
Kardeşliğimize zarar veren en buyuk etken kusurları nedeniyle kardeşimizin uzerini cok kolay bir şekilde cizmemizdir. ’ ’ Kardeşinin kusurunu ortenin, kusurunu Allah orter ’ ’, nebevi tavsiyesini zaman zaman goz ardı etmekteyiz. Bu da insana ihtiyacın had safhada olduğu şu zor gunlerimizde buyuk, insan israf ve kıyımına sebep olmaktadır.İslam muhataplarını bir ailenin fertleri olarak ele alır. Dunya evinde yaşayan bu ailenin fertleri ya birbirleriyle ortak inanc paydasında buluştukları icin kardeştirler ve yahut bir gun İslam catısı altına girmeleri umit edildiğinden kardeş namzedidirler. Bu kardeşlik, Kuran-ı Kerim ’de ve Rasulullah (s.a.v) ’in sunneti seniyesinde butun sıhrî bağların otesinde, tum asabiyet ve yakınlıkların, yanında cılız kaldığı, guclu bir ilişkiler ağı olarak tasvir edilmektedir. Nitekim bu tasvir, asr-ı saadette, en ust duzeyde temsil bulmuştur. Bunun en bariz misallerinden birisi, inanc bağından başka tum bağlardan sıyrılan kardeşleşmiş sahabe topluluğunun, kan bağı ile bağlı bulundukları, inancsız akrabalarına karşı kazandıkları Bedir zaferidir. Daha sonraları da aynı payda etrafında kardeş olup, omuz omuza saf tutmak, Bedir Gazvesinde olduğu gibi bircok mucadelede de galibiyeti sağlayan en onemli amil olmuştur.
Eski kehkeşanlı zafer gunlerini sık sık hasretle yÂd ettiğimiz şu zor zamanlarda onumuzde ciddi bir kardeşleşememe, ikinci basamakta da kardeşliğimizi muhafaza edememe sorunu durmaktadır. Ummetin yeniden ihyasının sağlanması, ummetin gercek manada ummet olabilme meselesinin cozulmesi ancak bu sorunların aşılması ile mumkundur.
1- KARDEŞLEŞEMEME SORUNU
“Ey Allah ’ın kulları kardeş olunuz ’ ’ emri malum olduğu halde kardeşleşememizin onundeki en buyuk engel, birbirimize yaklaşırken kuşandığımız onyargılarımız ve birbirimize karşı ortaya koyduğumuz yanlış tanımlamalarımızdır. Bir tanışma esnasında ve yahut tanışılan bir muhatabı zihin ve gonul dunyalarımızda tanımlama noktasında, aidiyetlerin yanlış belirlenmesi, muhtemel bir kardeşliğin onune gecmektedir.
Soz gelimi bir insanı ele alırken, onu ele almaya eksilerinden başlamak, negatif bir tablo ortaya koymakta, bu da kardeşliğe engel olmaktadır.
Bugun taraflı-tarafsız-hasım butun kesimler İslam ’ın yayılmasında sufilerin ortaya koyduğu gayret ve yontemi, bu gayret ve yontemin İslam ’ın intişarındaki başarısını takdir etmektedirler. Sufilerin bu başarısının altında insanlara artılı, pozitif yaklaşımları yatmaktadır. Konuyu biraz daha acacak olursak Yunus Emre gibi erenler oncelikle insanı Allah TeÂl ’nın yarattığı bir mahlûk olması yonuyle ele almış ve yeni biriyle tanıştıklarında onun insanlığı nedeniyle, kişi lehine zihinlerine bir artı eklemişlerdir. Daha sonra bulunan her yeni ortak payda bir artı olmuştur. Boylece tebliğ ve irşad kolaylaşmış, insan kazanımı oncelenmiştir. Tebliğ ve irşad kendine yeni bir kardeş bulmak, ya da kardeşinle kardeşliğini artırmak demektir. Kişiye artılarından başlamak ve daha sonra bulunacak ortak paydalarla artıları artırmak iki insanın yakınlaşmasını kolaylaştıracak, tebliğ ve irşadın onu acılacaktır. Bunun hilafına bugun yaygın olan eksili yaklaşım, kişinin yeni bir tanışığına eksilerinden başlaması, muhtemel bir yakınlaşmayı yaralamakta ve nihayetinde de araya aşılması guc duvarlar cekmektedir. Mesela; aynı dini gruba uye olmamak bir eksi, aynı siyasi fırkadan olmamak bir eksi daha, hatta aynı memleketli olmamak, aynı spor kulubunun taraftarı olmamak, İslam ’a yonelik aynı bakış acısına sahip olmamak bu şekilde eksiler coğalmakta, boylece zihinlerde oluşan negatif goruntu, kardeşliği, muhtemel bir yakınlaşmayı baltalamaktadır.
