Ehli Suffe kimlerdir? Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) Ehli Suffe'ye gosterdiği ilgi ve alaka nasıldı? Suffe ehlinin fazileti ve ozellikleri...Kıble değiştiğinde Mescid ’in arka tarafının ustu ortuldu, bir tavan yapıldı. Boyle yerlere “Suffe” veya “Zulle” denirdi.
İlk muşterileri acıkta kalan fakir muhÂcirler olduğu icin oraya “Suffetu ’l-MuhÂcirîn” de denir. Daha sonra Medîne ’ye gelen yabancı heyetler ve fertler de Suffe ’ye dÂhil olmuşlardır.
Ehl-i Suffe, muhtelif kabilelerin karışımından muteşekkil oldukları icin Allah Rasûlu (s.a.v) onlara “el-EvfÂd” ismini de vermişlerdi. (Ahmed, VI, 390-391)
Medîne-i Munevvere ’ye gelen biri, tanıdığı varsa onun evine misÂfir olurdu, yoksa Suffe ’de kalırdı. (Ahmed, III, 487)
EnsÂr ’dan zuhd ve fakr hayatını seven bazı sahÂbîler de, evleri olduğu hÂlde Suffe ’de kalıyorlardı. KÂʻb ibn-i MÂlik, Hanzala bin Ebî Âmir, HÂrise bin NuʻmÂn (r.a) gibi…
Ehl-i Suffe ’nin adedi devamlı artar ve eksilirdi. Bir ara 70 kişi oldukları nakledilmiştir. Başka bir zaman ise sÂdece Saʻd ibn-i UbÂde ’nin 300 kişiye yemek yedirdiği olmuş, ancak bu esnÂda diğer sahÂbîlerin misafir ettiği Suffe ehlinin kac kişi olduğu bildirilmemiştir.
Ehl-i Suffe, ilme, ibÂdete ve zikre teksif olurlar, bir yerde cihÂd zuhur ettiğinde hemen oraya koşarlardı.
Kendilerini soğuktan koruyacak ve butun vucutlarını ortecek tam bir elbiseleri bile olmazdı. Ebû Hureyre (r.a) şoyle anlatır:
“Ben Suffe Ehli ’nden yetmiş kişiyi gordum. Hicbirinin vucûdun ust tarafını orten elbisesi (ridÂ) yoktu. Ya belden aşağı giyilen bir izÂr ya da boyunlarına bağlayıp aşağıya saldıkları bir elbiseleri vardı. Bunların bir kısmı baldırlarının yarısına, bir kısmı da topuklarına erişirdi de avret yerleri gorulmesin diye elbiselerini elleriyle toplarlardı.” (BuhÂrî, SalÂt, 58)
Yani hicbiri vucûdunu tam olarak ortecek iki parca kumaş bulamıyordu.
Suffe ehlinin yiyecekleri coğunlukla hurma idi. Efendimiz (s.a.v) onlara her gun kişi başı yarım mudd[1] hurma verirlerdi. Elinde olsa et gibi farklı yemekler de ikram etmek istediğini ifade ederek sabretmelerini tavsiye buyururlardı. Âhirette kendilerine ihsÂn edilecek nimetleri bilseler, bu yokluğa hic uzulmeyeceklerini ifade buyururlardı. Allah Rasûlu (s.a.v) Efendimiz ’in eline ne gecerse ehl-i Suffe ’ye ikrÂm ederlerdi.
Ebû Hureyre (r.a), Allah Rasûlu ’nun nasıl aclık sıkıntısı cektiğini soranlara şu îzahta bulunmuştur:
“Bu durum, onun etrafını saran kimselerin ve misÂfirlerinin cokluğundan kaynaklanıyordu. Zîr Rasûlullah (s.a.v) beraberinde bir kısım ashÂbı ve mescitteki ihtiyac sÂhipleri olmadan asl yemek yemezdi. Allah TeÂl Hayber ’in fethini muyesser kıldı da insanlar biraz rahata kavuştu. Fakat yine de halk arasında gecim sıkıntısı suruyordu.” (İbn-i Saʻd, I, 409)
[1] 1 mudd, bazı Âlimlere gore 530 gr., bazılarına gore ise 832 gr.dır.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Mescid-i Nebevi'den 111 Hatıra, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan