
Akıbeti perişanlık ve husran olan durum nedir? Ayeti kerimelerle insan nasıl uyarılıyor? İnsanı karanlık bir cukurun icine ceken bu vahim duruma karşı dikkat etmemiz gerekenler...CenÂb-ı Hak; insanı, ahsen-i takvîm uzere, ÂlÂ-yı illiyyîne yukselme istîdÂdında yaratmış ve mukerrem kılmıştır.
Bu yuksek lutuf ve ihsanlar karşısında insana duşen vazife; îmÂn edip kulluk şuurunda bir hayat yaşayarak, muhteşem cennete kabul edilmeye lÂyık muttakî bir mu ’min olmaya gayret etmektir.
HÂl boyleyken;
Nefsin tezkiye edilmesi gereken menfî sıfatları; insanı nankorluğe, hamlığa, cehÂlete ve dalÂlete sevk eder. HulÂsa ifade edersek, insanı gaflete yuvarlar.
Gaflet; anlık zevkler uğruna ebedî bir saÂdeti felÂkete uğratmak, fÂnî olan dunya hayatını bÂkîye, yani sonsuz cennet hayatına tercih etmek hamÂkatidir.
Gaflet, gunun ortasında guneşi kaybetmeye benzer. Gaflete duşmuş bir kimse; okyanus ortasında dumeni kırılmış bir gemiye benzer ki, hangi girdapta boğulacağı belli değildir.
Gafil bir kimse; hayatı nefs gozluğuyle seyrettiğinden, bir gun mutlaka karşılaşacağı olum, diriliş, hesap, Sırat gibi zor menzilleri unutur. İlÂhî nimetler karşısında nankorluk ederek pervÂsızca gunahlara dalar. CehÂlet, şehvet, ihtiras, kibir, gurur, cimrilik ve ofke gibi hamÂkat manzaraları sergiler.
Akıbeti Perişanlık ve Husrandır Gaflet insan icin cok cirkin bir hÂldir. Âkıbeti perişanlık ve husrandır. Âyet-i kerîmelerde gafillerin ahvÂli şoyle tasvir edilmiştir:
“İşte onlar (o azÂba mustehak kimseler) AllÂh ’ın; kalplerini, kulaklarını ve gozlerini muhurlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin ta kendileridir.” (en-Nahl, 108)
“…İşte onlar (o cehennemlikler) hayvanlar gibidir; hatt daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (el-A‘rÂf, 179)
İnsan bir ebediyet yolcusudur ve onu bu yolculuğunda nice tehlikeler beklemektedir. Bu tehlikelerden kurtulmak icin; dikkat, teyakkuz ve takv uzere olması gerekirken, bilÂkis gaflet icinde bulunması ne hazin bir ihmaldir.
Âyet-i kerîme îkaz buyurur:
“(Rasûlum!) Sen onları pişmanlık ve uzuntu gunu hakkında uyar!..
Cunku onlar bir gafletin icine dalmış oldukları hÂlde ve henuz îmÂn etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir.” (Meryem, 39)
Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz de şoyle bir temsil ile, gafillerin hÂlini tasvir buyurur:
“Benim ve sizin durumunuz; ateş yakıp da, ateşine cırcır bocekleri ve pervÂneler duşmeye başlayınca, onlara engel olmaya calışan adamın durumuna benzer. Ben sizi ateşten korumak icin kuşaklarınızdan tutuyorum, siz ise benim elimden kurtulmaya, ateşe girmeye calışıyorsunuz.” (Muslim, FezÂil, 19)
Hadîs-i şerifteki ateş; aldatıcı dunyayı, gunahları, bilumum gaflet girdaplarını temsil eder.
Başta Rasûlullah Efendimiz olmak uzere Hak dostları, insanları gaflete karşı îkaz ederler.
İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri ’nin bir mektubunda naklettiği şu hÂdise ne kadar ibretlidir:
“Bir keresinde hasta bir şahsın ziyaretine gitmiştim. Olume yaklaşmıştı. HÂline teveccuh ettiğimde gordum ki, kalbi şiddetli karanlıklar icinde. Her ne kadar bu karanlığın kalkması icin teveccuh ettiysem de hic kalkmadı. Cokca teveccuhten sonra mÂlûm oldu ki; bu karanlıklar, kufur ehlinden kendisine sirÂyet eden menfî hÂllerden kaynaklanmaktadır. Bu sıkıntıların menşei, kufur ehli ile dost gecinmiş olmasıdır. (Gayr-i muslimlerin eğlencelerine ve Âdetlerine katılması sebebiyle karanlıklar icinde kalmıştır.)
Bundan sonra anladım ki; bu karanlıkların def‘i icin teveccuh etmek yerinde bir iş değil… Zira onun bu karanlıklardan temizlenmesi, cehennem azÂbına kalmıştır ki, kufur ehliyle beraberliğin cezası budur.
Bu arada, şu dahî mÂlûm oldu ki; îmandan bir zerre, onu ebedî cehennem azÂbında kalmaktan kurtaracaktır. Bu da, o miktar îmÂnın bereketiyle olacaktır.
Daha sonra hatırıma;
«Acaba bunun cenÂze namazını kılmak cÂiz mi, değil mi?» suÂli geldi. Bu da teveccuhten sonra belli oldu ki, onun namazını kılmak yerinde olur. O muslumanlar ki, îmÂnın varlığıyla beraber kufur ehlinin Âdetlerini icr ederler ve onların gunlerine hurmet ederler… Onların yine de namazını kılmak gerekir. Onları kuffÂr arasına katmak doğru olmaz… İşin sonunda, onların ebedî azaptan kurtulmalarını ummak da yerinde olur.” (Bkz. MektubÂt-ı İmÂm-ı RabbÂnî, c. I, 266. Mektup)
Gafletin en kotu Ânı, olum esnasında tezÂhur eder. Bu sebeple bir mu ’min; hayatının safhalarını tefekkur ile tÂdÂd etmeli, gafletle gecen anları icin son nefese kadar her dÂim istiğfar hÂlinde olmalıdır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2020 Ay: Ocak, Sayı: 179
İslam ve İhsan
GAFLETE DUŞMEMEK İCİN NE YAPMALIYIZ?