CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂsına ermek istiyorsak, evvel O ’nun hakkımızdaki takdîrine rÂzı olmayı bilmeliyiz. Rabb'imizle huzur bulmalı, O ’nun beraberlik ve dostluğuyla mutmain bir gonle kavuşmalıyız.
Şeyh SÂdî Hazretleri buyurur:

“Kısmetine rÂzı olmayan kuldan CenÂb-ı Hak da rÂzı olmaz.”

CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂsına ermek istiyorsak, evvel O ’nun hakkımızdaki takdîrine rÂzı olmayı bilmeliyiz. Rabb'imizle huzur bulmalı, O ’nun beraberlik ve dostluğuyla mutmain bir gonle kavuşmalıyız. Hikem-i AtÂiyye ’de buyrulan:

“YÂ Rabbi! Sen ’i bulan neyi kaybetti? Sen ’i kaybeden neyi buldu?” hikmetini kalplerimize nakşetmeliyiz.

Zira gercek bir kulluk:

–Hakk ’ın takdîrinden memnun olabilme sanatıdır.

–Her zaman ve mekÂnda Allah ile dost kalabilme mahÂretidir.

–Hayatın med-cezirleri, değişen şartları ve surprizleri karşısında muvÂzeneyi bozmayıp şikÂyet ve sızlanmayı unutabilme huneridir.

Nitekim, cile ve ıztırapları Âdeta “hoş geldin” dercesine karşılayan Eyyûb -aleyhisselÂm- ’a CenÂb-ı Hak; “O ne guzel kuldu.” buyurmuştur. (Bkz. SÂd, 44.)

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“…Sizin icin daha hayırlı olduğu hÂlde bir şeyi sevmemeniz mumkundur. Sizin icin daha kotu olduğu hÂlde bir şeyi sevmeniz de mumkundur. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (el-Bakara, 216)

Gaybı bilen, yalnız CenÂb-ı Hak ’tır. Bizler, hÂdiselerin derûnuna vÂkıf olamadığımız icin zÂhiren musîbet gibi gorunen hÂdiselerde de CenÂb-ı Hakk ’a tevekkul ve teslîmiyet gostermeliyiz. Zira CenÂb-ı Hakk ’ın sevip rÂzı olduğu kullar, her hÂlukÂrda ilÂhî takdîre rÂzı olabilen sÂlih kullardır.

Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuştur:

“Kim akşam olunca (samimiyetle); «Rab olarak Allah ’tan, din olarak İslÂm ’dan, nebî olarak Muhammed ’den (s.a.v.) rÂzı oldum.» derse, Allah TeÂl Hazretleri ’nin o kulunu rÂzı etmesi, uzerine bir hak olur.” (Tirmizî, DeavÂt, 13/3389)]

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gonul Bahcesinden Oyle Bir Rahmet ki, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan