“Hak geldi batıl zail oldu” sozunun anlamı nedir?Ebû MÂlik radiyallahu anh ’ın rivÂyet ettiğine gore Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurmuştur:
“Allah sizi uc hÂlden himaye etti:
Hepinizi helÂk edecek olan Peygamberiniz ’in bedduÂsından, BÂtıl ehlinin hak ehline (nûrunu sondurecek kesin) bir galebesinden ve DalÂlet uzerine birleşmenizden.” (Ebû DÂvud, Fiten, 1) BÂTIL YOK OLMAYA MAHKÛMDUR “Hicretin sekizinci yılıydı. Allah Resûlu sallallahu aleyhi ve sellem; başında demirden bir miğfer ve siyah bir sarık ile dişi devesinin uzerinde buyuk bir tevÂzu icerisinde, Fetih sûresini okuyarak Mekke ’ye girdi. Bir yandan da mubÂrek dudaklarından;
«Hayat, ancak Âhiret hayatıdır.» sozleri dokuluyordu. Saf ile Merve arasında sa‘yini bitirdikten sonra tekrar KÂbe ’ye geldi;
«Hak geldi, bÂtıl yok oldu. Zaten bÂtıl yok olmaya mahkûmdur. Hak geldi; bÂtıl, ne yoktan var eder; ne de yok olanı iade eder.» diyerek elindeki asÂsıyla KÂbe ’nin avlusunda bulunan uc yuz altmış putu devirmeye başladı.” (BuhÂri, MezÂlim, 32)
Boylece yıllarca suren hak ile bÂtılın mucadelesinde Hazret-i Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; onemli bir merhaleyi muvaffakiyetle gecmiş, bÂtıl karşısında zaferini ilÂn etmişti.
Genel olarak insanlık tarihine şoyle bir baktığımızda, dunyanın hep hak-bÂtıl mucadelesine sahne olduğunu goruruz. Bu bakımdan tarih boyunca hak ile bÂtılın mucadelesi devam etmiştir. Gunumuzde de acık bir şekilde şahit olduğumuz bu mucadele, kıyÂmete kadar da devam edecektir.
Peygamberler; hakkın yanında saf tutmuş, bu hususta ummetlerine onculuk etmişlerdir. Aslında bu mucadeleye tevhid mucadelesi de diyebiliriz. Bu hak yolda Hazret-i Zekeriy aleyhisselam testere ile bicilerek şehit edilmiş, Hazret-i İbrahim aleyhisselam da ateşe atılmıştır. Buna rağmen dÂvÂlarından donmemişlerdir. Onların izinden giden mu ’minler de hicbir baskıya boyun eğmeden aynı kararlılıkla hak bildikleri yolda ilerlemişlerdir.
Bir hadîs-i şeriflerinde Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, gecmiş kavimlerde mu ’minlerin vermiş olduğu bu mucadele ile ilgili şoyle buyurmaktadır:
“Onceki ummetler icinde bir mu ’min tutuklanır, kazılan bir cukura konulurdu. Sonra da bir testere ile başından aşağı ikiye bicilir, eti-kemiği demir tırnaklarla taranırdı.” (BuhÂrî, MenÂkıb, 25)
Hic şuphe yok ki burada muvahhid mu ’min icin onemli olan husus, hak ve bÂtılın mucadelesinde; eğilip bukulmeden, bÂtılın ici kof gucune kanmadan, her ne pahasına olursa olsun hakkın yanında saf tutmaktır.
Bu bakımdan mu ’min yılmamalı, eğilmemeli, sabretmeli! Zira bÂtıl yok olmaya mahkûmdur. Nitekim Rabbimiz şoyle buyurur:
“Hak geldi; bÂtıl yıkılıp gitti. Zaten bÂtıl yıkılmaya mahkûmdur.” (el-İsrÂ, 17/81) Cunku bÂtıl, ihanet eder; bÂtıl, nifÂk icerisindedir.
BÂtıl, hakkın etrafında hile ve tuzaklar kurar. Hakk ’ın peşinden gidenler ise AllÂh ’ın izniyle bu hile ve tuzakları bertaraf eder. Cunku Allah, hileleri tersine cevirendir. BÂtılın en buyuk hile ve tuzaklarından birisi, cemiyet icerisine fitne tohumları atmaktır.
BÂtıl, sinsidir, kendini belli etmez, kılıktan kılığa girer. Kimi zaman bir tuccar kılığında, kimi zaman bir Âlim kılığında gorebilirsin onu. Bu yolla toplumda bir itibar kazanmak ister. Bazen oyle de olur. İnsanlar artık onu mûteber bir iş adamı, kendisine hurmet gosterilen bir Âlim olarak gorurler.
İşte bu noktadan sonra oyun başlar. İcinde bulunduğu değerlerin dışında coğu zaman başka kulturlerin taşeronluğunu yaparak birtakım ifsat edici faaliyetler icerisine girer. Evet; bu bağlamda bÂtıl, genelde taşeronluk yapar.
BÂtıl, sayıca ustun gibidir, her turlu teknolojik imkÂna sÂhip de olabilir. Eğer hak yolda olduğuna inanıyorsan, karşı tarafın sayıca ustun olması veya teknolojik guce sahip olmasının bir onemi yoktur.
Bedir ’de ne olmuştu, Canakkale ’de duşmanın cokluğu ve teknolojileri işe yaramış mıydı? Veya yakın zamanda şahit olduğumuz meş‘um 15 Temmuz ’da; F-16 ’lar, son teknoloji ile donatılmış tanklar bitirici bir sonuc vermiş miydi?
Elbette hayır, vermedi. Cunku karşısında hakkın yanında saf tutanlar; dimdik durdu, eğilmedi, gerektiğinde hak bildiği yolda canını-malını gozunu kırpmadan fed etti.
Ne oldu? Hak geldi bÂtıl zÂil oldu. Cunku bÂtıl zÂil olmaya, yok olmaya mahkûmdur.
Onun icin bÂtıl su ustundeki kopuk gibidir, hak ise kalıcı olandır. Allah TeÂlÂ, Kur ’Ân-ı Kerim ’de bÂtılın, atılıp giden bir kopuk gibi olduğunu; hakkın ise yeryuzunde kalıcı olduğunu bir misal ile gozlerimizin onune serer. (er-Ra‘d, 13/17)
BÂtıl, zihinleri bulandırır. Ozellikle din gibi cemiyetin hassÂsiyet gosterdiği konularda ihtilÂflar cıkararak, bÂtıl yorumlar yaparak insanların zihinlerini bulandırır. Boylece aklınca İslÂm ’ı ifsat etmeye calışır.
BÂtıl, hakikatin uzerini orter; bÂtıl, karıştırır, bulandırır. Âyet-i kerîmede şoyle buyurulmuştur:
“Bilerek hakkı bÂtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.” (el-Bakara, 2/42)
BÂtıl, somurur, tehdit eder; bÂtıl, her turlu işkenceyi mubah gorur.
BÂtıl; alaya alır, hakkı istihfÂf eder, kucuk gorur. BÂtıl kibirlidir.
Otorite ve hÂkimiyeti busbutun elden gideceği icin bÂtıl, hakkı hic istemez, hak ile barışık değildir. Bu sebeple hakkı alt edebilmek, devre dışı bırakabilmek icin her turlu oyunu oynar. Hatta bÂtıl, bin bir turlu oyunlarla hakkın ustesinden gelemeyince, sinsi bir sûrette hak ile anlaşma yoluna gider. Nitekim Mekkeli muşrikler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ’e şu teklifte bulunmuşlardı:
“Ey Muhammed! Gel, biz Sen ’in dînine uyalım, Sen de bizim dînimize uy. Bir sene Sen bizim ilÂhlarımıza tap. Bir sene de biz Sen ’in ilÂhına tapalım. Eğer Sen ’in getirdiğin bizimkilerden daha hayırlıysa biz de Sana bu konuda ortak olmuş ve ondan nasibimizi almış oluruz.”
Bunun uzerine KÂfirûn sûresi nÂzil oldu. Bu sûrede CenÂb-ı Hak, şoyle buyuruyordu:
“De ki ey kÂfirler! Ben sizin taptıklarınıza tapmam. Siz de benim taptığıma tapmazsınız…”
Bu noktada sorulması gereken soru şu:
Bir Musluman; bÂtılın butun bu oyun, hile ve tuzakları karşısında acaba nasıl bir tavır icerisinde olmalıdır? Musluman, bÂtıl karşısında eğilip bukulmeden mucadele edeceği bircok silÂha sahiptir. Mesel sabır, onun en etkili silÂhlarından biridir. CenÂb-ı Hak, Habîb ’ini şoyle teselli ediyordu:
“(Ey Muhammed!) Sabırlı ol, cunku Allah guzel iş yapanların mukÂfÂtını zÂyî etmez.” (Hûd, 11/115)
“Sabret! Senin sabrın da ancak AllÂh ’ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!” (en-Nahl, 16/127)
Sadece oturup sabretmekle olmaz. Bunun yanında mu ’min gucunun yettiği tedbirleri almak durumundadır. Yine mu ’min, bÂtılın fitne tohumları konusunda firÂset sahibi olmalıdır. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;
“Mu ’minin firÂsetinden korkunuz.” buyurmuştur. (Tirmizî, Tefsîr, 15)
Elbette duÂ, her dÂim bir mu ’minin sığınabileceği huzurlu bir limandır. İşte o zaman Allah melekleriyle mu ’mine yardım eder, hileleri tersine cevirir…
Uzulerek ifade edelim ki bugun bÂtıl, her turlu hile ve tuzaklarıyla İslÂm coğrafyası uzerine cokmuş durumdadır. Ancak AllÂh ’ın izniyle İslÂm coğrafyasındaki bu karanlık bulutlar dağılacak ve Allah nûrunu tamamlayacaktır.
Onun icin ey mu ’min kardeşim! Yeter ki sen sabret, sebÂt et! Yeter ki gerekli vesilelere tutunarak CenÂb-ı Hakk ’a teslîmiyet goster, tevekkul et! Yeter ki istikamet uzere olup duÂyı dilinden duşurme!
Yuce Allah, elbette nûrunu tamamlayacaktır. Zira Allah Resûlu sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurmaktadır:
“AllÂh ’a yemin ederim ki bu din kesinlikle tamamlanacatır. Oyle ki biniti uzerinde bir kimse (tek başına) San‘Â ’dan Hadramevt ’e kadar gidecek de Allah ’tan başka hicbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz.” (BuhÂrî, İkrÂh, 1)
Oyleyse ey mu ’min kardeşim! Gucu değil, hakkı ustun tut; daima hakkın yanında yer al! BÂtılın orumcek ağı gibi gucune aldanma, bÂtılın karşısında eğilme, yılma ve yıkılma!
Unutma Allah; dînini, nûrunu tamamlayacak ve buna hic kimse mÂni olamayacaktır. Cunku Rabbimiz şoyle buyurmaktadır:
“AllÂh ’ın nûrunu ağızlarıyla (ufleyip) sondurmek istiyorlar. HÂlbuki kÂfirler hoşlanmasalar da Allah nûrunu tamamlamaktan asla vazgecmez.” (et-Tevbe, 9/32)
“Cunku Allah, hakkın ta kendisidir; O ’ndan başka taptıkları ise hic şuphesiz bÂtıldır. Gercekten Allah cok yuce, cok uludur.” (LokmÂn, 31/30)
Rabbimiz, bizleri hak ile bÂtılın mucadelesinde hakkın yanında saf tutanlardan eyle!
Rabbimiz, bizleri bÂtıl karşısında sebÂt edenlerden eyle!
Rabbimiz; zalimlere karşı bizlere guc ver, kuvvet ver! Zorluk ve guclukler karşısında bizlere sabırlar lutfet! Âmîn…
Kaynak: Mustafa Canlı, Yuzakı Dergisi


İslam ve İhsan