri sebebiyle mukĂ‚fatlandıracaktır...” (el-AhzĂ‚b, 24)
Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- doğruluğun kişiyi ebedî saĂ‚dete gotureceğini şoyle ifĂ‚de buyururlar:
“Sıdk, insanı iyiliğe, iyilik de Cennet ’e goturur. Kişi, doğru soylemeye devam ettikce, sonunda sıddîklardan olur. Yalan, kişiyi fucûra, fucûr da Cehennem ’e goturur. Kişi yalan soylemeye devam ettikce, sonunda Allah indinde yalancılardan yazılır.” (BuhĂ‚rî, Edeb, 69; Muslim, Birr, 103-105)
İslĂ‚m, kişinin kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmasını yasaklar. O hĂ‚lde aldatılmayı ve haksızlığa uğramayı istemeyen her insan, doğruluk ve eminliğe sarılmalıdır. Zira kurtuluş sadĂ‚kattedir. Bu sebeple Rasûlullah -sallĂ‚llĂ‚hu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuşlardır:
“ZĂ‚hiren icinde helĂ‚k olduğunu gorseniz bile sıdka/doğruluğa sarılın! Şuphesiz ki onda kurtuluş ve başarı vardır.” (Ali el-Muttakî, III, 612/6855)
Dipnot:
[1] el-MÂide, 119.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Din İslam, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan