
Sokakta yururken, insanlarla bir parkı paylaşırken, bir apartmanın merdivenlerini kullanırken, evinin balkonunda keyif cayı icerken komşusuna karşı hassasiyetini korurken o mu ’mindir. Bu idrak, hayatı yaratan Allah ’ı her yerde ve her zaman diliminde bizi mu ’min olarak gormek isteyen Şeriat ’ına gore yaşama idrakidir. Boyle bir mu ’min ibadetinde ve muamelatında, her yerde ve her şartta kazanandır.Uykunun en tatlı denebilecek anından uyandırıp abdest almaya sevk eden şey Allah ’a ve onun ahiret gunu bizi hesaba cekeceğine olan imanımızdır. O iman uykumuzu boluyor ve bizi uykumuzu giderecek suyu yuzumuze vurmaya sevk ediyor. Aynı şey, oz emeğimizle kazandığımızdan infak ederken, hic bilmediğimiz birine sadaka verirken de bizimledir. Ramazan gunu aclık ve susuzluğu, gozle gorulur bir kontrol olmamasına rağmen surdururken de o imanın cizdiği dairede kalıyoruz. Uzerimizdeki kıyafetleri cıkarıp ihrama girdiğimizde yine o imanla beraber olduğumuz icin yaparız onu.
Bizim icin ebedi gercek budur: Rabbimiz emrederse yaparız. Rabbimiz yasak ederse, yasakladığından kacınırız. Ne emrettiğini ağır goruruz ne yasakladığını bırakılamaz goruruz. Biz onun kullarıyız. Kul, mevlasının emrindedir, onun emrinde olmanın haricinde de bir cıkışı yoktur. Hayatımızın butunu ve hayatın akışında her ne ise icinde bulunduğumuz durum o, Rabbimiz icin yaptığımız ya da yapmamız gereken şeydir.
NİMETLER VE İMTİHANLAR ALLAH'TANDIR
Allah icin yapılacakların başında namazın ve orucun geliyor olması, Allah icin yapılacakların sadece namaz ve orucla sınırlı olmasını gerektirmez. Kul Allah ’ın kuludur. Hayat Allah ’ın lutfudur. Nimetler ve imtihanlar Allah ’tandır. Allah ’ın kulu, namaz kılarken veya oruc tutarken hangi kul ise, namaz ve oruc gibi direk ibadet olarak algılanmayan işleri yaparken de Allah ’ın kulu olarak yapacak veya terk edecektir. Allah TeÂlÂ, kuluna lutfettiği hayat nimetini, dakika dakika muhasebe edeceğine ve bu muhasebe namazlarla ve oruclarla sınırlı bir muhasebe olamayacağına gore, hesaba iman eden mu ’minin hesap hazırlığı hayatı ve dakikaları uzerinden olmalıdır. Sadece namazın kulluğu simgelemesi durumunda mesela yirmi dort saatlik bir gunde muhasebeye konu hayat bir saat bile tutmayabilir. Kati olarak iman ediyoruz ki muhasebemiz hayatımızın butunu uzerinden olacaktır. Allah TeÂl hayatın butununu lutfetmiştir. Muhasebesi de butun uzerinden olacaktır.
Kulluğu hayatın butununu kuşatacak bir gozle goren mu ’min, namazda ise namazı mu ’min olmanın gereği gorur ve emredildiği gibi eda eder. Namazı bitip ticaretine gectiğinde de onu namazda murakabe eden Rabbini, ticaret yaparken de ticarette mumini gormek istediği şekilde onu murakabe ediyor bilir ve ticaretini oyle yapar. Ticaretin helal/haram olculerine riayet eder. Her ne kadar ticari ortamda namazda olduğu gibi abdestli ve kıbleye yonelik bulunmasa da neticede ticaretin mu ’min standardını oluşturan faizden arınmış, hilesi olmayan, haramın bulaşmadığı bir ticaret gibi kuralları koruyarak mu ’min karakterini korumuş olur. ZekÂt gerektiğinde zekÂtını verir. Akşam evine donduğunde de camiden Rabbinin rızasını kazanıp donduğu bir donuşle doner. Cebine kazandığı parayı koyduğu bir yerden Allah ’ın sevabını kazanmış olarak evine girer. Boylece cami ile dukkÂn birleşir. Namaz ve ticaret aynı listede yer alır. Musluman ’ın hayatı kuşatan İslam telakkisi teoriden pratiğe gecer.
HER ŞARTTA KAZANANLAR
Mu ’min, baba veya anne olduğunda dışarıdan dunya hayatının gereklerinden birini yaşıyor olarak izlenir ama Rabbi onu, namaz ve oruc gibi kulluk testinde izleyeceği bir donem yaşar. Babalığı ve anneliği onun sevap kaynağı olur ya da ateşe girmesine sebep olur. Mu ’min sadece onundeki cocuğu Allah ’ın emaneti olarak gorme duzeyinde kalmaz. O cocuk bir emanet, cocukla ilgili surec de onun sınavı olarak zihninde kalır. Namazda hata etmemeye calıştığı gibi cocuğu buyuturken de hata etmemek hedefi olur. Hata ederse istiğfar eder. Tıpkı namazdaki hatası icin sehiv secdesi yaptığı gibi. Onun bu anlayışı yani cocuk babası annesi olmayı namaza benzer bir kulluk olarak gorme idraki sayesinde, kendisi olup gitse de amel defteri kapanmayan bir mu ’min olarak onu mezarında bile diri tutar.
Eş olduğunda mu ’min, bu kulluk duzeyinin adamıdır.
Bir davanın vekili olarak avukatlık icra ettiğinde onu muvekkilinin imzasından once Rabbinin murakabesi yonlendirir.
Sokakta yururken, insanlarla bir parkı paylaşırken, bir apartmanın merdivenlerini kullanırken, evinin balkonunda keyif cayı icerken komşusuna karşı hassasiyetini korurken o mu ’mindir. Bu idrak, hayatı yaratan Allah ’ı her yerde ve her zaman diliminde bizi mu ’min olarak gormek isteyen Şeriat ’ına gore yaşama idrakidir. Boyle bir mu ’min de kazanan mu ’mindir. Camide, dukkÂnında, dolmuşa bindiğinde, cocuğu ile oynadığında, eşi ile muhabbet ettiğinde, akrabası ile sılayırahim yaptığında kazanan mu ’mindir. Bir yandan Rabbinin rızasını kazanır diğer yandan da dunyalığını kazanır. O hep kazanandır; ibadetinde ve muamelatında, her yerde ve her şartta kazanandır.
Kaynak: Nureddin Yıldız, Altınoluk Dergisi, 372. Sayı
İslam ve İhsan