İslam ’da guzel ahlakı onemi nedir? İslam ahlakının temel kaynakları nelerdir? Hz. Omer ’in şahsında İslam ahlakı...Bircok Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfte beyan buyrulduğu uzere İslÂm ahlÂkını, edep, hayÂ, iffet, sabır, şukur, rızÂ, merhamet, şefkat, affedebilmek, doğruluk, vefÂ, muhabbet, comertlik ve emsÂli nice kalbî meziyetler teşkil eder.
GUZEL AHLAKIN ONEMİ Fahr-i KÂinÂt Efendimiz (s.a.v) bir hadîs-i şerîflerinde buyurmuşlardır ki:
“Cibrîl bana Allah TeÂl ’nın şoyle buyurduğunu soyledi: «Bu dîn (yani İslÂm), ZÂtım icin secip rÂzı olduğum bir dîndir. Ona ancak comertlik ve guzel ahlÂk yakışır. Musluman olarak yaşadığınız muddetce, onu bu iki hasletle yuceltiniz!»” (Heysemî, VIII, 20; Ali el-Muttakî, Kenz, VI, 392)
Gorulduğu uzere guzel ahlÂk, dînî yaşayışta boylesine hayÂtî bir ehemmiyeti hÂizdir.
Ote yandan CenÂb-ı Hakk ’ın bizlere usve-i hasene, yani en guzel ornek şahsiyet olarak armağan ettiği Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz:
“Ben başka bir maksatla değil, ancak guzel ahlÂkı tamamlamak icin gonderildim.”[1] buyurarak, vazîfesinin temel hikmetini ifÂde etmiş ve guzel ahlÂkın ehemmiyetini vurgulamıştır. Gercekten de Resûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in butun hÂlleri, her bakımdan zirve ornekler, hasletler ve guzellikler meşheridir. Oyle ki, CenÂb-ı Hak:
(Ey Resûlum!) Hic şuphesiz ki Sen, yuce bir ahlÂk uzeresin!” (el-Kalem, 4) buyurarak bu hakîkati te ’yîd etmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) CenÂb-ı Hakk ’ın, kullarında tecellî eden bir sanat hÂrikasıdır. Zira O, en alt tabakadan en ust tabakaya kadar butun topluma en guzel misaldir. 1400 sene evvelinden kıyÂmete kadar gelecek butun insanlık, her turlu problemini O ’nun nebevî hayatında cozerek huzura kavuşabilir.
NEBEVİ AHLAK Peygamberler, dunyevî bir miras bırakmazlar. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz ’den ummetine kalan asıl miras da, O ’nun şahsiyet, kimlik ve takvÂsıdır. Bu mirasa sahip cıkmak; İslÂm şahsiyetinin aynası olan “nebevî ahlÂk” ile ahlÂklanarak O ’nu her zaman ve mekÂnda O ’na yakışan bir vakar ile temsil etmekle mumkundur. Bu hÂlin bizler icin bir takv imtihanı olduğunu unutmamak gerekir.
İslÂm, beşerî ve felsefî ekoller gibi, nazarî, utopik, hayÂlî ve uygulanamaz bir sistem değildir. Filozoflar ve teorisyenler, ortaya koydukları fikirleri; “bana gore boyledir” diyerek beyan ederler. Peygamberler ise; “Allah boyle emrediyor.” diyerek butun beşerî izÂfetlerden ve zaaflardan berî olan mutlak hakîkatleri tebliğ ederler. Bu itibarla hakka ve hayra ulaşmak icin, aklın dar hudutları icinde fikir ureten feylesofların izÂfî teorileri icinde boğulmamak, ilÂhî hakîkatlere gonul vermek îcÂb eder.
“KİŞİ SEVDİĞİYLE BERABERDİR” CenÂb-ı Hak, rÂzı olduğu kÂmil insan modelini Peygamber Efendimiz ’in şahsiyetinde sergilemiş, bizlere de O ’nun ahlÂkıyla ahlÂklanmayı, O ’nu kendimize kıstas almayı hedef gostermiştir. Bu hedefe en fazla yaklaşanlar, sahÂbe neslidir. Onlar, “Kişi, sevdiğiyle beraberdir.”[2] hadîsinin mÂnÂsını en guzel şekilde anlayıp yaşamışlardır.
İki kalp arasında Âdeta bir cereyan hattı olan muhabbet, sevdiğine rÂm olup ona itaat etmeyi gerektirir. Seven, sevdiğine benzer. Eğer sevdiğine benzemiyorsa, sevdiğini iddia edip de ardından sevdiği kimsenin dediklerinin zıddını yapıyorsa, bu durumda insan ya sevgisinde samimî değildir, ya da yaptığında...
Allah Resûlu ’ne muhabbetin alÂmeti de, O ’na benzemeye ve O ’nun ahlÂkından hisse almaya calışmaktır. SahÂbe nesli, canlarından cok sevdikleri Allah Resûlu ile Âhirette de beraber olabilmek icin; O ’nun gonul dokusundaki hissiyatta, O ’nun sunnetini yaşayışta ve ahlÂkında da O ’nunla beraber olmaya gayret gostermişlerdir. Hepsi, comertlikte, diğergÂmlıkta, nezÂkette, zarÂfette, incelikte, kendi imkÂn ve istîdatları nisbetinde Allah Resûlu ’ne benzemeye calışmışlardır.
HZ. OMER ’İN ŞAHSINDA İSLAM AHLAKI Hazret-i Omer ’in şu hÂli, bu hususta ne kadar ibretli bir misaldir:
Hz. Hafsa (r.a), bir gun babası Hz. Omer ’e:
“Ey Mu ’minlerin Emîri! Bu elbiselerinden daha yumuşak elbiseler giysen, şu yemeğinden daha hoş yemekler yesen ne olur! Allah sana pek cok yerleri fethetmeyi nasib etmiş ve rızkı sana bollaştırmıştır!” dedi.
Hz. Omer (r.a):
“‒Şimdi sana karşı kendi yaşadığın halleri delil olarak getireceğim. Sen Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in hayatta nasıl sıkıntılarla karşılaştığını bilmiyor musun?” diye soze başlayıp Rasûlullah (s.a.v) ’in cektiği yokluk ve zorlukların bir kısmını hatırlattı. Hz. Hafsa (r.a) bunları duyunca ağlamaya başladı.
Hz. Omer (r.a) sozlerine şoyle devam etti:
“‒Sana şunu soyleyeyim ki; benim iki arkadaşım, bir yoldan gittiler. Şimdi ben onların gittiği yoldan başkasına girerse onların vardığı menzilden farklı bir yere ulaşırım. VallÂhi şimdi ben onların yaşadığı sıkıntılı hayata ortak olacağım ki inşaallah sonunda onların vÂsıl olduğu rahat hayÂta da onlarla birlikte kavuşabilirim!”[3]
Ebû KursÂfe (r.a), Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in hÂl ve davranış guzelliklerinden bir kısmını şoyle nakleder:
Ben, annem ve teyzem, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’e bey ’at edip yanından ayrıldığımızda, annem ve teyzem bana:
“–Yavrucuğum, bu zÂt gibisini hic gormedik! Yuzu ondan daha guzel, elbiseleri daha temiz ve sozu daha yumuşak başka birini bilmiyoruz. Sanki mubÂrek ağzından nur sacılıyordu.” dediler. (Heysemî, VIII, 279-280)
AshÂb-ı kirÂm da Peygamber Efendimiz ’in bu guzelliğini, nezÂketini ve zarÂfetini kendi hayatlarına tatbik etmenin gayreti icinde olmuşlardır.
Dipnotlar:
[1] Muvatta ’, Husnu ’l-Hulk, 8; Ahmed, II, 381; Beyhakî, es-Sunenu ’l-KubrÂ, X, 192. [2] BuhÂrî, Edeb, 96. [3] İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 79/34334; NesÂî, es-Sunenu ’l-kubrÂ, X, 389/11806; Ahmed, Zuhd, s. 125; Suyûtî, TÂrîhu ’l-HulefÂ, s. 128.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan