
Muhtaclara, yolda kalmışlara, borclulara kol kanat gerip onlara sÂhip cıkmak, Peygamber Efendimiz ’in bizzat ornek şahsiyetiyle ummetine tÂlim ettiği muhim bir nebevî ahlÂk tezÂhurudur.Resûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ashÂbının butun sıkıntı ve dertleriyle meşgul olur, elinden gelen yardımı yapardı. İmkÂnı olduğunda, borclu olenlerin borcunu oder, Âilelerini sıkıntıdan kurtarırdı. Bir defÂsında şoyle buyurmuştu:
“Ben her mu ’mine, mutlaka, dunya ve Âhirette insanların en yakınıyımdır. Dilerseniz şu Âyeti okuyun: «O Peygamber, mu ’minlere oz nefislerinden daha evlÂdır...» (el-AhzÂb, 6) Hangi mu ’min vefÂt eder de geride bir mal bırakırsa vÂrisleri onu alsınlar. Borc veya bakıma muhtac birini bırakmışsa, o da bana gelsin, ben onun mevlÂsıyım (himÂye ve yardım edicisiyim).” (BuhÂrî, Tefsir 33/1, KefÂlet 5, FerÂiz 4, 15, 25; Muslim, FerÂiz 14)
MU'MİNİN BİRİNCİ VAZİFESİ
Dolayısıyla muhtaclara, yolda kalmışlara, borclulara kol kanat gerip onlara sÂhip cıkmak, Peygamber Efendimiz ’in -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- bizzat ornek şahsiyetiyle ummetine tÂlim ettiği muhim bir nebevî ahlÂk tezÂhurudur. Efendimiz ’in -aleyhissalÂtu vesselÂm- ahlÂkıyla ahlÂklanmak ise, O ’na ummet olup mahşerde O ’nun Hamd Sancağı altında toplanmak ve ŞefÂat-i Uzm ’sına nÂil olmak isteyen her mu ’minin birinci vazifesidir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan