
Peygamber Efendimiz'in takva hayatı nasıldı? Efendimiz gunluk hayatında nelere dikkat ederdi? TakvÂ;
– Allah ’tan uzaklaştıracak her şeyden kulun kendini korumasıdır.
– NefsÂnî arzuları koreltip, rûhÂnî istîdatları inkişÃ‚f ettirmektir.
– Kur ’Ân ve Sunnet ’i hayatının her safhasına buyuk bir titizlikle intikal ettirebilmektir.
– İc Âlemi terbiye edip, dînin hukumlerini, muÂmelÂt ve ibadetleri buyuk bir muhabbet, gayret, fedÂkÂrlık ve vecd icinde îf edebilmektir.
– CenÂb-ı Hak ile kalben buluşmak, şefkat, merhamet, comertlik, affedicilik gibi cemÂlî sıfatların kalpte tecellî etmesidir.
Bu guzel hasletlere ise ancak Allah TeÂl ’yı lÂyıkıyla seven, O ’nun muhabbet ve rızÂsını kaybetmekten şiddetle korkan kişiler nÂil olabilirler.
TAKVA SAHİBİ OLMAK
CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:
“...Sizin Allah katında en şerefli ve en ustun olanınız, en muttakî olanınızdır...” (el-HucurÂt, 13)
“...Allah, muttakîlerin dostudur.” (el-CÂsiye, 19)
“...(Ey mu ’minler! Âhiret icin) azık edinin! Bilin ki azığın en hayırlısı, takv azığıdır. Ey akıl sahipleri! Bana karşı takv sahibi olun!” (el-Bakara, 197)
Hadîs-i şerîflerde şoyle buyrulmuştur:
“Allah korkusu, her hikmetin başıdır; gunah ihtimÂli olan şeylerden sakınma (vera‘) ise, amellerin efendisidir.” (Ebû Nuaym, Hilye, II, 387)
“AllÂh ’a gore kulların en sevimlisi, takv ehli olup da kendisini gizleyenlerdir.” (HÂkim, III, 303. Bkz. İbn MÂce, Fiten, 16)
“İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olurlarsa olsunlar AllÂh ’a karşı takv sahibi olan muttakîlerdir.” (Ahmed, V, 235; Heysemî, IX, 22)
TAKVA ZENGİNLİĞİ İSTEMEK
Yine Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz sık sık:
“AllÂh ’ım! Sen ’den hidÂyet, takvÂ, iffet ve gonul zenginliği isterim!” diye du ederlerdi. (Muslim, Zikir, 72)
Şu duÂyı yapmadan bir meclisten kalktıkları da pek az olurdu:
“AllÂh ’ım! Bize, gunahla aramıza girip ona duşmemize mÂnî olacak kadar korkundan bir hisse ver…” (Tirmizî, DeavÂt, 79)
Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- bir defasında da şoyle buyurmuşlardı:
“Ben sizin gormediğinizi gorurum ve sizin işitmediğinizi işitirim. Sem catırdamaktadır. Onun catırdaması da hakkıdır. Zira dort parmaklık bir boşluk yoktur ki, orada muhakkak alnını Allah icin secdeye koymuş bir melek olmasın. VallÂhi siz benim bildiklerimi bilseydiniz az guler cok ağlardınız. Zevcelerinizle meşgul olamaz, yollara dokulur, yuksek sesle Allah ’tan yardım isterdiniz.”
Bu hadîs-i şerîfi nakleden Ebû Zer -radıyallÂhu anh- Allah korkusu sebebiyle şoyle demiştir:
“Kesilen bir ağac olmayı ne kadar isterdim!” (Tirmizî, Zuhd, 9/2312)
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Allah korkusu sebebiyle duşmanlarına karşı bile cok hassas davranır, onlara en ufak bir haksızlıkta bulunmaktan kacınırdı. Bu sebeple de daha cok, af yolunu tutardı. Şu hÂdise bunun guzel bir misÂlidir:
Suheyl bin Amr, Kureyşlilerin hatîbi idi. Sozun, haddinden fazla tesirli olduğu bir devirde, devamlı İslÂm aleyhine konuşur, insanları kışkırtırdı. Bu zÂt, Bedir Gazvesi ’nde esir duştu. Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh-:
“–YÂ RasûlÂllah! MusÂade buyurunuz, Suheyl ’in on dişlerini sokeyim de dili dışarı sarksın! Bundan sonra hicbir zaman ve hicbir yerde Siz ’in ve İslÂm ’ın aleyhine konuşamasın!” dedi.
Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ise:
“–Bırak onu ey Omer! Ben, onun uzuvlarına boyle bir zarar veremem. Şayet bunu yapacak olursam, peygamber olmama rağmen, Allah TeÂl da aynısıyla bana mukÂbele eder. Acele etme! Gun gelir o, senin medhedip hoşlanacağın bir makamda konuşma yapar ve seni sevindirir.” buyurdular… (İbn-i HişÃ‚m, II, 293)
Hakîkaten, Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in mûcizesi gercekleşti ve bu zÂt, Mekke fethinde musluman oldu. Allah Rasûlu ’nun vefÂtı uzerine yer yer irtidÂd (dinden donme) hareketlerinin gorulduğu, Mekke ’nin calkalandığı bir hengÂmede, KÂbe ’nin yanında bir hutbe îrÂd ederek insanları yatıştırdı ve onları, îmanlarını kaybetmek gibi buyuk bir husrandan kurtardı. Hazret-i Omer -radıyallÂhu anh-, Suheyl -radıyallÂhu anh- ’in bu konuşmasını işittiğinde, Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’in sozunu hatırladı ve:
“–YÂ RasûlÂllah, Sen ’in AllÂh ’ın Rasûlu olduğuna bir kez daha şehÂdet ederim!” diyerek gozleri doldu.[1]
Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, bir defasında Allah korkusuyla gozyaşı dokmuş ve şoyle buyurmuştur:
“–AllÂh ’a karşı olan haşyetim beni ağlattı! Zira O, beni kılıcın ağzı gibi ince ve keskin olan dosdoğru bir yol uzere gonderdi; ondan azıcık eğrilsem helÂk olurum!” (Ebû Nuaym, DelÂil, I, 237)
Hatt İbn-i AbbÂs -radıyallÂhu anhumÂ- ’nın nakline gore Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- bir kişinin:
“Hic şuphesiz Biz ’im nezdimizde (onlar icin hazırlanmış) boyunduruklar ve yakıcı bir ateş vardır.”[2] Âyet-i kerîmesini okuduğunu işitince duşup kendinden gecmiştir. (Ali el-Muttakî, VII, 206/18644)
EFENDİMİZ HESABINI VERMEKTEN KORKTUĞU İCİN MUBAH ŞEYLERİ BİLE TERK EDERDİ
Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kıyÂmet gunu hesÂbını vermekten korktuğu icin gunluk hayatında pek cok mubah şeyleri bile terk ederdi. Hazret-i Âişe vÂlidemiz şoyle nakleder:
“Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e bir bardak getirilmişti. İcinde sut ve bal vardı. Allah Rasûlu -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdular:
«–Bir icecek icinde iki nîmet, bir bardak icinde iki katık! Benim buna ihtiyacım yok. Ancak bunun haram olduğunu da duşunmuyorum. Sadece kıyÂmet gunu CenÂb-ı Hakk ’ın, dunyadaki fazlalıklardan hesÂba cekmesinden korkuyorum. Allah icin tevÂzû gosteriyorum. Kim Allah icin tevÂzû gosterirse Allah onu yukseltir, kim de kibirlenirse Allah onu alcaltır. Kim iktisatlı davranırsa Allah onu zengin kılar, kim olumu cokca hatırlarsa Allah TeÂl onu sever.»” (Heysemî, X, 325)
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu tavsiyelerde bulunurlardı:
“Bir kul, gunaha girerim korkusuyla, yapılması mahzurlu olmayan bÂzı şeylerden bile uzak durmadıkca, muttakîler/takv sahipleri derecesine ulaşamaz.” (Tirmizî, KıyÂmet, 19/2451; İbn-i MÂce, Zuhd, 24)
BİR ŞEY YAPARKEN TAKVAYA UYGUN OLANINI YAP!
“Bir şey hakkında yemin eden kişi, sonra takvÂya ondan daha uygun bir şey gorurse, (yemininden vazgecip) takvÂya uygun olanı yapsın!” (Muslim, EymÂn, 15)
HÂsılı, bir mu ’min, yapacağı her hareketi; “Acaba Allah TeÂl ’nın rızÂsına uygun mu, yoksa O ’nun gazabını mı celbeder?!” diye duşunerek yapmalıdır. Her şeyden evvel Allah korkusu ve takvÂya sahip olmaya gayret etmelidir. Bu ilme sahip olmadan diğer ilimleri elde etmenin, kişiyi cok tehlikeli neticelere suruklediği, defalarca tecrube edilmiştir.
Son olarak şunu da ekleyelim ki; bizim, Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in ibadet, zikir ve takv hayatını hakkıyla ifÂde edebilmemiz, bunların derinlik ve guzelliğini tam olarak îzah edebilmemiz mumkun değildir. Biz burada sadece birkac misal vermeye gayret ettik. Bu misalleri okurken de Hazret-i Ali -radıyallÂhu anh- ’ın şu sozunu hicbir zaman hatırdan cıkarmamak îcÂb eder:
“Size Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’den bir hadis, bir soz ve bir durum rivÂyet edildiğinde, Allah Rasûlu ’nun hidÂyet, salÂh (iyilik, fazîlet) ve takv itibÂrıyla bundan cok daha ustun ve daha otede olduğunu bilin!” (Ahmed, I, 122)
[1] İbn-i HişÃ‚m, IV, 346; VÂkıdî, I, 107; BelÂzurî, EnsÂbu ’l-EşrÂf, I, 303-304; İbn-i Abdi ’l-Berr, İstîÂb, II, 669-671; HÂkim, III, 318/5228.
[2] el-Muzzemmil, 12.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan