
İnsanî munÂsebetlerde yaşanan pek cok sıkıntı, aslında dili yanlış kullanmaktan, soze gereken îtin ve hassÂsiyeti gostermemekten kaynaklanmaktadır. Zira dil, iki uclu bıcak gibidir. Hayrın anahtarı olabileceği gibi, şerre de anahtar olabilir. Bu sebeple guzel sozu, uygun sozu soylerken dikkat etmemiz gereken beş kural...Yunus Emre Hazretleri buyurur:
Kelecilerin[2] pişirgil,
Yaramazların şeşirgil,[3]
Sozun us[4] ile duşurgil,
Demegil cÂg ede[5] bir soz!
Uygun soz soylemenin beş kuralı:
Konuşurken sozlerini ham şekilde, aklına geldiği gibi soyleme! Evvel zihninde ve kalbinde pişirip olgunlaştır. MerÂmını anlatmak icin kullanabileceğin sozlerin en uygun olanlarını sec. Yanlış kelimeleri hÂfızandan sil, lugatinden ayıkla. Sozunu akıllıca ve yerli yerinde kullan. Zamana, zemine, muhataplarının durumuna ve muktezÂ-yı hÂle uygun olan sozu soyle. Hazret-i MevlÂn ’nın ifadesiyle, “Korler carşısında ayna satma, sağırlar carşısında gazel atma!” Ve en muhimi; cÂhillik edip de, kalp kıran bir ham kelÂmı konuşma, gonul yıkan bir kem sozu soyleme!
İnsanî munÂsebetlerde yaşanan pek cok sıkıntı, aslında dili yanlış kullanmaktan, soze gereken îtin ve hassÂsiyeti gostermemekten kaynaklanmaktadır. Zira dil, iki uclu bıcak gibidir. Hayrın anahtarı olabileceği gibi, şerre de anahtar olabilir. Soz soylemek, eline bir taş alıp atmaya benzer. O taşın nereye duşeceğini baştan cok iyi hesap etmek gerekir. Peygamber Efendimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- de konuşmadan evvel iyi duşunmek îcÂb ettiğine işaretle:
“…Ozur dilemeni gerektiren bir sozu soyleme!..” buyurmuşlardır. (İbn-i MÂce, Zuhd, 15)
Bunun icin dilimizin kalplere saplanan bir diken olmamasına buyuk bir titizlik gostermeliyiz. Nitekim ecdÂdımız da; “Kılıc yarası onulur, dil yarası onulmaz.” demişlerdir. Bir defa kırılan bir cam, belki yapıştırılabilir, ama omur boyu izi kalır.
Mesel bir mustahdeme sert bir şekilde:
“‒Cabuk bana bir bardak su getir!” demek var; bir de nezÂketle:
“‒Zahmet olmazsa bana bir bardak su getirir misin?” demek var. İkisinde de su istiyorsun. Fakat birinde kabalık var, muhÂtabını inciten bir istihkār ve istihfaf ifadesi var; diğerinde ise incelik var, insana değer vermek var. Nitekim o bir bardak su, getiren kişinin hÂlet-i rûhiyesine gore, icene tesir eder. Kaba bir hitapla istenen su, kerhen ve zoraki getirileceği icin fayda vermez; nezÂketle istenen su ise muhabbetle getirileceği icin şif olur.
Ayrıca, kalp kıran kaba sozler, ancak gÂfil ve hantal kalplerden cıkar. Bu sebeple bir insan hem dindar hem de kaba, gecimsiz ve nezÂketsiz olamaz. Zira İslÂm ’ın ozu; îtikadda tevhîd, amelde ise edeptir.
