HucurÂt sûresinde vaz edilen prensipler icinde mu ’minlerin ozellikle sakınması istenen davranışlar, kardeşlik ve birlik duygularının zedelenmemesi icin hatırlatılmış hususlardır. Cunku din kardeşliği, ozenle muhafaza edilmesi gereken kapsamlı ve kuşatıcı bir yapıdır, buyuk bir nimettir. Onemli yapıların yaşatılması ise kıymetini bilmeyi gerektirir.HucurÂt sûresinin ilk Âyetle­rinde şoyle buyruluyor: “Ey iman edenler! Allah ’ın ve Resûlunun onune gecmeyin. Allah ’tan korkun. Şuphesiz Allah işitendir, bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber ’in sesinin ustune yukseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi Peygamber ’e bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.”1

İNSANLIĞA ORNEK OLACAK TOPLUMUN ANA HATLARI

HucurÂt sûresini anlamak uzere huzuruna vardığımızda, insanlığa ornek olacak toplum yapısının ana hatlarıyla burada ortaya konulduğunu goruyoruz. Ki bunlar da uc başlık altında işlenmektedir.

Birincisi; Allah ve Rasûlu ’ne karşı olan vazîfelerimizdir. Mu ’min­ler Kitab ve sunnette bildirilen emir ve yasaklara inanıp tam teslim olacaklar, hicbir hususta Allah ve Rasûlu ’nun onune gecmeyeceklerdir. Ashab-ı kirÂm, ses tonunu ayarlamanın olcusune varıncaya kadar Efendimiz ’e karşı hurmet ve bağlılıklarını nasıl devam ettirmişlerse, biz de bugun aynı derecede onun manevî şahsiyetine, sunnet-i seniyyeye saygılı olmak durumundayız.

Sûre-i celîlenin ilk iki Âyetinde emredilenler, aynı zamanda İslÂm toplumunun temelini teşkil eder. Cunku İslÂm, teslimiyet demektir. Ve bir toplumda itaatkÂrlık, buyuklere hurmet gibi erdemler birlik ve beraberliği guclendirir. O da kuvveti intÂc eder. İtaatsizlik ise başıbozukluğa ve dağılmaya sebep olur. O da kuvvetin elden gitmesini gerektirir. Bu itibarla sûre-i celîlede ilk once, hicbir konuda Allah ve Rasûlu ’nun onune gecmemek emredilmiştir. Nitekim bundan sonraki Âyetlerde Rasûlullah (s.a.v.) ’in huzûrunda sesini kısanlar hakkında “Allah ’ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kimseler” buyrulurken, bu hassasiyeti gozetmeyenler akılsızlıkla vasfedilmiştir.2

MUMİNLERİN BEŞERİ MUNASEBETLERİ VE KARDEŞLİK HUKUKU

İkincisi; mu ’minler arasındaki beşerî munasebetleridir ki, burada kardeşlik hukukuna halel getirecek davranışlardan sakınılması emredilmiştir. Bunları da şoyle sıralayabiliriz:

FÂsığın getirdiği habere guvenerek bir karar vermemeli; mutlaka doğruluğunu araştırıp teyit etmelidir. Aksi takdirde bilmeden bir topluluğa zarar verilebilir ve sonradan pişman olunacak işler yapılabilir. Şimdi, akla hayale gelmedik metotlarla gerceklerin ters yuz edildiği bir cağda, boyle bir tedbirin ne kadar onemli olduğu daha iyi anlaşılır diyebiliriz.

Mu ’minlerden iki topluluk karşı karşıya gelir ve vuruşularsa araları duzeltilmelidir; bu diğerlerinin uzerine farzdır. Şayet bunlardan biri haddi aşarak otekine saldırırsa, Allah ’ın emrine donunceye kadar onunla mucadele edilmelidir. Ve bunu da adaletle yapmak lÂzımdır. Cunku kardeşliğin muhafazası, kardeşler arasında adaletin sağlanmasıyla başlar.

Kadın olsun, erkek olsun mu ’minlerden herhangi bir topluluk diğerini alaya almamalıdır. Muhatabına değer vermediğini hissettirmek ya da onu hafife almak, din kardeşini en cok inciten şeylerdendir.

Kendi kendini ayıplamamalı ve birbirlerini kotu lakaplarla cağırmamalıdır. Buna gore bir Musluman mutevazı olmalı ancak kendini tahkîr etmemelidir. Başkalarının onurunu da kendi şerefi gibi aziz bilmeli; hic kimseyi kotu lakaplarla cağırmamalıdır.

Herhangi bir konuda kesin bilgi sahibi olmadan zan ile hukum vermemelidir. Cunku bu da bir fasığın haberine dayanarak verilecek hukum gibi onarılması guc zararlara sebep olabilir.

Bir de kavmiyetciliğin yasaklanmasıdır ki, yukarıda sayılanlar icinde birlik ve beraberliğe en cok zarar verecek olan budur. Ve bu, kolaylıkla sondurulemeyen bir fitne ateşinin yakılması demektir. Burada insanoğluna Âdem ile Havv ’dan yaratıldığı hatırlatılarak, kavim ve kabîlelere ayrılmadaki hikmetleri sezinlemesi gereğine işaret edilmiş; değişmez ustunluk olcusunun takva olduğu vurgulanmıştır.

MUMİNLERİN DİĞER İNSANLARLA MUNASEBETLERİ

Ucuncusu ise mu ’minlerin diğer insanlarla munÂsebetleridir. “Onlara birer insan olarak değer vermeli, onların da doğru yolu bulmaları icin canla başla calışmalıdır. Mu ’minler ulaştıkları her insana, en buyuk nimetin İslÂm ’la şereflenmek olduğunu ve bunun hicbir şeyle mukayese edilmeyeceğini soylemelidir”3 ki, 14.uncu Âyet-i kerîmede bunun da insanların seviyelerine uygun olarak yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.

HucurÂt sûresinde vaz edilen prensipler icinde mu ’minlerin ozellikle sakınması istenen davranışlar, kardeşlik ve birlik duygularının zedelenmemesi icin hatırlatılmış hususlardır. Cunku din kardeşliği, ozenle muhafaza edilmesi gereken kapsamlı ve kuşatıcı bir yapıdır, buyuk bir nimettir. Onemli yapıların yaşatılması ise kıymetini bilmeyi gerektirir.

Bu mubÂrek sûre bizlere; başta Allah ve Rasûlu ’ne olmak uzere buyuklere itaat ve hurmet ederek kardeşce yaşayabileceğimizi bildiriyor. Ve bunu ifsat edecek zararlılardan sakınmak gerektiğini oğretiyor ki, adını hurmetle anmamız emredilen Hazreti Peygamber ’e lÂyık ummet olmanın yolu budur.

Dipnotlar: 1) Bkz; 49/1-2. 2) Bkz; 49/3-4. 3) Hakk ’ın DÂveti Kur ’Ân-ı Kerîm MeÂli ve Tefsîri, Prof. Dr. Omer Celik, Erkam Yayınları. İstanbul, 2013, c. 4, s. 589.

Kaynak: Cafer Durmuş, Altınoluk Dergisi, 374. Sayı
İslam ve İhsan