Kardeş olmamız icin birbirimize doğru acılardan bakmak ve başlamak cok onemlidir. Biz bir anneden ve babadan meydana geldik, sonra rengÂrenk gokkuşağından bir kilim gibi yeryuzune yayıldık. Derilerimiz farklı farklı, goz renklerimiz, sac tellerimiz elvan elvan. Her birimiz Hak TeÂl ’nın Halık isminin, Musavvir isminin tecelli aynalarıyız. İnsan olmamız birbimizle yakınlaşmamız icin ilk ortak paydamız, ilk artımızdır.
Allah TeÂl ’nın Hadî ismiyle bizi secmesi, Hatemu ’l Enbiya, Server-i Kibriya Efendimiz (s.a.v) ’e ummet kılması, sonra bizi ortak bir kaderle yeryuzunde iskÂn etmesi, her gun omuz omuza beş defa bizi huzuruna alması ve omuz omuza sağlam bir bina gibi gunde beş defa huzurunda durmamızdan hoşnut olması, aynı kıbleye yuzumuzu cevirmesi, yakınlaşmamız icin ikinci ortak paydamız, ikinci artımızdır.
Selamı artırmak, insanlarla olan selamlaşma ve muhasafalaşmalarımızı coğaltmak ta bu konuya matuf onemli bir yaklaşım tarzıdır. Selam, yani esenlik temennisi, halk arasında yaygın anlayışla “benden sana zarar gelmez ’ ’ anlayışı, olumlu bir şekilde muhataba yaklaşmak demektir. Selam arada oluşabilecek olumsuz on kabullere darbe indirmektedir. Selam demek, muhatabımıza lehimize bir artı vermek ve bir ortak payda acmak demektir.
Bu şekilde ortaya konulacak her bir yeni ortak payda, her bir yeni artı birbimizi sevmemiz icin yeni bir sebep demektir, kardeşliğimiz icin yeni bir bahane teşkil etmektedir.
2- KARDEŞLİĞİ MUHAFAZA EDEMEME
Kardeşliğimize zarar veren en buyuk etken kusurları nedeniyle kardeşimizin uzerini cok kolay bir şekilde cizmemizdir. ’ ’ Kardeşinin kusurunu ortenin, kusurunu Allah orter ’ ’, nebevi tavsiyesini zaman zaman goz ardı etmekteyiz. Bu da insana ihtiyacın had safhada olduğu şu zor gunlerimizde buyuk, insan israf ve kıyımına sebep olmaktadır. Aslında ortaya konulacak basit bir akıl yurutme bile bu konuya merhem olmaya yetecektir. Settar ismiyle kusurlarımızı orten Allah TeÂlÂ, yegÂne kudret sahibi, sabur ismiyle bizlere tahammul etmektedir. Acığa vurulsa, toplum icine cıkamayacağımız gunahlarımız ilahi bir esrar ile gizlenmektedir. İsyanlarımız, taşkınlıklarımız nedeniyle kulluğumuzun uzerine cizgi cekilmemekte, tovbe kapısı hep acık tutulmaktadır. Onun mulkunde, sureli misafirler olarak, ufak-tefek kusurlarından dolayı kardeşimizi silmek, uzerini cizmek guzel Musluman ahlakına yakışmayan bir husustur.
İnsan hata işlemeye meyyal yaratılmıştır. Son kÂmil insan modeli on beş asır once Rasullah (s.a.v) ’in hayatı ile ortaya konmuştur. İnsani ilişkilerde, hatasızlık onun Refik ’i Alayı tercihi ile beraber son bulmuştur. O (s.a.v) ’den sonra tum insanlar kusur işlemek, hataya duşmek vb. eksikliklerle muttasıftır. O (s.a.v) ’in ardından kemÂl, kişinin kendi eksiklerini bilmesi ve cevresini eksikleri ile beraber kabul etmesidir. Kusur araştırmamak, hata aramamak, hasbel kader rast gelinen bir gunahı goz ardı etmek, kardeşlik bağlarımızın surekliliği icin mecburidir.
Kaynak: İbrahim Bozbeşparmak, Altınoluk Dergisi, 375. Sayı
İslam ve İhsan