CenÂb-ı Hak:
“Kullarıma soyle, en guzel sozu soylesinler!..” (el-İsrÂ, 53) buyuruyor. Sozun en guzeli olan Kur ’Ân-ı Kerîm de bizlere guzel bir “konuşma uslûbu, hitÂbet usûlu, dil ÂdÂbı” tÂlim ediyor. Sozlerimizi, muhÂtaplarımızın durumuna gore nasıl ayarlamamız gerektiğini, misalleriyle îzah ediyor:
Uzerimizde hakkı bulunan, bilhassa yaşı ilerlemiş aile buyuklerimizin gonullerini incitecek en ufak bir davranışta bulunmayıp, hatt onlara karşı ofke ile “uf, of” bile demeyip, bilÂkis “قَوْلًا كَرِيمًا” yani ikramkÂr, hurmetkÂr ve iltifatkÂr konuşmamızı tÂlim ediyor. (Bkz. el-İsrÂ, 23)
Fakire, garibe, muhtaca, elimizden geldiğince yardımcı olmamızı, fakat onlara ikram edecek bir şey bulamadığımız takdirde, onlardan yuz cevirerek Âdeta “cıkmaz sokak gostermek” yerine, hic olmazsa guleryuz gosterip “قَوْلًا مَيْسُورًا” yani “gonul alıcı, tesellî edici, rûhu dinlendirici birkac soz” soylememizi emir buyuruyor. (Bkz. el-İsrÂ, 28) Zira kimi zaman guzel bir soz de, sadaka yerine gecer.
Yine Kur ’Ân-ı Kerîm; başa kakmak ve rencide etmek sûretiyle ecri zÂyî edilen bir sadakadansa “قَوْلٌ مَعْرُوفٌ” yani “tatlı bir soz daha hayırlıdır” buyuruyor. (Bkz. el-Bakara, 263)
Kanadı kırık bir kuş gibi himÂyeye muhtac yetimlere, yakın akrabaya ve yoksullara karşı “قَوْلًا مَعْرُوفاً” yani “guzel soz ve tatlı dille konuş” buyuruyor. (Bkz. en-Nis 5, 8)
Her hususta; doğru, samimî, Âdil ve hak-şinas olmamızı emrederek “قَوْلًا سَدِيداً” yani “doğru soz soyleyin” buyuruyor. (Bkz. en-NisÂ, 9; el-AhzÂb, 70)
Kalbinde mÂnevî hastalık ve zaaflar bulunan kimselere karşı, herhangi bir tohmete, fitneye veya yanlış anlaşılmaya mahal vermemek icin “قَوْلًا مَعْرُوفاً” yani “yerinde ve uygun bir soz soyleyin” buyuruyor. (Bkz. el-AhzÂb, 32)
Tebliğde bulunurken evvel muhatapların kalbini yumuşatmak icin “قَوْلًا لَيِّناً” yani “yumuşak soz soyleyin” buyuruyor. (Bkz. TÂhÂ, 44)
Yine tebliğ esnÂsında “قَوْلًا بَلِيغاً” yani “gonullere işleyecek, tesirli, hikmetli, belîğ soz soyleyin” buyuruyor. (Bkz. en-NisÂ, 63)
Bu yuzden dÂim tatlı dille, guler yuzle, berrak bir suyun akışı gibi rûha ferahlık veren pırlanta ifadelerle konuşmayı oğutluyor.
Bunun zıddına, kulakları tırmalayan sert ve haşin hitapların, menfî tesirler hÂsıl edeceğini telkin ediyor. Ham, nÂdan ve kaba konuşmaların, bir muʼmine yakışmadığını bildiriyor. Ses tonumuzu da yerine gore ayarlamamız gerektiğini ifade sadedinde;
“Yuruyuşunde tabiî ol ve sesini alcalt. Unutma ki, seslerin en cirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman, 19) buyuruyor.
VelhÂsıl Rabbimiz, bunun gibi pek cok tÂlimatla, muʼmine yakışan konuşma uslûbunu KurʼÂn-ı Kerîmʼinde beyan ediyor.
Duşunmeliyiz ki anaokulundan universiteye kadar butun okul ve kurslarda yabancı dillerin oğretildiği gunumuzde, KurʼÂn-ı Kerîmʼin bizden istediği konuşma uslûbuna ne kadar ÂşinÂyız? Beşerî lisanlara ne kadar, KurʼÂn ’ın tÂlim ettiği lisan ÂdÂbına ne kadar ehemmiyet veriyoruz?..
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2020 – Eylul, Sayı: 415
İslam ve İhsan
Guzel Soz Soylemenin Hikmeti