
Ses, AllÂh -celle celÂluhû- ’nun mahlûkÂtına bahşettiği en buyuk nîmetlerden biridir. Ses olmasa, kÂinatta ne kadar buyuk bir boşluk olurdu. Zîr ses, musbet veya menfî tahrik gucu bulunan pek muhim bir keyfiyettir.Ses de, diğer bircok nîmet gibi hayra olduğu kadar şerre de Âlet olunmak istîdÂdındadır. Diğer taraftan bu Âlem, hayır-şer, husun-kubuh gibi her keyfiyette iki vecheli veya iki kutuplu olduğundan, sesin de guzel ve cirkin olanı vardır. Bulbul sesi, hassas bir rûha ne kadar ferahlık verir, gonulleri surûr ile doldurursa, onun zıddı olan karga sesi de o derecede nÂhoş bir tesir bırakır.
Ses, insanlar arasında olduğu kadar hayvanlar arasında da musbet veya menfî tesirler meydana getirir. Ormanda bir arslanın kukremesi, butun zayıf mahlûkÂtın yureğini ağzına getirirken; en soğuk hayvan olan yılan, guzel bir nağme ile Hind fakirinin sepetinden cıkıp oynamaya başlar. Collerde develerin hareketini hızlandırmak icin de tegannînin bir vÂsıta olarak kullanıldığı da bilinmektedir ki, buna Arap mûsikîsinde “hid” ismi verilir.
RivÂyete nazaran avcılar da, zarif gorunuşlu mÂsum ceylanları, bir pınar başında “ney” sadÂsının cÂzibesiyle avlarlar. Ney ’in tatlı sesini duyan ceylanlar, ağacların arasından cıkıp pınar başına gelir, comelir ve hareketsiz bir sûrette mûsikîyi dinler ve sıcak gozyaşları dokerler. O esnÂda saklanmış olan avcılar da, bu cevvÂl hayvanların boyle hareketsiz hÂle gelmesinden istifÂde ile onları kolayca avlarlar.
Hayvanlarda bile boyle tesirler husûle getiren ses, onlardan cok daha mutekÂmil olduğunda şuphe bulunmayan insanın hissiyÂtında neler yapmaz! Nitekim para sesi, materyalistlerin; su ve bulbul sesi, romantik ve şÃ‚ir ruhlu kimselerin; Kur ’Ân ile ezÂnın ulvî sadÂsı da, rûhunu arındırmış Hak yolcularının huzur kaynağıdır.
Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de, duny meselelerinin, rûhuna verdiği sıkleti gidermek ve gonlunu huzur ve sukûna kavuşturmak icin bÂzen:
“–Y BilÂl! Bir ezan oku da ferahlayalım!..” (Ebû D­vud, Edeb, 78) buyururlardı.
Bulbul tegannî ederken karşı dağlardan; ezan sadÂsı da semÂnın boşluğunu orerken gokyuzunden, başka bir ses gelmez. HassÂsiyetimiz ne kadarsa, bu guzel seslerin tesir ve yakıcılığı da o kadar fazla olur.
Hazret-i MevlÂn -kuddise sirruh- da, “ney”i konuşturur. Ney derdini doker. Kendisini anlamayanlar icin:
“Ney ’in sadÂsı ateş oldu. Onu boş bir nağme sanma! Kimde bu ateş yoksa, yazıklar olsun ona!..” diye feryÂd u figÂn eyler.
Bir neyzen:
“Seher vakitlerinde ney ’imin sadÂsı ve figÂnı daha ayrı oluyor!..” diyerek, “ney sadÂsı”ndaki ince ve hassas nukteyi ifÂde etmeye calışmıştır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan