
“İhsan”ın “Allah ’ı goruyormuşcasına kulluk etmek” şeklinde tarifi “musluman kişi”nin kalitesini pek veciz olarak ortaya koymaktadır. Allah tarafından gorulmek, O ’nu goruyormuş gibi davranmak icin yeterli sayılmıştır. Bu mu ’minde surekli bir kendi kendini denetim (murÂkabe) şuuru geliştirecektir. Merkezinde ihsanın bulunduğu bir iman ve İslÂm anlayışı ve hayatı herhalde ideal hayattır.Omer İbnu ’l-HattÂb radıyallahu anh şoyle dedi:
Bir gun Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, sacları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve icimizden kimsenin tanımadığı bir adam cıkageldi. Peygamber ’in yanına sokuldu, onune oturdu, dizlerini Peygamber ’in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin ustune koydu ve:
- Ey Muhammed, bana İslÂm ’ı anlat! dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “İslÂm, Allah ’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed ’in Allah ’ın resûlu olduğuna şehÂdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekÂtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna guc yetirebilirsen KÂbe ’yi ziyÂret (hac) etmendir” buyurdu. Adam:
- Doğru soyledin dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti. Adam:
- Şimdi de imanı anlat bana, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Allah ’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, Âhiret gu-nune inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu.
Adam tekrar:
- Doğru soyledin, diye tasdik etti ve:
- Peki ihsan nedir, onu da anlat, dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “İhsan, Allah ’a onu goruyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu gormuyorsan da O seni mutlaka goruyor” buyurdu.
Adam yine:
- Doğru soyledin dedi, sonra da:
- KıyÂmet ne zaman kopacak? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Kendisine soru yoneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi.
Adam:
- O halde alÂmetlerini soyle, dedi.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Annelerin, kendilerine cÂriye muamelesi yapacak cocuklar doğurması, yalın ayak, başı kabak, cıplak koyun cobanlarının, yuksek ve mukemmel binalarda birbirleriyle yarışmalarıdır ” buyurdu.
Adam, (sessizce) cekip gitti. Ben bir sure oylece kalakaldım. Daha sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Ey Omer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun?” buyurdu. Ben:
- Allah ve Resûlu bilir, dedim.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “O CebrÂil ’di, size dininizi oğretmeye geldi” buyurdu. [1]
KULLUKTA KALİTE FARK ETMEKLE GERCEKLEŞİR
Kurtubî ’ye gore sunnetin esası (ummu ’s-sunne) denilmeye lÂyık ve “Cibril Hadisi” diye meşhur olan hadisin konumuzu doğrudan ilgilendiren kısmı, “Sen Allah ’ı gormuyorsan da O seni mutlaka goruyor” cumlesidir. Bu ise, yukarıdaki Âyetlerde yer alan ilÂhî gozetim ve denetimin tasdik ve itirafıdır. Kullukta kalite işte bu noktanın bilincine varmakla gercekleşebilecektir.
Dinimizin temel kavramları hakkında onemli tarifler ihtiv eden hadis uzerinde, konuyu dağıtmayacak ve fakat merak giderecek kadar durmakta fayda goruyoruz.
Oncelikle CebrÂil aleyhisselÂm ’ın farklı bir şekilde gelip Hz. Peygamber ’e sokulması ve sonra ismiyle hitÂbetmesi, talebe gibi soru sorup hoca gibi cevapları doğrulaması oradaki muslumanların dikkatlerini tam olarak cekmek, oğrenimlerini kolaylaştırmak icindir. Cok medeni gorunuşune rağmen bedevi Araplar gibi Hz. Peygamber ’e ismiyle hitabetmesi, meleklerin, muminlerle aynı yukumlulukleri taşımadıklarını gostermektedir. Aralarındaki ozel dostluktan kaynaklanmış olması da duşunulebilir.
CebrÂil aleyhisselÂm ’ın sırasıyla İslÂm, iman, ihsÂn ve kıyameti sorması da Hz. Peygamber ’e yoneltilecek soruların temel meselelerle ilgili olması gerektiğini gostermektedir.
İslÂm ’ın beş şartının ve imanın altı esasının tam olarak sayılması ve kadere imanın ayrıca vurgulanması, dindeki butunluğu ve en cok tartışma konusu olacak noktayı işÃ‚ret anlamı taşımaktadır.
“İhsan”ın “Allah ’ı goruyormuşcasına kulluk etmek” şeklinde tarifi “musluman kişi”nin kalitesini pek veciz olarak ortaya koymaktadır. Allah tarafından gorulmek, O ’nu goruyormuş gibi davranmak icin yeterli sayılmıştır. Bu mu ’minde surekli bir kendi kendini denetim (murÂkabe) şuuru geliştirecektir. Merkezinde ihsanın bulunduğu bir iman ve İslÂm anlayışı ve hayatı herhalde ideal hayattır.
“Kıyametin ne zaman kopacağı” muşterek merak konusudur. Onceki sorulara kolaylıkla cevab veren Hz. Peygamber, bu konu sorulunca Allah ’tan başka herkesin bilemeyeceği bir şeylerin olacağını da belgeleyen o tatlı cevabını veriyor:
“Kendisine soru yoneltilen (ben), bu konuda soru soran senden daha bilgili değilim.”
Hz. Peygamber “bilmiyorum” demenin ayıp olmadığını boylece biz ummetine oğretmiş olmaktadır. Peygamberler ancak Allah ’ın bildirdiği kadar gaybı bilebilirler.
Kıyametin ne zaman kopacağı kadar, alÂmetlerinin de merak konusu olduğu acıktır. Bu sebeple CebrÂil ’in “bari alÂmetlerini soyle” diye istekte bulunması pek tabiîdir. Bu suÂle Hz. Peygamber, toplumun ahlÂk ve ekonomik yapısındaki iki olumsuz gelişmeyi haber vermekle yetinmiştir. CÂriyenin hanımefendisini (bir başka rivayete gore, efendisini) doğurması ki, bunu “anaların kendilerine cÂriye muamelesini rev gorecek Âsî cocuklar doğurması” olarak anlamak lÂzımdır. Nitekim bir rivayette “cÂriye” yerine “kadın” kelimesi yer almaktadır. Tercumeyi buna gore yaptık. Kolelik kurumunun resmen kaldırılmış olması, şerhlerde yer alan cÂriye-kole merkezli acıklamaları bugun icin gecersiz kılmaktadır.
KıyÂmetin bir başka alÂmeti de luks ve refÂhın, dunun fakirlerini buyuk ve luks binalar yapmakta yarışa sokacak kadar artmasıdır. Dunyanın, butun zenginliklerini insanlara sunmasıdır. Bunun anlamı, servet ve paranın yegÂne değer olcusu hÂline gelmesi, hizmete değil, tuketim ve gosterişe son derece duşkunluk gosterilmesi demektir.
“Size dininizi oğretmek icin gelmişti” cumlesi, yerinde soru sormanın bir ceşit oğretim anlamı taşıdığını gostermektedir.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ
1. Melekler insan kılığına girebilirler. Konuşabilirler, konuşmalarını insanlar da duyabilir.
2. İman, dinin esaslarını kabullenmek, İslÂm ise, şer ’î fiilleri yerine getirmektir. Binaenaleyh bu ikisi kavram olarak ayrı olmalarına rağmen, gercekte biribirlerinden ayrı değildir.
3. Gucu yetenin kelime-i şehÂdeti acıkca soylemesi, musluman muamelesi gormesi icin gereklidir.
4. Eğitim-oğretimde soru-cevap usûlu gecerli bir yoldur.
5. İlim adamlarına ve ilim meclislerine saygı gostermek esastır.
6. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah ’dan başka kimse bilemez. Bu konudaki soylentilere ve tahminlere asla aldanmamak, kulak asmamak gerekir.
7. İşlerin, ustesinden gelemeyecek olanların eline gecmesi, itaatsizliğin artması ve aile yapısının sarsılması kıyamet alÂmetidir.
8. Muslumanın daima Allah ’ın gozetimi (murÂkabesi) altında olduğu bilinciyle yukumluluklerini yerine getirmesi, sorumluluklarına sahip cıkması gerekmektedir.
9. İhsan ve murÂkabenin iki derecesi vardır: Kulun “Allah ’ı goruyor gibi” yaşaması, birinci derecedir. “Kendisini Allah ’ın gorduğu şuuruna sahip olması” ise, ikinci derecedir.
[1] Muslim, ÎmÂn 1, 5. Ayrıca bk. BuhÂrî, ÎmÂn 37; Tirmizi ÎmÂn 4; Ebû DÂvûd, Sunnet 16; NesÂi, MevÂkît 6; İbni MÂce, Mukaddime, 9.
Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan