
İslam erkeklere birtakım haklar verdiği gibi kadınlara da haklar vermiştir. Peki dinimizde kadın hurriyetinin olcusu nedir?Kadın tıpkı erkek gibi hukûken mustakil, bağımsız bir şahsiyettir. Sahip olduğu veya sonradan kazandığı her ceşit mal onun mulkiyet ve tasarrufundadır. Ne babası, ne kocası, ne oğlu bu konuda herhangi bir nezÂret ve kontrol hakkına sahip değildir.[1]
“KADINLARIN KAZANDIKLARINDAN NASİPLERİ VARDIR” “Erkeklerin de ka­zandıklarından nasipleri, kadınların da ka­zandıklarından nasipleri vardır”[2] Âyet-i kerimesi her iki cinsin sadece mÂnevî haklarını değil maddî haklarını da vurgulamaktadır. Hukukî iş­lemleri yapma hususunda kadınlar erkeklerle aynı konumdadır. Hukukcuların ekseriyetine gore tam ehliyetli olmak şartıyla kadınlar kendi aleyhlerine olan bağış ve vakıf gibi ameliyeleri de serbestce yapabilirler. Ebû Saîd el-Hudrî (r.a), Rasûl-i Ekrem Efendimiz ’in insanları sadaka verme­ye teşvik eden hadîsini rivayet ettikten sonra:
“En ziyÂde sadaka verenler kadınlar olurdu.” demektedir. (Muslim, Iydeyn, 9)
İbn-i Hazm şunu nakleder:
“Abdullah bin Omer (r.a), Hz. FÂtıma (r.anha) ve diğer sahÂbîler, Medîne ’de pek cok vakıf bırakmışlardır. Bu, Guneş ’ten daha acık ve daha meşhur bir mes ’eledir, bunu bilmeyen yoktur.” (M. A. YemÂnî, FÂtımatu ’z-ZehrÂ, Beyrut 1996, s. 330)
KADINLARIN KURDUĞU VAKIFLAR İs­lÂm tarihinde ka­dınlar tarafından cok sayıda vakıf kurulmuştur. 953/1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrîr Defteri ’nde kayıtlı 2517 vakıftan 913 ’u (% 36) kadınlar tarafından kurulmuştur. Halep şer‘iyye sicillerine kaydedilen vakfiyeler icinde kadınlar tarafından tesis edilenler 16. yuzyılda % 6,5, 17. yuzyılda % 26, 18. yuzyılda % 37, 19. yuzyılın ilk yarısında % 44 ’luk bir orana sahiptir. Bu rakamlar, ka­dınların hukukî ehliyet ve malî im­kÂnlarını rahat bir şekilde kullanabildiklerini gos­terir. Bu va­kıflara tahsis edilen imkÂnlarla yapılan meskenler arasında dul kalmış, boşanmış kadınların barınabilmesi icin ayrılmış olanların da bulunması dikkat cekicidir. Kadınlar kurdukları vakıf­ları cok defa kendileri yonetmişlerdir.[3]
Resûlullah (s.a.v), kadınların verdiği emÂnı ve himayeyi kabul etmiştir. Bunun misallerinden biri kızı Zeyneb (r.a), diğeri de Ummu HÂnî Hazretleri ’dir.[4]
Dipnotlar:
[1] Prof. Dr. M. Hamidullah, Kur ’Ân-ı Kerîm Tarihi, s. 31-32. [2] NisÂ, 32. [3] Markîzî, el-Hıtat, II, 454; Prof. Dr. M. Akif Aydın, “Kadın” mad., DİA, XXIV, 88. Rasûlullah r ummetini dÂim bu tur insanlara yardımcı olmaya teşkik ederdi: “Kocasız kadınlarla yoksulların işlerine yardım eden kimse, Allah yolunda cihÂd etmiş gibi sevap kazanır.” “O kimse tıpkı geceleri durmadan namaz kılan, gunduzleri de hic ara vermeden oruc tutan kimse gibidir.” (BuhÂrî, NafakÂt 1, Edeb 25, 26; Muslim, Zuhd 41) [4] BuhÂrî, Cizye, 9; VÂkıdî, II, 553-554; İbn-i Sa‘d, VIII, 32-33.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol İslam, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan