
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtac olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir." buyuruyor. Bu insanların dilenci olmadığını ve gercekten muhtac olduklarını işaret ederek aranıp bulunmasını tavsiye ediyor.Ebû Hureyre radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Bir iki hurma veya bir iki lokmayla savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, muhtac olduğu hÂlde dilenmeyen kimsedir.” [1]
Sahîh-i BuhÂrî ve Sahîh-i Muslim ’deki diğer bir rivayete gore ise Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtac olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir.” [2]
YOKSUL, YİYECEK BİR ŞEYİ BULUNMAYAN KİMSEDİR
Yoksul sozu Kur ’Ân-ı Kerîm ’de ve hadîs-i şerîflerde miskin kelimesiyle ifade edilir. En yaygın tarife gore yoksul, yiyecek bir şeyi bulunmayan, hergun karnını guclukle doyuran kimsedir. Bir miktar yiyeceği olan kimse yoksulluktan cıkmakta, ona fakir denmektedir. Peygamber Efendimiz ’in tarif ettiği yoksul, bir sonraki ovunde karnını doyuracak bir şeyi olmasa bile, haysiyetinden fedakÂrlık yapmaz; kimseye el acıp dilenmez.
İşte Peygamber Efendimiz ’in kendilerine sahip cıkmamızı istediği kimseler bunlardır. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bunların define gibi gizli olduğuna, kendilerini kimseye gostermediklerine işaret ederek onların aranıp bulunmasını tavsiye etmektedir.
YUZLERİNE BAKINCA TANIYABİLECEĞİN FAKİRLER
Onları nasıl bulacağımıza şu Âyet-i kerîme ışık tutmaktadır:
“Sadakalar, kendilerini Allah yoluna adayan fakirler icindir. Bunlar yeryuzunde dolaşmazlar. HÂllerini bilmeyen biri, iffet ve hayÂlarından dolayı onları zengin zanneder. Sen onları yuzlerine bakınca tanırsın. Onlar yuzsuzluk edip insanlardan bir şey istemezler” [Bakara sûresi (2), 273].İnsanı yaratan Yuce MevlÂ, kulları arasında boyle fazilet Âbidelerinin bulunduğunu haber vermektedir. Onemli olan onları arayıp bulmaktır. Şayet luks muhitlere cekilerek kendimizi fakir ve yoksullardan busbutun koparmamışsak, başımızı sağa sola cevirdiğimizde onlardan birkacının yaşadığı yeri gormek veya kendilerini tanıyanlardan adreslerini oğrenmek zor olmayacaktır.
DERTLERİNE DERMAN OLUNACAK KİMSELER
Ertesi gun yiyeceği bir şeyi bulunmayan yoksullar pek az olabilir. Bizim gorevimiz sadece onları değil, kazandığı para aile fertlerini gecindirmeyen, bununla beraber hÂlini kimseye acmayan kimseleri de bulmak ve dertlerine derman olmaktır. İşinden kazandığı para gecimini sağlamayan kimseler, gecirdiği bir kaza sonucu sanatını yapamayacak hÂle duşenler ve daha başka sıkıntılar icinde yaşayanlar pek coktur. Hele bir de iş bulamayan ve bu yuzden rûhî bunalım geciren insanları hesap edecek olursak, toplumda bizlerden yardım bekleyenlerin ne kadar cok olduğunu goruruz.
DİLENMEK KOTU BİR ALIŞKANLIKTIR
Dilenciliği meslek hÂline getiren bazı kimselerin miskin olmadığı, onların himÂye edilmesinin gerekmediği gorulmektedir. Onlar yuzsuz olmaları sebebiyle, kıyamet gununde suratlarında bir parca bile et kalmayacak kimselerdir. Bu dilenciler, Peygamber Efendimiz ’in tÂbiriyle, kendi elleriyle kendi suratlarını tırmalayan kimselerdir. Sırf servet toplamak icin halktan bir şeyler isteyip dilenenler, Âhirette kendilerini yakacak kor ateşi toplamakla meşgul olanlardır.
Peygamber Efendimiz ’in kendilerine “kimseden bir şey istemeyin” diye tavsiye ettiği oyle sahÂbîler vardı ki, bineklerinin uzerinde giderken kamcıları yere duşerdi de, yaya gidenlerden onu istemezler, aşağıya atlayıp kamcılarını kendileri alırlardı.
Zira insanlardan bir şey istemek ve hele bunu alışkanlık hÂline getirmek kotu bir şeydir. “Dunyaya gonul bağlama ki, Allah seni sevsin. İnsanların eline bakma ki, halk seni sevsin” (İbni MÂce, Zuhd 1) buyuran Peygamber Efendimiz, mecbur kalmadan dilenmenin, kısacası insanlardan bir şey istemenin muslumana yakışmadığını ifade buyurmaktadır.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ
1. Dilenmeyi alışkanlık hÂline getiren kimseleri himÂye etmek o kadar onemli değildir. Cunku onlar ac kalmazlar.
2. Kimseden bir şey istemeyen iffetli yoksulları arayıp bulmalı, dertlerine derman olmalıdır.
3. Gecim sıkıntısı ceken kimseleri, yuz suyu dokmeye mecbur etmeden gozetip kollamalıdır.
[1] BuhÂrî, Tefsîru sûre (2), 48; Muslim, ZekÂt 102. Ayrıca bk. Ebû DÂvûd, ZekÂt 24; NesÂî, ZekÂt 76.
[2] BuhÂrî, ZekÂt 53; Muslim, ZekÂt 101. Ayrıca bk. NesÂî, ZekÂt 76.
Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan