
Hediye vermek; kerem, comertlik ve ihsan duygularının bir meyvesi ve guzel ahlÂkın alÂmetidir.Hediyeleşme, ince rûhlu mu ’minlerin ulvî duygularla ikramda bulunarak gonulleri mesrûr ettikleri feyizli ve bereketli bir amel-i sÂlihtir. Gonulden yapılan bu ikramlar, insanlar arasındaki muhabbet ve kardeşlik duygularını kuvvetlendirdiği gibi AllÂh ’ın rızÂsını kazanmaya da vesîle olur.
DARGINLIKLARI GİDEREN AMEL Âlemlerin Fahr-i Ebedîsi şoyle buyurur:
“Hediyeleşiniz ki birbirinize olan muhabbetiniz ziyÂdeleşsin!” (Muvatta, Husnu ’l-Hulk, 16; BuhÂrî, el-Edebu ’l-Mufred, no: 594; MunÂvî, III, 271)
“Birbirinize hediye veriniz. Cunku hediye, gonullerdeki dargınlığı giderir...” (Tirmizî, VelÂ, 6/2130)
Enes bin MÂlik -radıyallÂhu anh- da şoyle derdi:
“EvlÂtlarım, birbirinize ikramlarda bulunup hediyeleşin! Cunku bu, aranızdaki muhabbeti artıran en kuvvetli muessirdir.” (BuhÂrî, el-Edebu ’l-Mufred, no: 595)
GUZEL AHLAKIN ALAMETİ Hediye vermek; kerem, comertlik ve ihsan duygularının bir meyvesi ve guzel ahlÂkın alÂmetidir. Musluman, ganî gonullu ve comert olduğu icin hediye vermekten buyuk bir lezzet alır. Bir insanı sevindirip duÂsını almak, onun icin buyuk bir huzur kaynağıdır.
Allah Resûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- hediyeleşmeyi teşvik eder, her fırsatta hediye verir ve hediye kabul ederdi. Nitekim Hazret-i Âişe vÂlidemiz:
“Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- hediyeyi kabul eder ve ona mukÂbelede bulunurdu.” demiştir. (BuhÂrî, Hibe, 11)
Fahr-i KÂinÂt Efendimiz, kendisine gonderilen bir şeyin sadaka mı hediye mi olduğunu sorup oğrenir, şayet sadaka ise onu almaz, ashÂbın muhtaclarına gonderirdi. Cunku sadakadan istifÂde etmek Allah Resûlu ve Âilesine helÂl kılınmamıştı. Gonderilen şey hediye ise ondan hem kendisi alır hem de ashÂbından muhtac olanlara verirdi. (BuhÂrî, Hibe, 5; Muslim, ZekÂt, 175)
MUHABBETİN GOSTERGESİ Hediye vermek ve gelen hediyeyi kabûl etmek, muhÂtaba değer vermenin ve ona duyulan muhabbetin bir gostergesidir. Dolayısıyla hediyenin maddî kıymetinden ziyÂde taşıdığı mÂn muhimdir. Bu durumda hediyenin buyuk veya kucuk olmasına değil, arkasındaki ihlÂs ve samîmi nîyete bakmalıdır. Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
“Ey Musluman hanımlar! Hicbir komşu hanım, bir koyun pacası bile olsa, komşusuna vereceği hediyeyi kucuk gor(up de vermemezlik et)mesin!” (BuhÂrî, Hibe 1, Edeb 30; Muslim, ZekÂt 90)
“Eğer paca veya kurek eti yemeğe dÂvet edilsem, derhal giderim. Şayet bana kurek veya paca hediye edilse, hemen kabul ederim.” (BuhÂrî, Hibe 2, NikÂh 73; Muslim, NikÂh 104)
Koleler, arpa ekmeğine bile dÂvet etseler, Allah Resûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- bunu kucumsemez, dÂvetlerine icÂbet ederdi. (Heysemî, IX, 20)
Demek ki alırken de verirken de hediyeyi kucuk gormemelidir. Zîr herkesin maddî durumuna gore hediyeleşmesi ÂdÂptandır.
HEDİYELEŞMEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Hediyeleşmede şu hususlara da riÂyet etmek gerekir:
1- HelÂl yoldan kazanıldığı bilinen hediyeyi reddetmek doğru değildir.
2- Haramdan kazanıldığı bilinen hediyeyi kabûl etmemelidir. Zîr haram malın zekÂtı bile yoktur. LÂkin hediyeleşme sÂyesinde o kişiye yaklaşmak irşÃ‚da vesîle olacaksa, o zaman hediyesini kabul edip cok muhtac olan birine sevap beklemeksizin vermelidir.
3- Nereden kazanıldığı bilinmeyen hediye hakkında araştırma yapmaya gerek yoktur. Gonul kırmamak icin kabul etmek daha munÂsiptir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan