
Hayır; mal ve evlÂt cokluğuyla değildir. Asıl hayr, hilminin artması ve ilminin sana fayda vermesidir. Bulunduğu mekÂn insana ibadet sevÂbı kazandırmaz. Sen AllÂh ’ı goruyormuş gibi ibadet et ve kendini olulerden say! İki kişi Hazret-i SelmÂn ’a selÂm verip:
“–Sen Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in sahÂbîsi misin?” diye sordular. O da:
“–Bilmiyorum.” cevÂbını verdi. Gelenler, acaba yanlış birine mi geldik diye tereddut ettiler. SelmÂn -radıyallÂhu anh- sozlerini şoyle tamamladı:
“–Ben Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’i gordum, O ’nun meclisinde bulundum. Ancak Allah Rasûlu ’nun asıl sahÂbîsi, O ’nunla birlikte Cennet ’e girebilen kişidir.”[1]
Ebu ’d-Derd -radıyallÂhu anh-, Hazret-i SelmÂn ’a; “Mukaddes topraklara gelsin!” diye mektupla haber gondermişti. SelmÂn -radıyallÂhu anh- da ona şoyle cevap verdi:
“Toprak hic kimseyi mukaddes kılmaz! İnsanı kudsîleştirecek olan şey, onun amelidir. Duyduğuma gore tabîb olmuş, insanları tedÂvi ediyormuşsun! (Yani kadı olmuş, insanların dÂvÂlarını halledip ihtilÂflarını karÂra bağlıyormuşsun!) Eğer isÂbetli hukum verip insanların derdine dev bulabiliyorsan ne mutlu sana! Yok boyle değil de tabiplik taslıyor, ehil olmadığın hÂlde kadılık yapıyorsan, yanlış bir hukum vererek bir kişiyi mÂnen oldurup de Cehennem ’e girmekten sakın!”
Bundan sonra Ebu ’d-Derd -radıyallÂhu anh- iki kişi arasında hukum verdiğinde, onlar donup giderken arkalarından bakar ve:
“–Geri donun ve meselenizi bana tekrar arz edin, bir yanlış anlama olmasın! VallÂhi ben yanlış hukum vererek bedbaht bir kadı olmaktan korkuyorum!” derdi.[2]
SelmÂn -radıyallÂhu anh- başka bir mektubunda kardeşine şu tavsiyelerde bulunmuştur:
“Hayr; mal ve evlÂt cokluğuyla değildir. Asıl hayr, hilminin artması ve ilminin sana fayda vermesidir. Bulunduğu mekÂn insana ibadet sevÂbı kazandırmaz. Sen AllÂh ’ı goruyormuş gibi ibadet et ve kendini olulerden say! (Yani olmeden evvel olume iyi hazırlan!)”[3]
[1] Heysemî, VIII, 40-41; Zehebî, Siyer, I, 549.
[2] Muvatta ’, Vasiyet, 7.
[3] İbnu ’l-Esîr, Usdu ’l-GÂbe, II, 510.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan