Fitnenin anlamları nelerdir? Fitneye karşı almamız gereken tedbirler nelerdir?Yapmayacağınız şeyi soylemeniz, Allah katında buyuk gazaba sebep olur. (Saf Sûresi(61) 3. Ayet)
Huzeyfetu ’l-YemÂnî hazretleri Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ’in mahrem-i esrÂrı olup munÂfıkîn ahvÂline ve ileride hÂdis olacak fitnelerin tafsîline en ziyÂde muttalî olan zÂt idi. “KıyÂmet gunune kadar olmuş, olacak şeyleri Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana soyledi.” dermiş.
Omer -radıyallahu anh- Medîne ’de bir cenaze olsa Huzeyfe -radıyallahu anh- ’ı gozetler ve onu cemÂat arasında goremezse meyyitin munafık olmasından şuphe ederek namazını kılmazmış.
FİTNENİN ANLAMLARI Fitne: Aslında imtihan ve ihtibardır ki Turkce ’si sınama demektir. Fitnenin muhtelif mÂnÂsı vardır.
1- Kufur, dalÂlet.
2- Rusvaylık.
3- Bel ve azÂb, fitne-i dunya ve fitne-i kabirden murÂd budur.
4- Kıtal, harb-i dÂhilî.
5- İnsanın halinin iyilikten kotuluğe donmesi.
6- Bir şeyi beğenip kalbin ona meyil ve muhabbet eylemesi.
Fitne-i evlÂd ve nis bu kabildendir. İnsanın ehli yuzunden fitnesi, onlardan dolayı helÂl olmayan soz soylemesi, helÂl olmayan iş işlemesi; malı yuzunden fitnesi, alması helal olmayan malı alıp helÂl olmayan yerlere sarfetmesi; evlÂdı yuzunden fitnesi, onlara fart-ı muhabbetle berÂber bircok hayrÂta onların yuzunden fırsat bulamaması yahut onları gecindireceğim diye helÂl, harÂma bakmaması; komşusu yuzunden fitnesi, zengin olmasına hoş nazarla bakmayıp hasette bulunmasıdır.
Deniz gibi kuduran fitneden murÂd; Hazret-i Osman –radıyallahu anh- ’ın şahÂdetiyle başlayıp ummet-i Muhammediye ’nin birbirine girmesine bÂis olan fitne-i azîmedir ki o gunden bugune kadar sonmemiştir. Anlaşılıyor ki Huzeyfe -radıyallahu anh- ’ın, Muhbir-i SÂdık Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ’den oğrendiğine gore Omer -radıyallahu anh- ’ın vucûdu fitneye karşı sedd-i sedîd imiş. O hayatta oldukca muntazır olan korkunc fitneler hÂdis olmayacakmış. Onun icin “ondan sana bir şey yok” demiş.
“Kapı, Osman -radıyallahu anh- iken Omer –radıyallahu anh- kendisidir zannında idi.” diyenlerin de sozunde bir veche vardır. Hısn-ı ittihad ve ittilÂnın dış kapısı Hazret-i FÂruk idi. O hayatta iken ic kal ’aya fitnenin hucûmuna meydan kalmadı. Hazret-i FÂruk ’un şahÂdetiyle dış kapı acıldıktan sonra ruesÂ-yı fitne olan hÂinler ic kapı olan Halîfe Zi ’n-Nûreyn ’e taarruza ÂsÂnlık buldular. Hazret-i Omer -radıyallahu anh- ’ın kapının kendi zÂtı olduğunu bildiği halde kendisinden sonra gelecek fitneden suÂl etmesi fitnenin azametini bildiği ve şÃ‚yet tafsilÂtını unutmuşsa hatırlaması icindir. Kendi zamanında belki mukaddemÂtı zuhûr eder diye korkuyormuş!
UsÂme -radıyallahu anh- Rasûlullah -sallallahu aleyhi vesellem- ’in şoyle buyurduğunu işittim demiştir:
– KıyÂmet gununde bir kişi getirilip cehenneme atılır da cehennemde onun bağırsakları derhal karnından dışarı cıkar. Ve değirmen merkebinin değirmende donduğu gibi doner. Bunun uzerine cehennem halkı onun başına toplanıp da:
– Ey filÂn, hal ve şÃ‚nın nedir? Sen bize -dunyada- iyilik emredip bizi kotulukten nehyeden -bir oğutcu- değil miydin derler.
O da:
– Evet, ben oyle idim. Fakat ben size mÂrûfu emrederdim hÂlbuki kendim yapmazdım. Yine ben sizi munkerden nehyederdim de kendim işlerdim, diye cevap verir.(Tecrîd-i Sarîh Tercumesi, 9 / 57)
Kaynak: Mahmud SÂmî Ramazanoğlu, Musahabe-3, s.227
İslam ve İhsan
AHİR ZAMAN FİTNELERİ NASIL ORTAYA CIKACAK?
Gunumuzde Ortaya Cıkan 'Ahir Zaman Fitneleri'