Sıdk, sadakat, doğruluk, durustluk bunlar kişinin sahip olabileceği en kıymetli değerler, ahlaki hazinelerdendir. Hz. Ebu Bekir'in (r.a) şahsında zirveleşen sıdk, sadakatin İslam'da onemi ve fazileti...Sıdk; kişinin inancında, amelinde, niyetinde, soz fiil ve davranışlarında samimi ve durust olmasına, gonlunde hile ve şuphe bulunmamasına de-nir. Sıddıkiyyet, maneviyat yolunun en ustun mertebelerindendir. Zira insanın Rabbi, insanlar ve tum varlık ile her an doğruluk uzere muamelede bulunması son derece zordur. Yuce Rabbimiz bu hususta başarılı olan sÂdık muminleri şu ayette ovmuştur: “Muminlerden oyle adamlar vardır ki, Allah ’a verdikleri soze sÂdık kaldılar. İclerinden bir kısmı verdikleri sozu yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sozu asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab, 23)
SADAKATTE EN GUZEL ORNEK "HZ. EBUBEKİR (R.A.)" Sıdkın cok boyutlu vechesini İmam Kuşeyri şoyle tarif eder: “Sıdk”, kişinin davranışlarında şaibe, inancında şuphe, amellerinde kusur ve eksiklik olmamasıdır.” Bu tur bir doğruluk ancak Ebu Bekir (r.a) gibi mustesna kişilerin sıfatı olmuştur. Ebu Bekir (ra) Nakşiliğin silsilesinde Peygamber Efendimizden sonra ikinci halka olması onun sıddikiyyet/doğruluk anlayışının sufiler arasında daha bir onemli hal olmasına vesile olmuştur. Aynı şekilde Yuce Kitabımız Kuran, sıddıkiyyeti peygamberlikten hemen sonra ikinci makam olarak ortaya koyar: “Kim Allah ’a ve Peygambere iman ederse işte onlar, Allah ’ın kendilerine ni-met verdiği peygamberler, sıddîklar ve salihlerle beraberdir. Bunlar, ne guzel arkadaştırlar.” (Nisa, 69) Hic kimse calışarak Peygamber olamaz ama gayret ederse ve Allah ’ın inayeti olursa sıddıklık makamına ulaşabilir. Bu manada tasavvuf sıdk makamına ulaşmanın metodudur.
DOĞRULUĞUN ONUNDEKİ EN BUYUK ENGEL Sufilere gore doğruluğun onundeki en buyuk engel insanın menfaatine olan duşkunluğu, dunya sevgisi ve hırsıdır. Dunyaya gonul veren bir kişi zekÂtını veremez, namazını kılamaz, ticaretinde durust olamaz, insanları kandırmaktan kendini alamaz, yalan yere yemin etmekten korkmaz, kısacası Rabbine verdiği ahdini yerine getiremez. Mevlana insandaki sıdk eksikliğinin, durust olamamanın sebebini dunyayı sevgisinde ve tamahkÂrlıkta gorur:
“İyi bil ki, dunya malına aşırı duşkunluk, ve tamah seni kor eder. Senden “yakîn”i, alır goturur de, seni şuphelere duşurur. Tamah yuzunden Hakk sana bÂtıl gorunur. Tamah yuzunden sende yuzlerce korlukler meydana gelir. Hakk yolunda yuruyen temiz insanlar gibi sen de tamahdan kac, kurtul da, ayağını hakîkat dergÂhının eşiğinin başına bas! O kapıdan iceri girebilirsen, şu dunya hayatının kotuluklerinden, iğrenc hallerinden kurtulursun, O zaman senin gonul gozun, aydınlanır. Hakk ’ı, hakîkati gorur, kufur karanlığından kurtulursun. (c.3:65-70)
TASAVVUF YOLLARININ GAYESİ Tasavvuf yollarının tumu dunya/mÂsiva sevgisini kalpten cıkarmaya calışır, dunya sevgisi kalpten cıkınca sıdk makamını elde etmek daha kolay olur. İmam Rabbani ’ye gore sufilikte en onde olanlar Ebu Bekir Efendimizin sıdkına varis olanlardır. Zira boyleleri aynen Ebu Bekir (ra) gibi mÂsiva sevgisini gonullerinden defetmişler, tamahtan azade olmuşlardır, onlar Rablerine verdikleri her sozu yerine getirmek icin tum gayretlerini sarf etmişlerdir. Para, makam mevki hicbir maddi veya manevi menfaat onları Hak ’tan alıkoyamaz, İmam Rabbani sufilerin takip ettiği bu sıddikiyyet yolunu şoyle tarif eder:
“MÂsiv nakışları onların batınlarının derinliklerinde oylesine un ufak olmuştur ki, kendilerini bin sene zorlayıp mÂsivayı duşunmeye calışsalar, yine de duşunemezler… “Onlar oyle yiğitlerdir ki, ne ticaret ne de alışveriş onları Allah ’ı anmaktan alıkoymaz. “12 ayeti onların hÂlini beyan etmektedir... Ebû Bekir-i Sıddîk ’a ait olan nispetleri, butun murşitlerin nispetlerinden ustun-dur. (c.2, 243. Mek.)
Sıdk ile yalancılığın neticesi pek cok hadisi şerifte detaylı olarak bizlere anlatılmıştır. İbn-i Mes ’ud (r.a.) ’den rivayet edildiğine gore Peygamber Efendimiz (sav) bir hadisinde şoyle buyurmuştur: “Sıdk insanı birre (iyiliğe) goturur, birr de cennete goturur. Kişi, doğru soyleye soyleye sonunda Allah ’ın indinde sıddîk (doğru sozlu) diye kaydedilir. Yalan da kişiyi fucura (gunaha). Fucur da ateşe goturur. Kişi yalan soyleye soyleye sonunda Allah ’ın indinde kezzab (cok yalancı) diye kaydedilir. ’ (Buhari, edep, 69)
YAPTIĞIMIZ İŞLERDE DOĞRULUĞUN ONEMİ İmam Gazali ’ye gore sıdkın lisanda, kalpte, inanc ve amelde pek cok dereceleri vardır, bunların bazısında sıdka ulaşanlara sÂdık, hepsinde başarılı olanlar Sıddîk denir. Belki de Rabbimiz sıddîklerin cok az olmasından dolayı Yuce Kitabında sıddîklerle değil de, “sÂdıklarla beraber olun” buyurmuştur. Bu emir sıdka ulaşmanın recetesidir: insan sÂdıklarla beraber ola ola, sıdkı elde eder.
Sıdk, olmayınca hicbir amel fayda vermez. İslam ’ı iyi bildiği zannedilen bir Âlim bile sıdkı eksik olunca dinini duşuk bir pahaya satar, şahsi menfaati icin manevi değerleri feda etmekten cekinmez. Nitekim Ekber Şah doneminde İmam Rabbani gibi dinine sadık olan Âlim ve arifler takibata uğramış, hatta hapse atılmıştır. Bunun aksine Ekber Şah ’ın yanında makam sahibi olmak isteyen ulema İslam ’ın tahrip edilmesine seyirci kalmış hatta Padişah ’a bu hususta yardımcı olmuştur. Ummet bugun ciddi bir sıdk krizi yaşamaktadır, esas vazifesi İslam ’ı korumak olan nice Âlimler ulkelerinin kralları ve idarecilerinin ihanetlerine fetva uydurmakla meşguldurler. Sanki tarih tekerrur etmektedir.
Bu sebeple İmam Gazali yaptığımız işlerde daima niyetimizin doğruluğunu sorgulamamızı tavsiye eder. İnsan iyi bir işe iyi bir niyetle başlar ama işin ortasında niyeti değişip sıdkını kaybedebilir. Ebu Hureyre (ra) den rivayet edilen uzun bir hadis-i şerifte Rabbimiz buyuk hayır işleri ve fedakÂrlık yapmış uc kesimin sıdkını sorgular ve onları yaptıkları amellere gore değil niyetlerindeki doğruluğa gore onlar hakkında hukum verir:
“Kıyamet gunu hesabı ilk gorulecek kimseler şu uc kişidir: (gorunurde şehid), Âlim, servetini Allah yolunda harcayan zengin. Allah Teala once şehidi, sonra alimi, sonra da servetini infakda harcayan zengini hesaba cekerler, hepside yaptıkları işleri Allah icin yaptıklarını soylerler. Allah Teala hepsinin niyetlerindeki sıdkın eksikliğini ortaya koyar, hepsine “Yalan soyledin” der hepsinin gercek niyetlerini ortaya koyar. Bu uc sınıfın hepsi de başkaları desinler diye amel etmiştir ve hepsi de Allah ’ın emri uzerine yuzustu cehenneme atılır.” (bk. Muslim, İmÂret 152)
Gorulduğu uzere İslam ’ın emrettiği en guzel işleri yapan bu uc kesim sırf niyetlerindeki bozukluk, insanlara ve Rablerine karşı sıdık uzere bulunmadıkları icin Cehenneme atılmışlardır. Rabbimizden niyazımı bizlere sozlerimizde, amellerimizde, ic Âlemimizde sıdkı yakalamayı nasip etmesidir. Buyuk gunahlardan olan yalandan, aldatmak ve aldanmaktan bizleri korumasıdır. Âmin.
Kaynak: Suleyman Derin, Altınoluk Dergisi-2020 Kasım, Sayı:417
İslam ve İhsan
Dinde Samimiyet ve Sadakat Gereklidir