“Aramakla bulunmaz ve fakat bulanlar ancak arayanlardır.” Boyle bir kelÂm-ı kibara dayanarak cıktığımız huzur yolculuğuna devam ediyoruz.Huzur iklimi, bir tek şeyin sonucu değil, belki bircok bileşenin ortak bir neticesidir. Bu iklimin oluşmasında, kişinin kendisiyle kurduğu sıhhatli ilişki kadar, “muhit”le geliştirdiği ilişkiler de son derece ehemmiyetlidir.

ARANAN HUZUR DİYARI

Başka turlu soyleyelim, kişinin hem kendisiyle, hem de kÂinat Âleminde ona eşlik eden tum varlıklarla; eşiyle dostuyla, evladıyla, ebeveyniyle, ciceklerle, kuşlarla ve tabi ki Yaratanıyla kurduğu yakınlıklar, huzur arayışı icin temel uğrak noktalarıdır. “Aile, toplum, Âlem ve Allah” kavramlarında ozetlenen bu geniş muhit ile geliştirilecek ilişkilerin niteliği, insanın varacağı huzur diyarını adım adım tayin eder. Zira hayat, insan penceresinden bakıldığında, benlik dediğimiz kucuk bir noktadan başlayıp dışa doğru acılan, kıvrılan, gittikce genişleyen ve ufuklara uzanan ihtişamlı bir “daireler muhiti”nin adıdır. Aranan huzur diyarı da, bu muhitin başıyla sonu arasında gozetilen nizam ve uyumun, sevgi, dostluk ve adalet duygusunun ardında saklıdır.

Gonle huzur veren; daireler muhitindeki kin, duşmanlık ve catışma değil, dostluk, sevgi ve barıştır. Bu itibarla huzur soluklayan ruhlar, sulh ve ıslah merkezli bir hayatı dustur edinenlerdir. Hayatın daireleri arasında sulh, sevgi, adalet ve ulfet etraflı bir ilişki arayışı icinde bulunan kimseler, gonullerinde Cennet huzurunu tadabilenlerdir.

HUZUR ARAYIŞI

Huzur arayışındaki insana en yakın daire, ailedir. Bu daire icinde anne-baba, kardeş, eş ve cocuklarıyla sulh ve muhabbet ilişkileri oluşturamamış bir gonulde huzur penceresi acılmamış demektir.

Diğer bir daire icinde seyrelen-yoğunlaşan, yuzeyselleşen-derinleşen, karmaşıklaşan, kendine has belli mecralardan akıp gelen ilişkilerin yer aldığı toplum hayatıdır. Bu hayatta beklenen huzur iklimi, muhitte yer alan insanlarla adÂlet, hakkaniyet, saygı ve anlayış eksenli bir ilişki ve nizam ortamının kurulmasını gerekli kılar. Boyle bir ortam ise, insanları hor-hakir gormeden, dışlamadan, aşağılamadan, kenara itmeden, yok saymadan, yuce menfaatlere, acımasız hırslara kurban etmeden, onurunu kırmadan, aldatıp oyalamadan, onları adam etmeye ya da kullanmaya calışmadan, onlara ez ve işkence etmeden, onlara karşı ustunluk ve efendilik iddiasında bulunmadan, onlara dair kaba soylemler uretmeden ve fakat onları adam yerine koymaya, eşrefi mahlûkat olarak gormeye, varlıklarına Yaratan hatırına saygı duymaya bağlıdır. Kısacası insan onurunu eksen alan bir toplum ilişkisi, huzur arayışları icin zorunlu bir esintidir. İcerisine, kin, nefret, ofke, korku ve duşmanlık sağanağının boşaldığı bir toplum hayatının gonul huzuruna sağlayacağı bir faydadan soz edilemez.

Kaynak: Dr. Adem Ergul, Goklere Yolculuk Var, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan