Osmanlı doneminde kurulan, tespit edilebilmiş 26.300 vakfın 1.400 kadarının hanımlar tarafından kurulmuş olması da, dikkat cekicidir.
NÛR BÂNÛ VÂLİDE SULTAN'IN VAKFİYESİ

Bunlardan Nûr BÂnû VÂlide Sultan[1], İstanbul ’un Anadolu ve Rumeli yakasında bircok eserler yaptırmıştır. Uskudar Toptaşı ’ndaki Atik VÂlide CÂmii, imÂreti, medresesi, dÂru ’ş-şifÂsı ve cifte hamamı ile zikre şÃ‚yÂn olanlarıdır. Duşununuz ki bu kadın menşe itibÂriyle yahudidir. Babası Yasef Nassi, İspanya ’nın muslumanların elinden cıkması uzerine katliÂma mÂruz kalmaktan kurtulmak icin, Osmanlı ’ya sığınmış olan yahudi cemaatinin ileri gelenlerinden biridir. Kanûnî Sultan Suleyman ’ın istihbÂrat icin kullandığı anlaşılan Yasef Nassi, onun oğlu Sarı Selim zamanında menfî roller oynamış ve padişÃ‚hın kayınpederi olmak imtiyaz ve selÂhiyetiyle pek buyuk bir servet sÂhibi olmuştur. Sistem o kadar iyi işlemekte, İslÂmî ahlÂk ve hassÂsiyet oyle derinlere nufûz etmekteydi ki, onun kızı Nur BÂnu Sultan, hayır ve hasenÂt sÂhibi musluman hanımlar arasında mutemÂyiz bir duruma yukselebilmiştir.

MÂHPEYKER KOSEM VÂLİDE SULTAN VAKFİYESİ

Boyle hanımların biri de MÂhpeyker Kosem VÂlide Sultan ’dır. O da Yeni CÂmi ’nin temelini attırmış, Uskudar Cinili CÂmii ve yanına da mekteb, ceşme, dÂru ’l-hadîs, cifte hamam ve sebil yaptırmıştır. Ayrıca Anadolu Kavağı ’ndaki cÂmiyi inşÃ‚ ettirmiştir. Onun, yetim ve fakir kızları evlendirmek icin kurmuş olduğu vakıf da meşhurdur. Bunlardan başka daha bircok hayrÂtı vardır. ŞÃ‚yÂn-ı dikkattir ki, vÂlide sultanlar arasında celÂlli tabiatiyle tanınmış olduğu hÂlde Kosem Sultan bile, vakıf tesis etmekteki gayretiyle zayıflara şefkat ve merhamet husûsunda zirve bir şahsiyettir.

Kosem Sultan ’ın temelini attırdığı hÂlde, bitirmeye omru vef etmediğinden yarım kalmış olan Yeni CÂmi ’yi tamamlatarak ibÂdete acmak şerefi, Hatice Turhan Sultan ’a nasîb olmuştur. Bunun yanında mekteb, medrese, imÂret, kutuphÂne ve ceşme hayrÂtları da vardır.

VAKIFLARDA EN İYİ İKRÂMLARIN YAPILMASI

Ayrıca Yeni CÂmi vakfiyesinde dikkati ceken bir husus da, kandil ve Ramazan gecelerinde bazı ceşmelerden bal şerbeti akıtılması ve namazdan cıkan cemaate ikrÂm edilmesidir. Balın kalitesi dahî vakfiyeye tescîl edilmiştir. O zamanın en vasıflı balı, bugun adı “Pazar” olarak değiştirilmiş olan Rize ’nin kazası Atina ’dan getirilirdi. Vakfiyede ne kadar pahalı olursa olsun dÂim bu balın kullanılması, başka balın kullanılmaması şart koşulmuştu ki, bu da hayırdaki keyfiyet ve hassÂsiyetin derecesini gosteren tipik bir misÂldir.

Bu Hanım Sultan, vakıflarının devamını sağlamak icin cok zengin gelir kaynakları bırakmış ve bu vakıfların idaresi icin maaşlı 116 memur vazifelendirmiştir.

PERTEVNİYÂL VÂLİDE SULTAN

PertevniyÂl VÂlide Sultan da, İstanbul Aksaray ’daki “VÂlide CÂmii” ile “Y Vedûd Mescidi”ni inşÃ‚ ettirmiş, ayrıca kutuphÂne, ceşme ve mektep yaptırarak onları vakfetmiştir.

MİHRİMÂH SULTAN

Edirnekapı ’da ve Uskudar ’da birer “selÂtîn cÂmi” inşÃ‚ ettirmiş olan MihrimÂh Sultan ise, tesis ettiği buyuk vakıf eserlerine rağmen son derecede mutevÂzî ve mahviyet sÂhibi bir kimse idi. Bunu, şu misÂl cok guzel bir sûrette ifÂde etmektedir. Mekke ve Arafat ’ın suyu vaktiyle HÂrun Reşid ’in hanımı Zubeyde Hanım tarafından Bağdat civÂrından oraya kadar getirtilmişti. Fakat Kanûnî devrinde bu su yollarının zamanla bozulduğu ve ceşmelerin kÂfî miktarda akmadığı soyleniyordu. Bunu oğrenen MihrimÂh Sultan, babası Kanûnî ’nin huzûruna cıkarak bu kadîm su bendinin Başmîmar Sinan tarafından tamir edilmesini ve bu hizmetin de gizli kalmasına Âzamî gayret gosterilmesini ondan ric etmiş ve bu maksatla sÂhip olduğu butun zînet ve mucevherÂtı tahsis etmiştir. Mimar Sinan, SuleymÂniye CÂmii ’nin temelleri atıldıktan sonra bir muddet ortadan kaybolmuştur ki, bunun sebebi pek bilinmez ve guy cÂminin temellerinin oturması icin kasten kaybolmuş bulunduğu soylenir. HÂlbuki bunun sebebi, “Ayn-ı Zubeyde” denilen mezkur su kanallarının tÂmiri ve bu hayrın sÂhibi olan MihrimÂh Sultan ’ın hizmet ve himmetinin gizli kalmasını istemiş olmasıdır.

BEZMİÂLEM VÂLİDE SULTAN

VÂlide sultanlar icinde hayrÂt bakımından en meşhurlardan biri de, BezmiÂlem VÂlide Sultan ’dır ki, asırlarca hizmet veren ve tÂrihe mÂl olan pek cok hayır hizmetleri yapmıştır. Yaptırdığı cÂmilerin en buyuğu Dolmabahce Sarayı yanındaki VÂlide CÂmii ’dir. Meşhur Galata Koprusu de onun vakfıdır.

BEZMİÂLME VÂLİDE SULTAN'IN VAKIF ŞARTI

VÂlide Sultan ’ın Şam ’a kurduğu bir vakıf da cok muhimdir. Vakıf şartı:


Şam ’ın tatlı suyunu hacılara ulaştırmak,HizmetkÂrların kırdığı veya ziyan verdiği eşyÂları, onların haysiyet ve şahsiyetleri rencide olmasın diye tazmin etmektir.

VAKIF GURABA HASTAHANESİ'NİN KURULUŞU

Hayır eli cok uzaklara kadar uzanan BezmiÂlem VÂlide Sultan ’ın hizmetlerinin en buyuklerinden biri de şahsî servetinden buyuk bir meblağ vakfederek yaptırdığı GurabÂ-i Muslimîn HastahÂnesi ’dir. Bu buyuk eser, cÂmî ve ceşmesiyle 1843 yılında hizmete acılmış olup, o gunden beri ummet-i Muhammed ’in fakirlerine şif dağıtmaktadır.

Bu sultan efendiler, hayrÂt ve hasenÂtta su temini husûsuna birinci derecede ehemmiyet vermişler, Mekke ve Arafat gibi İstanbul ’u da vakıf suyu ve ceşmeleriyle donatmışlardır. Bunun icin hÂl ayakta duran bentleri tesis etmişler ve su yollarını tÂmir ederek İstanbul ’u dÂim ihtiyacı karşılayacak derecede bol suya kavuşturmuşlardır.

HAMİDİYE SUYU

Boyle vakıf hizmetleriyle meşhur olanlardan biri de yakın tÂrihimizin siyaset ve takv bakımından yuce şahsiyetlerinden biri olan II. Abdulhamid Han Hazretleri ’dir. Onun İstanbul ’a getirdiği ve kırk ceşmeye taksim sûretiyle dÂimî bir sûrette akıttığı “Hamidiye suyu” bugun inşaatlar ve kazılar dolayısıyle coğu zÂyi olmuş menb suları arasında hizmete devam edenlerin en kalitelilerindendir.

MubÂrek ecdÂdın ihlÂsla kurduğu vakıflar, faÂliyetlerinin kıyÂmete kadar devam etmesi du ve temennîsi ile tesis edilmiştir. Bu vakıflar, bugunku ve yarınki insanımızın cÂmî, mektep, hastahÂne, kışla, sebil gibi ihtiyaclarını gidermekte ve pek coğu hÂl hizmetlerini devam ettirmektedir. Bunlar, mubÂrek ecdÂdımızın muazzez rûhlarını şÃ‚d edecek birer sadaka-i cÂriye, îmÂn ve asÂlet nişÃ‚nesidir.

AllÂh ’ım! Bizlere verdiğin emÂnetlerin hakkını liyÂkatle ed etmeyi ve Yaratan ’dan dolayı yaratılanlara hizmet eden “vakıf insan”lardan olabilmeyi nasîb eyle! Âmîn!

Dipnot: [1] Osmanlı hÂnedÂnına mensup kadınlar hakkındaki resmî lakap “Sultan Efendi”dir. Bu, babanın hÂnedÂn mensubu yÂni şehzÂde veya padişah olmasını ifÂde eder. Boyle bir kadın hÂnedÂn mensubu olmayan bir erkekle evlenirse boylelerinin kız cocuklarına “Hanım Sultan”, erkek cocuklarına ise “BeyzÂde”, analarına izÂfeten de “SultanzÂde” denilir. BeyzÂde veya sultanzÂdeler hÂnedÂn mensûbu olmayan birisiyle evlendikleri takdirde onların cocukları hÂnedan mensubu sayılmazlar. Diğer taraftan evladları padişah olan hanımların, menşe itibÂriyle hÂnedÂna mensub değillerse, -ki ekseriyetle boyledir- resmî lakap itibÂriyle unvanları “VÂlide Sultan”dır. Padişah hanımlarından ise “Kadın Efendi” olarak bahsedilir. Bunlar birden fazla ise birinci, ikinci gibi sıfatlarla anılırlar.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Vakıf-İnfÂk-Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan