Butun Allah dostları gibi Muhammed MÂsûm Hazretleri de namaza ayrı bir ehemmiyet verirdi. Namazın ilk tekbirini imamla birlikte almayı, binlerce keşif ve kerÂmete tercih ederdi. Namazı huşû ve huzurla ed etmeyi, mÂnevî tecellîlerden daha kıymetli gorurdu.[1] Bu sebeple bircok mektubunda namazın fazîletlerinden bahsetmiş ve onu hakkıyla ed etmeyi tavsiye etmiştir. Bunlardan birinde şoyle buyurur:“Namaz, kulu CenÂb-ı Hakk ’a yaklaştıran en muhim ibadetlerin başında gelir. Namaz, sonsuz kudret sahibi CenÂb-ı Hak ’tan bir nişan taşır. Namazdaki yakınlığı, başka bir yerde bulmak mumkun değildir. [Zira Âyet-i kerîmede; «...Secde et ve yaklaş!» (el-AlÂk, 19) buyrulmaktadır.]

Namazda, kul ile Allah TeÂl arasındaki perdeler kalkar. Bunun icin namaza «mu ’minin mîrÂcı» buyrulmuştur. Kişi namazı ne kadar huşû ile kılarsa, mîrÂcı o kadar kÂmil olur. Bu da, namaz kılarken Sunnet-i Seniyye ’ye ne kadar riÂyet edildiğine bağlıdır…

NAMAZ ŞEKİLDEN İBARET DEĞİLDİR

Namaz, sadece bildiğimiz şekillerden ibÂret değildir. Namazın gayb Âleminde bir hakîkati vardır ki, butun hakîkatlerin ustundedir…”[2]

Muhammed MÂsûm Hazretleri evlÂtlarını dÂim zikre teşvik eder ve şoyle buyururdu:

“Kul, Hak TeÂl ’yı zikredince CenÂb-ı Hak da kulunu zikreder. Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur: «Siz Ben ’i zikredin ki Ben de sizi anayım!..» (el-Bakara, 152) Kul zikre devam ettikce CenÂb-ı Hak da onu anmaya devam eder. Hakîkî sahip ve MevlÂmızın devamlı kulunu zikretmesinden ve boylece kulun da devamlı ilÂhî feyizlere nÂil olmasından daha buyuk bir saÂdet mi vardır?!”[3]

DİPNOTLAR

[1] Muhammed Ma‘sûm, MektûbÂt, I, 119, no: 156.

[2] Muhammed Ma‘sûm, a.g.e, I, 167, no: 230.

[3] Muhammed Ma‘sûm, a.g.e, III, 84, no: 145.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan