Şukreden bir kul olmak icin neler yapmalıyız? Şukrun onemi ve fazileti nedir? Sadece dil ile yapılan şukur yani “AllÂh ’a hamdolsun, AllÂh ’a şukurler olsun.” demekle şukretmiş olur muyuz? İşte cevabı...Şukur, sadece dille;
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ اَلشُّكْرُ لِلّٰه
“AllÂh ’a hamdolsun, AllÂh ’a şukurler olsun.” deyivermekle tamam olmaz.
Muhammed Es‘ad Erbilî Hazretleri şukru şoyle tarif eder:
“Şukur, sadece lÂfzen; «YÂ Rabbî Sana şukurler olsun!» demek değildir. BilÂkis AllÂh ’ın kendisine lutfettiği nimetlerin hepsini yaratılış maksadına uygun olarak kullanmaktır. Şukrun en makbulu ise sÂrî olan, yani din kardeşlerine fayda veren (ictimÂ&#238 ibÂdetlerden (ve hizmetlerden) ibarettir.”
AZALARIN ŞUKRU NELERDİR? Bişr-i HÂfî Hazretleri bu husûsu şoyle îzah buyurur:
“ÂzÂları icinde yalnız dili ile şukreden kimsenin şukru az olur.
Cunku;
Gozun şukru; bir hayır gorduğu zaman onu almak, şer gorurse onu ortmektir. (Harama bakmamaktır.)
Kulağın şukru; bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır. (Kulağı haramlardan korumaktır. Kur ’Ân ve benzeri guzel seslere kulak vermektir.)
Ellerin şukru, onlarla hakkı olandan başkasını tutmamaktır. (Hayırlı hizmetler etmek ve infakta bulunmaktır.)
Midenin şukru; helÂl ile gıdÂlanmak, (akıl ve kalbin şukru) ilim ve hilm ile dolu olmaktır;
Ayakların şukru de, iyilikten başkasına gitmemektir.
Kim boyle yaparsa hakikaten şukredenlerden olur.”
MÂnevî terakkî sonsuz olduğu icin, şukrun de yuksek mertebeleri vardır.
Allah icin dost olan Şakîk-i Belhî ile İbrahim bin Edhem Hazretleri ’nin, birbirlerini irşÃ‚d icin yaptıkları bir gonul sohbeti esnasında Şakîk-i Belhî Hazretleri sorar:
“–Gecim husûsunda ne yaparsınız?”
İbrahim bin Edhem;
“–Bulunca şukreder, bulamayınca sabrederiz!..” der.
Şakîk-i Belhî Hazretleri;
“–Bunu, Horasan ’ın kopekleri de yapar!” deyince, bu defa İbrahim bin Edhem sorar:
“–Ya siz ne yaparsınız?”
Şakîk-i Belhî Hazretleri şu cevabı verir:
“–Bulursak şukredip infÂk eder, bulamadığımızda yine şukredip sabrederiz.”
ŞUKRUN HER CEŞİDİ
Her nimetin şukru evvel kendi cinsindendir.
Mesel sahÂbe-i kiram hazerÂtı; hidÂyetin ve sahÂbî olmanın şukrunu îf edebilmek icin, her şeylerini Allah yolunda fed ettiler. İslÂm nimetini; dunyada insanların bulunduğu her yere ulaştırmak icin, hicbir meşakkatten kacınmadılar, hicbir tehlikeden korkmadılar, bezginlik gostermediler, yorulmadılar. Bu yolda; t Cin ’e, Semerkant ’a, Kayravan ’a, Afrika ’nın iclerine gittiler, hidÂyet kandili oldular.
Zengin sahÂbîler, servetlerini Allah yoluna sarf ettiler. Fakir sahÂbîler de dağdan odun toplayıp, uc-beş kuruş kazandılar yine infÂk ettiler.
DÂim hamdi yaşadılar. Zira Rabbimiz bizden dÂim hamd istiyor. Her FÂtiha ’nın başında;
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
“Hamd, Âlemlerin Rabbi AllÂh ’a mahsustur.”
Bir başka Âyet-i kerîmede şoyle buyurulur:
“…Onların duÂları; «Butun hamd u senÂlar, Âlemlerin Rabbi AllÂh ’a mahsustur.» diye son bulur.” (Yûnus, 10)
Başta hamd… Sonda hamd…
Peygamber Efendimiz her fırsatta, CenÂb-ı Hakk ’a hamd ederdi. Butun hutbelerine, hitÂbelerine hamdele ile başlardı. Yemek, abdest ve gunluk meşgalelere varıncaya kadar her fırsatta, CenÂb-ı Hakk ’a verdiği nimet, afiyet ve imkÂnlar icin hamd ve şukrederdi.
Hamd ve şukrun zıddı ise, CenÂb-ı Hakk ’ın gazap ettiği «Nankorluk»tur.
Âyet-i kerîmede buyurulur:
“…Eğer şukrederseniz, elbette size olan (nimetlerimi) artırırım.
Eğer nankorluk ederseniz, hic şuphesiz azÂbım cok şiddetlidir!” (İbrÂhîm, 7)
İnsanın bu dunyadaki imtihanı, ana hatlarıyla ikiye ayrılır:
Nimetlere şukur ve meşakkatlere sabır…
Hadîs-i şerifte buyurulur:
“Îman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı şukurdedir.” (Beyhakî, Şuab, VII, s. 127)
Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh- şukur ve sabrın birbirine olan ustunluğu hakkında şoyle buyurur:
“Şukurle sabır birer binek hayvanı olsalardı, hangisine daha once bineceğimi kestiremezdim.”
İcinde yaşadığımız asır, gecmiş zamanlara gore, buyuk bolluklar ve nimetler devridir. Musluğu cevirince su hem de sıcak su akıvermekte, duğmeye basınca ışık yanmakta, ne ocak icin ateş yakma meşakkati, ne camaşır icin meşakkat var. Geniş nakliye imkÂnlarıyla, her turlu sebze ve meyve mahallene kadar gelmekte. Hemen her şey gecmişe gore kat kat kolay ve rahat.
Fakat; ham ve gafil nefis icin, rahat ve bolluklar, nankorleşme tehlikesi ihtiv eder. Menfaatine ve arzularına duşkun nefis, ulaştığı her nimeti kendisinin bir hakkı gibi gorme gafletine duşer. «Bunun bir ikrÂm edeni var. Onun benden istedikleri var.» diye duşunmeyi istemez. Muvakkat nimetleri ebedî zanneder. Esas ebedî nimetlerin yurdu olan cennete hazırlık ise, hamd ve şukur ister. Gayret ve mucÂhede ister.
Nefsin bu husûsiyetlerinden dolayı; tasavvufta, mucÂhede ve riyÂzat vardır. Nimetlerden istifÂdeye bir olcu koymak vardır. Mubahlardan dahî kifÂyet miktarı istifÂde edip, gerisini bir Âhiret sermÂyesi olarak infÂk etmek vardır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Aralık, Sayı: 178


İslam ve İhsan
SABIR MI ZOR, ŞUKUR MU?