
“SırÂt-ı Mustakîm” (dosdoğru yol) ifadesi Kur ’Ân-ı Kerîm ’in bircok yerinde gecmektedir. Peki, Yuce Rabbimizin dosdoğru yolu nedir?Mufessirlerimiz, “dosdoğru yol”dan maksadın; Allah ’ın yolu, hak yol, mutedil yol, Allah ’ın kitabı, îman, islam, islam şerîatı, peygamberimiz ve ashabının yolu, sunnetler, Cennet ’in yolu, ve Cehemmem koprusu olduğu hususunda beyanlarda bulunmuşlardır (Elmalılı, Hak dîni Kur ’Ân Dili, I, 121).
Acaba Kur ’an dosdoğru yolu nasıl tarif ediyor sorusunun cevabı ise En ’Âm Suresi ’nin 151 ila 153. ayetlerindedir. Rabbimiz Fatiha Suresi ’nde dosdoğru yola teşvik ederken, En ’Âm Suresi ’nde “on tavsiye” veya “ahkÂm-ı aşere” diye tabir edilen emirler buyurup, bunların sonuncusunda; “İşte bu, benim dosdoğru yolum Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parca parca edip O ’nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.” (En ’Âm, 6/153.) diyerek dosdoğru yolu tefsir etmiştir. Bununla birlikte Kur ’Ân-ı Kerîm ’in değişik yerlerinde de “SırÂt-ı Mustakîm” tefsir edilmiştir, fakat En ’Âm Suresi ’ndeki hukumler ummetlerin değişmesiyle kendi değişmeyen hukumler olduğundan buradaki “SırÂt-ı Mustakîm” e temas etmek istiyoruz.
SIRÂT-I MUSTAKÎM İCİN DEĞİŞMEYEN HUKUMLER Bu hukumlerden birincisi; “Allah ’a hicbir şeyi ortak koşmayın.” emridir. Şirk; Allah‘a karşı işlenmiş en buyuk curum olup şirk koşanın asla affedilmeyeceği “Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez” (NisÂ, 4/48.) emri ilahisi ile beyan edilmiştir. Yine Lokman Suresi ’nde, Hz LokmÂn ’ın oğluna şu tavsiyesi zikredilmiştir. “Ey oğulcuğum! Allah ’a ortak koşma, doğrusu ortak koşmak buyuk zulumdur.” (LokmÂn, 31/13.) O zaman Allah ’a ulaştıran dosdoğru yolun ilk merhalesi tevhîd akidesidir.
İkinci hukum; “Anne babaya iyilik edin.” emridir. Yuce Rabbimizin Kur ’an ’da biz kullarını sıkı sıkı tembihlediği konulardan biri de ana babaya iyilikte bulunup, onları asla incitmememiz hususudur. Bu konuda Rabbimiz o kadar sıkı ikazlarda bulunmuştur ki; bırakın onlara karşı gelmeyi, onlara “of” bile demeyi yasaklamış ve “Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara of bile deme! Onları azarlama! İkisine de gonul alıcı guzel sozler soyle.” (İsrÂ, 17/23.) buyurmuştur. Yine az once bahsi gecen, Hz Lokman ‘ın oğluna yaptığı “Allah ’a şirk koşma” nasihatinden sonra Rabbimiz: “Biz insana anne babasıyla ilgili oğutler verdik.” (LokmÂn, 31/14.) buyurmuştur. Her uc surede de (İsrÂ, En ’Âm, LokmÂn) tevhîd akidesi vurgulandıktan hemen sonra ana babaya iyiliğin zikredilmesi dikkate şayan bir husustur.
Ucuncu hukum; “Fakirlik korkusuyla cocuklarınızı oldurmeyin.” emridir. Ozellikle gecim kaygısıyla cocuk oldurmenin, Allah ’ın hazinesinin herkesi rızıklandıracak kadar zengin olduğundan şuphelenme anlamı taşıdığına bir işaret vardır. Ayrıca burada, sadece CÂhiliye donemindeki cocuk oldurme uygulaması kastedilmeyip ozellikle “fakirlik korkusuyla” veya “gecim kaygısıyla” şeklindeki kayıttan hareketle, anne karnındaki cocuğun oldurulmesinin de yasaklandığı dikkate alınmalıdır. Gunumuzde doğum kontrolu ve nufus planlaması gibi meseleler dolayısıyla ayet guncelliğini korumaktadır. Bununla birlikte evlenmenin asıl amacı, neslin devamı ve gelişmesi icin cocuk yapmaktır. Bu sebeple kadının guzelliğinin bozulması veya yeni ciftlerin seyahat etme hurriyetlerini kısıtladığından cocuğun bir ayak bağı telakki edilmesi gibi keyfî sebeplerle fıtratın tabii akışına mudahale etmek doğru değildir. Âyetteki “Cocuklarınızı oldurmeyin” emri, gunumuzde yaygın olarak uygulanan ve ciddi tartışmalara yol acan kurtaj konusuyla yakından ilgilidir. Gunumuz Âlimlerinin buyuk coğunluğu, hamileliğin hangi safhasında olursa olsun, cocuk duşurme ve aldırmanın haram olduğu goruşundedirler.
Dorduncu hukum; “Kotuluklerin acığına da gizlisine de yaklaşmayın.” emridir. Ayette kotuluklerin acığını da gizlisini de “yapmayın” veya “işlemeyin” yerine “yaklaşmayın” buyurulması, diğer bir ifadeyle yapmak şoyle dursun, bunlara yaklaşmayın bile denilmesi insanı kacınılmaz olarak kotuluk işlemeye sevk edebilecek ortam ve şartlardan uzak durmayı ongormektedir.
Beşinci hukum; “Haklı bir sebep olmadıkca Allah ’ın yasakladığı cana kıymayın.” emridir. Hz Peygamberimiz (s.a.v.) “Muslumanın kanı ancak uc şeyden birisi ile helÂl olur. Zina eden evli, cana karşılık can, dinini terk eden ve İslÂm toplumundan ayrılan kimse.” (BuhÂrî, Diyet, 6.) buyurmuştur. Bir başka ayette ise gayri muslimleri de kapsayarak: “Kim bir kimseyi oldururse butun insanları oldurmuş gibi olur” (MÂide, 5/32) şeklinde insanın muhteremliğine atıfta bulunulmuştur.
Altıncı hukum; “Ruşdune erişinceye kadar yetimin malına sadece iyi tutumla yaklaşın.” Şuphesiz meşruiyet icinde butun insanların malları dokunulmaz olmakla birlikte, zayıf ve korumasız olmalarından dolayı yetimlerin malları daha cok saldırı veya istismara acık olduğu icin Âyette bu hususta ozellikle titiz olunması gerektiğine dikkat cekilmiştir. Ayrıca yetimin malına butunuyle ilgisiz kalmak bu malın zaman icinde aşınmasına veya en azından bir artış sağlamamasına yol acacağından, bu malla ilgilenmeye izin verilmiş, hatta “en iyi ve en guzel” (ahsen) kaydından anlaşıldığı kadarıyla ilgilenmek zımnen teşvik edilmiştir. Zira en iyi ve en guzeli yapmak faziletin gereğidir.
Yedinci hukum; “Olcu ve tartıyı adaletle yapın.” İnsanlar arasında vazgecilmez bir uygulama olan alışveriş, mal sevgisine meyyal olan insanların kul hakkına girme ihtimalinin yuksek olduğu bir uygulamadır. Bundan dolayı Yuce Rabbimiz insanoğlunu yuce kitabında sık sık ikaz etmiştir. Mutaffifîn Suresi ’nde “Eksik olcup tartanların vay haline! Onlar, insanlardan olcerek bir şey aldıklarında tam olcerler. Kendileri başkalarına vermek icin olcup tarttıklarında ise haksızlık ederler.” (Mutaffifîn, 83/1-3.) buyrularak olcu ve tartıda hile yapmanın cirkinliği beyan edilmiştir.
Sekizinci hukum; “Soz soylediğiniz zaman, yakınlarınız bile olsa, adaletli olun.” Muslumanın, sozunde eyleminde yemininde şahitliğinde kısaca her hal ve durumda aleyhine de olsa daima doğru olanı yapıp adaletten ayrılmaması gerekir.
Dokuzuncu hukum; “Allah ’ın ahdini tam olarak yerine getirin.” Musluman, kulluk vazifelerini yerine getirmek uzere bir nevi Allah ’la ahitleşmiştir. Zira Bezm-i Elest ’te verilen soz bunu gerektirmektedir. Ayrıca insanlara meşrû bir vaatte bulunulduğunda bunun yerine getirilmesi de Allah ’ın buyruğu olup soz konusu Âyet bu buyruğu da kapsamaktadır.
Onuncu hukum; “Bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun, (başka) yollara uymayın.” Bu emir geride gecen dokuz hukmu kapsayıcı kullî bir odev olmak uzere, Allah ’ın dosdoğru olan yolundan gidilmesini emretmektedir.
İşte sırÂt-ı mustakîmi tarif eden bu emirlere “AhkÂm-ı aşere” denir ki bunlar; ummetlerin ve asırların değişmesiyle kendi değişmeyen dînî, medeni, insani hukumlerdir. İbn Abbas (ra) hazretlerinden rivayet olunduğu uzere bunlar ile amel edenler hidayete nail, cennete dÂhil olurlar. Bunları terk edenler de cehenneme sevk olunurlar. (Omer Nasuhi Bilmen, Kur ’Ân-ı Kerîm ’in Turkce MeÂlîsi ve Tefsiri, 4, 980.)
Kaynak: İskender Karayiğit, Altınoluk Dergisi, 2020-Ekim, Sayı:416
İslam ve İhsan
KurʼÂn, Muʼminlerin Yol Haritasıdır