
İlim ve tasavvufta zirve bir şahsiyet olan HÂlid-i BağdÂdî Hazretleri ’nin şiir sahasında da mustesn bir liyÂkati vardır. Yazdığı şiirler, onun rûhî derinliğinin terennumleri ile dolu bir sır ve hikmet deryÂsıdır.Bu buyuk deryÂnın toplandığı bir “Farsca DîvÂn”ı vardır ki, guzelliğiyle gonulleri hayretler icinde bırakır.
DîvÂnı mutÂlaa edildiğinde HÂlid-i BağdÂdî Hazretleri ’nin gonlunde dÂim bir mahşer kaynadığı gorulur. Onun CenÂb-ı Hakk ’a, Peygamber Efendimiz ’e, KÂbe ’ye ve ustÂdına olan muhabbeti gonlunden taşarak, Âdeta inci tÂneleri hÂlindeki gozyaşlarıyla kalemine murekkep olarak akar. Oradan da emsalsiz bir sanat hÂrikası olarak mısrÂlara dokulur.
İLAHİ MUHABBET
İlÂhî muhabbete dÂir beyitlerinden birkacının mÂnÂsı şoyledir:
“Ey Rabbim! Sana hakkıyla hamd u senÂda asl bulunamam! ZÂten boyle bir şeyi iddi etmek, olum kokusunu alan bir kişi icin ahmaklıktır.
VallÂhi bana ebedî bir hayat verilse ve benim AllÂh ’a hamd u sen etmekten başka bir işim olmasa;
Vucudumdaki her kıla, binlerce lisan konuşabilen iki bin dil verilse;
Kalbime vesvese vererek beni meşgul etmemeleri icin nefs ile şeytan benden uzaklaştırılsa;
Ben de butun varlığımla hic ara vermeden omrumu O ’nun hamd u senÂsına sarf etsem;
Butun bu yaptıklarımla bir tek nîmetin bile hamdini îf edemem! Nerede kaldı ki tek tek veya tamamıyla butun nîmetlerine şukredebileyim… Zira şukretmek de ayrı bir nîmettir!”[1]
EFENDİMİZ'E DUYDUĞU AŞK VE MUHABBET
Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e duyduğu aşk ve muhabbetle nazmettiği beyitlerden birkacının mÂnÂsı da şoyledir:
“SelÂm olsun Sana ey Peygamber ki yeryuzu istirahatgÂhın olduğundan beri kara toprak, mavi gokyuzune karşı yuz naz etmektedir.
SelÂm olsun Sana ey Peygamber ki yuksek mertebelerin en yukseği bile, Sen ’in AllÂh ’a yakınlık mertebenden yuz binlerce sene daha aşağıdadır.” (DîvÂn, beyt: 130-131)
“Ey butun mahlûkÂtın en hayırlısı! Ben nerede, Sana selÂm vermek nerede? Sana Âlemlerin Rabbi ’nden her dem yuzlerce selÂm olsun!
Ey Âsîlerin sığınağı! Sayısız hatÂlarımla beni himÂyene alman icin kapına geldim. Âh o mubÂrek ayağını bastığın eşiği her zaman doya doya opebilsem!” (DîvÂn, beyt: 136-137)
“Ey gonul, uyanık ol! Zira bu mubÂrek topraklarda ezelî guzelliğin nûrundan, uyanık kalplere devamlı tecellîler yağıyor.” (DîvÂn, beyt: 172)
“Dunyayı bir incir cekirdeğine sığdırmak belki mumkundur, lÂkin O ’nun medhi, ifÂde dunyasına sığmaz!” (DîvÂn, beyt: 188)
“MÂşÃ‚allah ne comert bir zÂt ki O ’nun comertlik fışkıran varlığı sebebiyle denizden inci, taştan yÂkut, dikenden gul cıkıyor!
Şayet gul bahcesinde O ’nun guzel ahlÂkından bahsedilse, ağzını acıp tebessum etmeyen bir gonca bile kalmaz!
Şan ve şohret sahibi kimselerin feryÂd u figÂn ettiği o kıyÂmet gununde, kurtuluş ancak O ’nun guzel iltifÂtı ile mumkun olur.” (DîvÂn, beyt: 192-194)
“Şayet Habîbullah sıfatıyla Mahşer meydanına gelmezse, orada bekleyen peygamberlerin bile odleri kopar.” (DîvÂn, beyt: 211)
“Ey HÂlid! Şayet sen Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’in bir tek sacını iki dunya ile değiştirirsen, bu adam henuz reşid olmamış diye senin uzerine hacr koyarlar. (Akıllı değil diye akit ve mÂlî tasarruf hurriyetini kısıtlarlar.)” (DîvÂn, beyt: 513)
EBEDİ SAADET
MevlÂn HÂlid Hazretleri, ebedî saÂdeti kazanmaya teşvik mÂhiyetindeki beyitlerinde de şoyle buyurur:
“Ey canım! Sakın ebedî saÂdeti dunyaya değişme! Dikkatle bakarsan gorursun ki, butun dunya ancak bir iki nefesten ibÂrettir.
Dunyada kaldığın muddetce şahlık sırası hep sende olsa, yine de başlangıcın baş ağrısı, Âkıbetin de hep pişmanlıktır.” (DîvÂn, beyt: 452-453)
[1] Kavak, DîvÂn, beyt: 1140-1146.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan