Bir hassasiyet medeniyeti olan Osmanlı'nın, toplum kulturune yerleşen ve hayranlık uyandıran 15 inceliği.1- Osmanlıda şehirler kurulurken, nasıl ki bir suya taş attığınızda halkalar merkezden başlayarak yayılır. Aynı şekilde once bir mabet yapılır ardından da halka halka evler ve iş yerleri inşa edilirdi.

2- Eğer bir evin camında sarı cicek varsa benim evimde hasta var, ey satıcılar veya sokaktan gecenler sakın yuksek sesle bağırıp rahatsız etmeyesiniz demekti. Eğer bir evin camında kırmızı cicek varsa bu evde evlilik cağında bir kız vardır. Sokaktan gecen gencler konuşmalarınıza dikkat edin olcusuz laflar kullanarak bu hanımefendiyi mahcup etmeyesiniz anlamına geliyordu.

3- Hayat geciciydi ve yuzyıllar boyu bu evlere sahip olamazlardı. Evlerin duvarlarına ‘Ya Malikul Mulk ’ yazarlardı, 'Ey Allah'ım butun mulk senindir. Ben kapının bir kolesiyim, her şey senden benim aslında hic bir şeyim yok' manasına gelirdi.



4- Kapı tokmağında ‘Ya Fettah ’ yazılıydı. Bu butun kapalı kapıları acan ve sıkıntıları gideren anlamına geliyordu. Akşam eve sıkıntılı gelen bir baba kapıda bu yazıyı okuyunca belki de biraz rahatlıyor ve sıkıntıları giderilebiliyordu. Şimdi bircok işyeri kapısında ‘İtiniz ’ yazıyor bu da medeniyette geldiğimiz son noktayı gosteriyor.

5- İnsanlarımız eskiden edeplerindeki inceliklerden oturu “ışığı yak” demezlerdi. Cunku yakmak olumsuz bir kelime olduğu icin onun yerine “ışığı uyandır” denilirdi.

6- Gece vakti yatacakları zaman ise “lambayı (mumu) sondur.” demezlerdi. Cunku sondurmek olumsuzluk cağrıştırdığı icin “lambayı dinlendir” denilirdi.

7- Eskiden eve misafir geldiği zaman ev sahibi onların ayakkabılarının burunlarını dışarıya doğru değil de iceriye doğru baktırırdı. Boyle yapmakla “biz sizin misafirliğinizden cok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi bekleriz” demek isterlerdi.

8- Eve bir misafir geldiği zaman kahvenin yanında su ikram edilirdi. Misafir ac ise suyu, tok ise kahveyi alırdı. Eğer suyu almışsa ev sahibi bunu cok ince bir uslupla anlar, hemen sofrayı kurar ve misafirin karnını doyururdu.



9- Kapı tokmakları cift halkadan muteşekkildi. Bunlardan, aslan başı motifli ve buyuk olanı kalın, cicek motifli ve kucuk olanı da ince ses cıkartırdı. Eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, icerdeki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi acar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı acılırdı. İnce sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı acardı.

10- Osmanlı insanları, kurduğu vakıflarla sadece insanları değil, hayvanları da duşunmuştur. Kuşlar icin kurulan vakıflar ozel izlenimler sonucunda oluşturulmuştur. Ucuş rotalarında yaralanıp duşmeleri halinde onların tedavisini yaparak surusune yetiştirmek uzere calışmalar yapan Gocmen Kuşlar Vakfı, kışın kar ve buzdan yerlerde yiyecek bulamayan kuşların olmemesi icin buz ve kar uzerine yiyecek bırakan Darı Vakfı gibi vakıflar kurulmuştur.

11- Alaaddin Celebi Osmanlı ’da su verme adabını şoyle anlatır: “Birine su verirken uzaktan veya yuksekten sunmayalar, maşrapanın yahut bardağın kulpunu kolayca tutabileceği şekilde su icecek kişinin sağ elinin olduğu tarafa cevireler.



Muhatabın uzerine damlatmamak icin bardağı iki eliyle alttan tutarak sunalar. Ve alan kimse sağ eliyle ala, Bismillah deyip başlaya, bardağın dibini suratına tutmadan yavaş yavaş ice. Ağzını doldurup yutmaya ki, yurekte zahmet peyda olur. Su verenler boşalan bardağı aldıktan sonra sıhhat ve afiyet dileyeler ki, su icen kişi nefes alıp cevap verebilsin.”

12- Osmanlı kulturunde bir incelik orneği olarak, carşıya inerken veya eve donerken, buyuklere hurmet sadedinde bir yaşlı zatın yanından gecip gidilmezdi, ancak onun “Gec oğlum ben yavaş yuruyorum .” deyip musaade etmesinden sonra gidilirdi.



13- Evde cocuklar dahil kimse ayakta yemek yemezdi, once eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin en buyuğu başlamadan yemeğe kimse başlamazdı. Buyukanne veya buyukbaba yemeğe başlarken herkesin hatırlaması icin besmeleyi yuksek sesle ceker, sofradan kalkılırken “hayırların fethi, şerlerin def ’i icin FÂtiha Suresi okunurdu.

14- Mahallede birisi olduğunde, cenaze evine ilk once kıble istikÂmetindeki komşusundan olmak uzere, bir hafta, on gun yemek yollanır, kimse onlara işittirecek tarzda gulup, eğlenmezdi. Boylece komşunun acısına ortak olunurdu.

15- Osmanlı medeniyeti kelimeler uzerine bina edilmemiş, guzellikler, hayatın butun safhalarına işlenmiş ve yaşanmıştır. Eskiden ramazan bayramında butun dukkanların kapanması da bu duruma guzel orneklerden birisidir.

Kaynak: Suffagah
İslam ve İhsan