Medeniyet coğrafyamız icinde yer alışı 1073'le başlayan Ankara, o ilk kavuşma donemini hatırlatan İslam yapılarını asırlardır bağrında taşımaktadır, ic Kale'deki Alaaddin Camii ile Samanpazarı'ndaki Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii bunların en onemlileridir.Bilindiği gibi, islam mimarisi Selcuklu ve Beylikler cağında Anadolu'nun orta ve ic batı kısımlarında kendine ozgu ahşap cami tipini geliştirmiştir. Daha onceki yazılarımızda ele aldığımız Afyon Ulu Camii (Anadolu Selcuklu) ve Beyşehir Eşrefoğlu Camii (Anadolu Beylikleri) bu tipteki yapılardandı, işbu yazımızda dikkatlere arz edeceğimiz Arslanhane Camii ise, Anadolu Selcuklu donemine ait ahşap camilerin en başarılı orneklerinden birisi kabul edilmektedir.
13.yuzyılın bu abidevi eseri, Ankara'nın merkez Altındağ ilcesinin Hisar (Samanpazarı) semtinde, Kılıcarslan (Arslanhane, Âhi Şerafeddin) Mahallesi'ndeki Atpazan yokuşu uzerinde, Can Sokaktadır.
Yapının Arslanhane Camii diye anılmasının sebebi, bunyesi ve cevresindeki bazı unsurlarda Ankara'nın antik donemine ait arslan heykellerinin bulunmasından ilhamla, halkın bu adı munasip gormesidir.
ONUCUNCU ASRIN BAŞLARINDAN BUGUNE Caminin ahşap minberindeki bir kitabe yapının, Selcuklu Sultanı Mes'ûd b. KeykÂvus (II. Mes'ûd) zamanında ahî kardeşler (HusÂmeddin ve Hasaneddin) tarafından 1290'da yaptırıldığı belirtilmekte ise de bu tarih, onarım yahut yeniden yapımla ilgili gorulmektedir. Caminin daha eski bir tarihte inşa edilmiş olabileceği duşuncesini gundeme getiren delil ise, batı kapısındaki bir kitabedir. Semavi Eyice, bu kitabede, bazı araştırmacılar tarafından "Şerafeddin" şeklinde okunan "Seyfeddin" isminin kayıtlı olduğunu soyler. Bu şahsın Emîr Seyfeddin Caşnigir olması ihtimali uzerinde duran araştırmacı, binanın yapım tarihini 13. yuzyıl başlarına kadar goturmenin mumkun olabileceğini belirtir. Zira Gonul Oney de aynı kitabenin yazı uslubunu bu doğrultuda bir delil olarak sunmaktadır. Bu cercevede araştırmacılar, aynı yuzyılın sonlarına doğru harap hale gelen caminin iki ahi kardeş tarafından tamir ettirildiği, hatta mihrabının da bu donemde yaptırıldığı fikrindedir. Bu iki kardeş, caminin yanında turbesi bulunan ve esere adını veren Ahi Şerafeddin'in babası (HusÂmeddin) ile amcasıdır (Hasaneddin).
SADE BİR DIŞ GORUNUM Arslanhane Camii'nin dış gorunuşu oldukca sadedir. Caminin beden duvarlarında moloz taş kullanılmıştır. Bunların arasında Roma ve Bizans donemlerine ait işlenmiş pek cok devşirme unsura yer verilmiştir. Beden duvarlarının yanı sıra, minaresinin alt bolumlerinde ve harimdeki ahşap sutun başlıklarında kullanılan devşirme unsurlar yapıda nispeten renkli bir goruntu oluşturmuştur. Bu renkliliğe rağmen, cağdaşı olduğu Selcuklu yapılarındaki muntazam taş işciliğiyle karşılaştırıldığında, Arslanhane Camii hayli gosterişsizdir.
Arslanhane Camii'nin doğu, batı ve kuzey cephelerinde olmak uzere uc kapısı vardır. Bunlardan kuzeyde olanı bir tac kapı huviyeti taşımaktadır. Kesme taştan yapılmış olan bu kapı, caminin esas girişi olması gerekirken, arazinin meylinden dolayı, ahşap kadınlar mahfiline cıkmaktadır. Orta aksa gore biraz doğu kenara kaydırılmış olan bu kapı, yanındaki minareyle bitişik vaziyettedir. Beden duvarlarından bir cıkıntı gorunumunde olan bu tac kapı, gerek bu haliyle gerekse kullanılan malzeme ve işcilik bakımından beden duvarlarıyla bir tezatlık oluşturur. Nitekim bu kapının kaidesinde zengin profilli yekpare antik taşlar kullanılmış olup, bunyesinde sade silmeler, mukarnaslı kavsara, sutunceler, yan yuzlerde nişler ve kare prizma sutunce başlıkları dikkat cekmektedir.

Doğu ve batı duvarlarında yer alan iki kapı ise harime acılmaktadır. Bunlardan doğu kapısı sonradan yapılan ilave kısımla eski halini kaybetmiş ise de, kimi izlerden bir revağın bulunduğu anlaşılmaktadır. Batıdaki kapı ise, sivri kemerli ve taş soveli olup, ic ice iki sade nişten ibarettir. Kemer alınlığında ucgen bir cerceve icinde firuze renkli farklı geometrik şekillerden oluşan cini parcacıklarıyla suslenmiş bir bezeme gorulmektedir. Bu kapının sağında, duvara gomulu basit bir kitabe gorulur. Nesih karakterli bir hatla yazılmış olan bu kitabe, yukarıda da belirttiğimiz gibi, yapının 13. yuzyıl başlarıyla tarihlenmesine vesile olmuştur.
Caminin sonraki yıllarda değiştirildiği duşunulen ahşap kapı kanatlarının ise kayda değer ozellikleri yoktur.
İC GUZELLİĞİ Arslanhane Camii dikdortgen (21,50 m. x 25,00 m.) bicimindedir. Dıştan hayli gosterişsiz olan cami, ic donanımı ile Selcuklu camilerinin en guzellerinden birisidir. Caminin harimi, kıble duvarına dikey dort ahşap direk dizisi ile beş sahna ayrılmıştır. Orta sahn yanlara gore daha geniştir. Her sahnda altışar tane olmak uzere 24 adet yekpare direk ust ortuyu taşır. Butun direklerin uzerindeki mermer başlıklar, devşirme malzemedir. Bunlardan bir kısmı sade (Dor tipi) başlıklarken, bir kısmı da akantuslu (Korint tipi) başlıklardır. Başlıklar uzerinde ucları kavisli ağac yastıklar ve bunların uzerinde de kalın dort koşeli ağac kirişler bulunmaktadır. Yukarı doğru uc kademe halinde genişleyen, ucları kavisli traversler, orta sahnın tavanını yanlara gore daha da yukseltmektedir. Butun tavan boyunca uzanan kirişlerin uzerinde 30 cm. aralıklarla konmuş yuvarlak ağaclar ve bunların uzerini tahtalar kaplamaktadır. Tahta yuzeylerin uzerleri ise aşı boyalı ince cıtalarla donatılmıştır. Caminin hariminde kuzey kısmın tamamını ikinci direğe kadar kaplayan kadınlar mahfili, mekÂnı ikinci kat halinde ayırmaktadır.
Kiremit kaplı kırma catı ile ortulu caminin aydınlatılması icin, kıble duvarında altta iki, ustte dort, yan duvarlarda ise ustte dorder, altta ikişer pencere bulunmaktadır.
ABİDEVİ CİNİ MOZAİKLİ MİHRAP Arslanhane Camii mihrabı, Selcuklu doneminin Anadolu'daki en ozgun unsurlarından birisi kabul edilmektedir. Mukarnas nişli bu mihrap, orta şahından gecen simetri ekseninden biraz doğuya doğru kaydırılmıştır. Cini mozaik ve alcı ile yapılmış olan mihrap, beden duvarlarından cıkıntı oluşturarak tavan hizasına kadar yukselir. Boylece, butunuyle buyuk bir pano meydana getirir.
Arslanhane Camii mihrabı teknik ve işcilik bakımından mukemmeldir. Bu mukemmelliği izah etmeye calışalım:
Mihrabın en dışında 5 cm. genişliğinde ince bir bordur vardır. Bunu, kavisli olarak iceri doğru kıvrılan dekorsuz bir yuzey ve 18 cm. genişliğindeki ikinci bordur izler. Bordurlerin ikisi de tamamen alcıdan yapılmıştır. Dış bordurlerden ikincisi, birbirine gecmiş iki sıra rumi ve kıvrık dallarla suslenmiştir.
Daha icerde, ince cubuklar halinde kesilerek mozaik cini tekniğinde işlenmiş 25 cm. genişliğinde, mavi renkli cinilerden geometrik gecmeli ucuncu bordur vardır. Ucuncu borduru takiben iceri doğru daha da daralmış olan dorduncu bordur alcıdan yapılmış olup bitki motiflerinin suslediği zemin icinde, kitabeler yazılmıştır. Beşinci bordur gene firuze renkli cinilerden gecmeler halinde işlenmiştir.
Caminin mukarnaslı mihrap nişi mozaik tekniğinde cinilerle kaplanmıştır. Burada yıldız, ucgen, kare ve daire şeklinde cini mozaik parcaları bir araya gelerek, geometrik kompozisyonlar oluşturmuştur. Nişin iki koşesinde alcıdan yapılmış iki sutunce bulunur. Bunların uzerinde vazo şeklinde başlıklar vardır. Başlıkların uzerinde ise nişin uc kenarını, patlıcan moru ve firuze cini mozayikten bir kitabe şeridi dolaşır.

Mihrap nişinin koşe dolguları beşinci bordure kadar buyuk bir pano meydana getirmekte ve nişin bittiği kısımda başka bir bordur tarafından kesilerek ustte dikdortgen bir pano (alınlık) oluşturmaktadır. Kıvrık dal ve yaprakların doldurduğu niş koşe dolgularının uzerindeki alınlıkta, ic ice girerek gometrik bir ağ oluşturan firuze ve patlıcan moru cini mozayikle işlenmiş altıgen ve yıldız şekillerin icleri alcı kabartmadır. Bu alınlığın ortasında bombeli buyuk bir alcı rozet (kabara) yer almaktadır. Kenarları gene mozaik tekniğinde cinilerden zikzaklı, bombeli kısmı da yaprak ve kıvrık dallarla ajurlu kabartma olarak işlenmiş olan rozet, mihrabın guzelliğini daha da artırmaktadır.
Mihrabı taclandıran tepelik de alcıdan olup, soyut ejder motifine benzer şekillerle bezenmiştir. Şekillerin etrafındaki alcı kabartmalarda rumiler ve gercekci şakayık motifleri dikkat cekmektedir.
MUHTEŞEM MİNBER TASARIMI Caminin ceviz ağacından yapılmış minberi de muhteşem bir guzelliktedir. Oyle ki ağac oymacılığı bakımından devrinin en başarılı orneklerinden kabul edilmektedir. Şoyle ki, bu minberin kapısı, tacı, iki yan aynalıkları ve korkulukları zarif oymalarla bezenmiştir.
Minberin yan aynalıkları ve şerefe altı, kundekÂrinin başarılı bir orneğini teşkil eder.
Yan aynalıklar cokgen, yıldız, baklava şekilleri oluşturan geometrik ağın icinde yer alan rumi bezemeli kabartmalarla doldurulmuştur. Geometrik ağ ve rumili ic dolgular kundekÂri tekniğindeki gibi gecme değildir. Birbiriyle birleşerek yan satıhları oluşturan ahşap panolarda gorulen rumili kısımlar kabartma oymalı kabaralar gibi işlendikten sonra, aralarına gecme intibaını veren cıtalar takılmıştır. Minber korkuluğu catma tekniği ile geometrik bir kafes oluşturmuştur. Gerek merdiven ve gerek hutbe mahallinin altı iki sıralı bordurlerle panolara ayrılmaktadır. Minberin en altındaki bir sıra kemerin ic yuzeyi arabesklerle suslenmiştir. Minberin giriş kapısı cok kucuk ve dilimli kemerlidir. Kapının koşelerinde icleri balık pulu motifleri ile suslu iki sutunce bulunmaktadır.
Minberin aynalık tablası uzerindeki kitabesinde yer alan 1289-90 tarihi, daha once de belirttiğimiz gibi, caminin onarım yahut yeniden inşa yılını gostermekte olup şu satırları ihtiva etmektedir, mealen:
"Din ve dunyanın yardımcısı Keykavus oğlu Sultan Ebu'l feth Mesud'un sultanlığını, cumle mahlukatı doğru yola sevk eden Allah ebedi kılsın, saltanatın zamanında futuvvet ve muruvvet sahiplerinden iki kardeş Allah'ın rızasını dilemek icin bu mubarek camiyi 689 (1289-1290) yılında yaptılar. Allah her ikisinin omurlerini uzun etsin ve hasenatlarını kabul buyursun, gunahlarını bağışlasın."
Minberde, biri minber korkuluğunun ortasındaki gergide, diğeri minber korkuluğunun diğer tarafında olmak uzere iki yazıt daha vardır. Bunların birisinde "Allah'ın affediciliği" zikredilirken, diğerinde minberin Mehmed b. Ebû Bekir adında bir neccÂr tarafından yapılmış olduğu kayıtlıdır.
MİNARE TASARIMI Arslanhane Camii'nin minaresi caminin kuzeydeki tac kapısına bitişik vaziyette, kapının doğu yanındadır. Bu minare taştan kare planlı bir kaide ustune oturmaktadır. Kaidesinde Roma ve Bizans devirlerinden kalma mermer devşirme unsurlar kullanıldığı gorulmektedir. Hayli yuksek olan kaideden pabuca gecişi sağlayan kursude kareden silindirik govdeye ucgen satıhlarla gecilmektedir. Minarenin pabuc kısmı sekizgen planlı olup tuğladan yapılmıştır. Bu kısımda dikdortgen silmelerle cevrelenen sivri kemerli sağır nişler sus unsuru olarak kullanılmıştır. Bunların uzerleri yer yer konulmuş gok mavisi ve lacivert cinilerle suslenmiştir. Benzeri cinilere minarenin ust kısımlarında da rastlanır.
Minare pabuc kısmından sonra tuğlayla orulmuş silindirik bir govdeyle yukselmektedir. Tek şerefesi bulunan bu minarenin ust bolumlerinde sade bir bordur butun kenarları dolaşmaktadır.
Minarenin şerefe altı kısmı oldukca dikkat cekicidir. Bu bolumde kalın silindirik govde dışa doğru hafifce genişleyip kucuk koşeler oluşturur. Şerefe korkuluklarına doğru bu genişleme artarak surer. Boylece en ustteki korkuluk sekizgen hale gelmektedir. Tuğla korkulukların ustunde yukselen petek, alt govdeden daha ince bir silindir şeklindedir. Minare konik bir kulahla tamamlanmaktadır.
Bu kısmı bitirirken, Arslanhane Camii'nin yanı başında bir hazire ile Ahi Şerafeddin Turbesi'nin bulunduğunu belirtelim.
YAPILAN ONARIM VE RESTORASYONLAR Tespit edebildiğimiz kadarıyla Arslanhane Camii 1331, 1694, 1704, 1876 yıllarında onarımlar gormuştur. Yapı, Cumhuriyet doneminde de birkac kez onarılmıştır. Arslanhane Camii'nin bulunduğu bolge 1972 yılında sit alanı ilan edilmiş, boylece yapı koruma altına alınmıştır. Bu cercevede, 1999'da yapılmaya başlayan uygulamalarla Arslanhane Camii ve cevresi yeniden duzenlenmiştir.
Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii, evet, bir Selcuklu şaheseri olarak Ankara'nın ilk îslami doneminden bugune asli karakterini ve kıymetli unsurlarını koruyarak gelmektedir. Bu anlamda, eşsiz bir kimliğin alamet-i farikası mahiyetindedir. Ankara mevcudiyetindeki bu kutsi yapıyla muhakkak iftihar etmektedir.
Kaynak: Diyanet
İslam ve İhsan