İyiliği emir ve kotulukten nehyettiği halde sozu ile işi birbirine aykırı olan kişinin acıklı sonuAYETLER

1. “Kitabı okumakta olduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi nasıl unutursunuz? Artık aklınızı başınıza almayacak mısınız?” Bakara sûresi (2), 44Bundan onceki kısımda, iyiliği emir ve kotulukten nehiy vazifesinin ne kadar onemli bir gorev ve ne buyuk bir fazilet olduğunu acıklamaya calıştık. Bu ustun ve onemli gorevi yerine getireceklerin kendilerini mukemmel hale getirmiş, fazilet ve ustun ahlÂk sahibi ornek kişiler olmaları gerekir ki, başkalarını da ıslah edip, onların faziletli, ahlÂklı ve ornek kişiler olmalarını sağlayabilsinler. Aksi takdirde kendileri, sozleri ve davranışlarıyla celişkiye duşerler.

İyiliği tavsiye edip kotulukten uzaklaştırmaya calışanların, once kendilerinin buna uymaları gerektiği ve sozleri ile davranışlarının celişki teşkil etmemesi icab ettiği, onemine binaen ayrı bir başlık altında ele alınmıştır.

Bu bir kac Âyet ile biraz sonra gelecek olan hadis, konunun mustakillen onemini ortaya koyucu niteliktedir. Bu konudaki naslar, elbetteki bunlardan ibaret değildir. Bakara sûresi ’nin bu 44. Âyeti, İbni Abbas ’dan nakledildiğine gore, yahudilerin alimleri ile ilgili olarak nazil olmuştur. Medine ’deki yahudilerin din Âlimleri, kendilerine tabi olan ve onları taklid edenlere Tevrat ’a uymalarını emrettikleri halde, Peygamber Efendimiz ’in kendi kitaplarındaki sıfatlarını inkÂr ederek, kendi sozlerine kendileri muhalefet ederlerdi. Yine onlar, insanları Allah ’a itaata teşvik ederler, fakat kendileri gunahlara dalarlardı; insanlara sadaka vermeyi oğutlerler fakat kendileri cimrilik yaparlardı. İsrÂiloğullarının pek cok ihanetleri ve nankorlukleri yuzunden lÂnetlendiğini bir onceki konuda acıklamaya calışmıştık.

İYİLİĞİ İŞLEMEYENLERE İKAZ

Kur ’Ân-ı Kerîm, gecmiş ummetlerin hallerini misÂl vererek bizim onlardan ibret almamızı, duştukleri gunah, isyan ve hatalara duşmeme-mizi oğutler. Dolayısıyla her Âyet, her zamanı ve her muhatabı bir cihetten ilgilendirir. Bu Âyette, iyiliği emretmeyenlere değil, iyilik fiilini işlemeyenlere bir ikaz, bir ihtar ve tehdit vardır. Bu sebeble Allah TeÂla Kur ’an ’da iyi ameller işlemeyi emredip de, kendileri yapmayanları kotulemiştir. Cunku boyleleri, Allah ’ın haramlarını onemsemeyen, hukumlerini hafife alan, ilmi kendisine fayda vermeyenlerdir. Peygamber Efendimiz:

“Kıyamet gununde insanların en şiddetli azaba uğrayanı, ilmi kendisine fayda vermeyen Âlimdir” buyurmuştur (Suyûtî, el-Fethu ’l-kebîr, I, 188).

İyiliği emretmek, şuphesiz ki iyidir. Fakat aklı olan, başkasının iyiliğini isterken kendini nasıl unutur? Başkasını irşad edip kendisini unutmak, başkasını kurtarıp kendisini ateşe atmak, aklın kabul edeceği bir şey midir?

Bir kimsenin insanlara va ’z ve nasihat ederek, ilmini ortaya koyması ve kendisinin buna uymaması, hem kendini hem de ilmini yalanlamak anlamına gelir. Bu hal insanın kişiliğinde bir zıtlık, bir catışma teşkil ettiği gibi, irşad etmek isterken saptırmak olur. Aklı olan boyle bir duruma duşmez. Cunku insanlar, kendilerini irşad edenin soylediklerini kendisinin yapmadığını gorunce, soylenenlerin asılsız veya onemsiz olduğu kanaatine varabilirler. Fuzûlî ’nin şu beyti bunu ne guzel ortaya koyar:

VÂizin kufrun benim rusvÂlığımdan kıl kıyÂs
Anda sıdk olsaydı ben takv şiÂr etmez midim

Bir insanın soylediği sozun, yaptığı va ’zın, ettiği nasihatın bir kıymeti ve kalblerde meydana getireceği bir tesir arzu edilir. Boş sozler, boş emirler bu tesiri nasıl icra edebilir?

Netice itibariyle bu Âyet, fÂsıkın, gunahkÂrın doğru soylemek, iyiyi emretmek şartıyla va ’z etmesini, nasihat yapmasını yasaklamamakla birlikte, bu gibilere gayet buyuk bir uyarıyı ihtiva ediyor. Onların tutarsızlığını ve ahmaklığını ortaya koyuyor. Bunun ozellikle akıl acısından şaşılacak bir şey olduğunu belirtiyor. Bu Âyetin muhatabları oncelikle Âlimler, yoneticiler ve hukmetme yetkisine sahip olanlardır.

"YAPMAYACAĞINIZ ŞEYİ NİCİN SOYLUYORSUNUZ?"

2. “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi nicin soyluyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi soylemeniz, Allah katında buyuk gazaba sebeb olur.” Saf sûresi (61), 2-3Doğru sozluluk ve verdiği sozu yerine getirmek, hakiki imanın gereklerinden biridir. Mu ’minlere yalan soylemek yakışmadığı gibi, verdiği sozden caymak ve sozunun zıddını yapmak da yakışmaz. Cunku yalan, vakar ve şahsiyete aykırıdır. Vakar ve şahsiyet ise imanın temellerinden biridir. Ustelik bu davranış, Allah ’ın gazabını, kızgınlığını ceker. Allah ’ın gazabına uğrayanların akibeti ise, husran ve pişmanlıktır.

UC AYET

İbrahim en-NehÂî der ki: Uc Âyeti insanlara anlatıp, acıklamaktan cekinirim, o Âyetler şunlardır:

1- “Kitabı okumakta olduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi nasıl unutursunuz?” [Bakara sûresi (2), 44].

2-Ey iman edenler! Yapamayacağınız şeyi nicin soyluyorsunuz?” [Saf sûresi (61), 2-3].

3- “Ben size yasakladığım şeye kendim aykırı davranmak istemiyorum; dilediğim, gucumun yettiği kadar bozuk duzeni duzeltmekten ibarettir; başarım da yalnızca Allah ’ın yardımıyladır; O ’na dayandım ve sadece O ’na yoneliyorum” [Hûd sûresi (11), 88].

3. “Size yasak ettiğim şeye, kendim aykırı davranmak istemiyorum.” Hûd sûresi (11), 88CenÂb-ı Hak, Şuayb aleyhisselÂm ’dan bahsederek onun sozunu bize hatırlatmaktadır. Şuayb aleyhisselÂm, kendi kavmini şirkten, insanların hakkını yemekten, fesat ve bozgunculuktan nehyedip, tevhide, olcuyu ve tartıyı tam yapmak suretiyle hak ve adaleti yerine getirmeye davet etmişti. Onun gayesi, kavminin Âdet ve alışkanlıklarının aksine olan bu nasihatlar ve tekliflerle onların hurriyetlerini ellerinden almak, onları yaptıkları kotuluklerden cevirip de, o menhiyyatı kendisinin yapması değildi. Yani, Allah ’a karşı siz gunaha girmeyin ben gireyim, siz aldatmayın ben aldatayım, halkın mallarını siz yemeyin ben yiyeyim, siz istediğiniz gibi zevk u sefa yapmayın ben yapayım, demek istememiştir. Bunun tam aksine, gucunun yettiği nisbette insanları ıslah etmeyi gaye edinmişti. Murşidler, insanları duzeltmeye calışanlar, oncelikle kendileri kurtuluşa ermiş olmalıdırlar. Peygamberler en buyuk murşid ve muslihlerdir. İyiliği tavsiye edip kotulukten uzaklaştırmaya calışanların onların ahlÂkıyla ahlÂklanmaları ve metodlarını cok iyi bilip uygulamaları gerekir. Kur ’an ve Sunnet ’in, peygamberlerin hayatlarından canlı tablolar sunmasının hikmeti de bu olsa gerektir.

HADİSLER

Ebû Zeyd UsÂme İbni Zeyd İbni HÂrise radıyallahu anhum şoyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’ i şoyle buyururken işittim:

“Kıyamet gunu bir adam getirilir ve cehennem ateşine atılır. Bağırsakları karnından dışarı cıkar ve onlarla birlikte değirmen donduren merkeb gibi doner durur. Cehennem halkı onun yanına toplanırlar ve derler ki:

– Ey filÂn! Sana ne oldu? Sen iyiliği emredip kotulukten nehyetmez miydin? O kişi de:

– Evet, iyiliği emrederdim, fakat kendim yapmazdım, munkerden nehyederdim, fakat kendim yapardım, der.” (BuhÂrî, Bed ’ul-halk 10; Muslim, Zuhd 51)

Bu hadîs-i şerîf, mu ’min olan, hatta iyiliği tavsiye edip kotulukten sakındırmak gibi bir vazifeyi yapan bir kimsenin cehenneme girişini ve oradaki kotu akıbetini gozler onune sermektedir. Dunyada kendisini tanıyan ve nasihatlarına muhatap olan, fakat uymadıkları icin kendileri de cehenneme girmiş olanlar, onun burada bulunmasına ve bu urkutucu ve urpertici haline şaşarlar.

Bu ceşit hadisler “terhib hadisleri” diye adlandırılırlar. Yani, kotu, uygunsuz ve cirkin davranışlardan sakındıran hadislerdir. Bir kimsenin kendi soylediklerine kendisinin uymaması ve aksini yapmasının ne kotu bir davranış ve şahsiyetsizlik olduğunu, biraz once gecen Âyetlerin acıklamasında ifade etmeye calışmıştık. Bu hadis, boyle kimselerin kıyamet gununde ne halde ceza goreceklerini muşahhas bir şekilde ifade etmesi acısından dikkate değer niteliktedir.

HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ

1. Cehennem azabı haktır ve ceşit ceşit, derece derecedir.

2. Sozu ile davranışı birbirine aykırı olan, ilmi ile amel etmeyenlerin Allah katındaki cezaları şiddetlidir.

3. GunahkÂr muminler de, sucları mikdarınca ceza cekmek uzere cehenneme gireceklerdir.

4. Hz. Peygamber cehennemin ve cehennemde azab gorenlerin vasıflarıyla ilgili bilgiler vermiştir.

5. Ma ’rûfu emir ve munkeri nehiy vazifesini yerine getirmek ve bunun gereğiyle amel etmek, cehenneme girmeye engel olur.

Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan