EcdÂdımızın bu mukaddes mîrÂsına sahip cıkarak, onlar gibi hayır muesseseleri kurmaya ve kurulmuş olanları da yaşatmaya gayret etmeliyiz. Once kendi ic dunyamızı fazîletlerle donatarak ornek teşkil etmeli; sonra da, şehîd ve gÂzîlerimizin emÂneti olan mukaddes değerlerimizi ve vatanımızı muhÂfaza icin, îmanlı, yuksek keyfiyetli ve vatanperver nesiller yetiştirmeliyiz.
Rabbimizin bize lutfettiği nîmetlerin kacta kacını O ’nun yolunda infÂk edebiliyoruz?.. İnfÂk edebildiklerimiz, kendimize harcadıklarımızın yanında ne nisbette?.. Yoksa infak husûsundaki hÂlimizi, toplumun seviyesiyle kıyaslayıp azıcık yardımlarla vicdÂnımızı tesellî mi ediyoruz?

Yaptığımız infakların toplumdaki bir yarayı sarmasını, bir derde dev olmasını temin etmeliyiz. Bu hususta tek başına kÂfî gelemediğimiz durumlarda da; “Ne yapalım, benim elimden ancak bu kadarı gelir...” deyip kenara cekilmek ve muhtÂcı kederiyle baş başa bırakmak yerine; “Acaba bu insanı sıkıntıdan kurtarabilecek birilerini bulabilir miyim?..” duşuncesiyle arayış icine girmeli, muhtac ile cevremizdeki imkÂn sahipleri arasında bir kopru vazîfesi gormeye calışmalıyız. Zira hadîs-i şerîfte buyrulduğu uzere:

“Hayra vesîle olan, hayrı yapan gibidir.” (Tirmizî, İlim, 14)

Bu hakîkatten dolayıdır ki Hak dostları, her fırsatta insanları hayra teşvik ederek, onların hayırlarına mÂnen ortak olmanın fazîletini yaşamışlardır. EcdÂdımız bu şuurla yoğruldukları icin hayır-hasenatta zirveleşmişler, toplumu bir şefkat ağı hÂlinde hayır muesseseleriyle donatmışlardır.

HAYRA VESİLE OLAN HAYRI YAPAN GİBİDİR!

Bu meyanda, FÂtih Sultan Mehmed HÂn ’ın şahsiyet inşÃ‚sında ve fetihlerinde buyuk emeği bulunan Akşemseddîn Hazretleri ’nin şu hÂli pek mÂnidardır:

İstanbul ’un fethini takip eden ilk Cuma namazından sonra Ok Meydanı ’nda fetih ve zafer alayı yapılmıştı. NÂil olduğu muhteşem fetihte, etrafındakilerin yardımını hicbir zaman unutmayan pÂdişah:

“–ŞuhedÂya rahmet-i RahmÂn, gÂzîlere şeref ve şÃ‚n, teb ’ama fahr u şukrÂn...” dedikten sonra asker-sivil yuz yetmiş bin kişiye zafer hediyesi olarak mal, mulk ve arÂzi dağıttı. Tam bu sırada FÂtih ’in mÂnevî rehberi, Hak dostu Akşemseddin Hazretleri orada hazır bulunan gÂzilere seslenerek şu nasihatte bulundu:

“–Ey gÂzîler! Bilin ki cumleniz hakkında Âhirzaman Peygamberi -sallÂllahu aleyhi ve sellem- ; «Ne guzel askerdir onlar...» buyurmuştur. İnşÃ‚allah cumleniz mağfursunuzdur. Şimdi de gaz malını isrÂf etmeyip hayır ve hasenÂta sarf edin ve pÂdişÃ‚hınıza itaat ve muhabbet eyleyin!..”

Boylece İstanbul ’u fetheden ordunun fazîletini yeni bir fazîletle taclandırmak icin onların hepsini şehrin îmÂrına ve halkın istifÂdesi icin hayır muesseseleri kurmaya teşvik etti. Millet olarak bizler de, buyuk bir fazîletler medeniyeti vucûda getirmiş bir ecdÂdın torunlarıyız. Onların mustesn bir zarÂfet, nezÂket ve edep olculeri icinde kurdukları medeniyetin bereketli semerelerini bugun bile vakıflar, imÂretler, sebiller, sadaka taşları vs. sûretinde gormekteyiz.

VATANIMIZI MUHÂFAZA İCİN ÎMANLI NESİLLER YETİŞTİRMELİYİZ

Bizler de ecdÂdımızın bu mukaddes mîrÂsına sahip cıkarak, onlar gibi hayır muesseseleri kurmaya ve kurulmuş olanları da yaşatmaya gayret etmeliyiz. Once kendi ic dunyamızı fazîletlerle donatarak ornek teşkil etmeli; sonra da, şehîd ve gÂzîlerimizin emÂneti olan mukaddes değerlerimizi ve vatanımızı muhÂfaza icin, îmanlı, yuksek keyfiyetli ve vatanperver nesiller yetiştirmeliyiz. Aksi hÂlde din zayıflar, nesiller zÂyî olur, vatan el değiştirir. Bu mes ’ûliyetlerimizin idrÂki icinde infÂk ehli mu ’minler olmalıyız.

VelhÂsıl, infÂk ehli bir mu ’min, diğergÂm insandır. Yarın ilÂhî mahkemede kendi kurtuluş beraatını alabilmenin, bugun başkalarının da kurtuluşu icin gayret ve himmet etmekten gectiğini bilen insandır. Zira sırf kendi menfaatini duşunen, kaba, hodgÂm, bencil ve cimri bir insan tipini Rabbimiz reddediyor. Bu itibarla başkalarının mes ’ûliyetini omuzlarımızda hissedebildiğimiz nisbette, kendi mes ’ûliyetimizin hesabını kolay verebileceğimizi hatırımızdan cıkarmamalıyız.

Rabbimiz, hepimize gayret-i dîniyye ihsÂn eylesin. Edep ve nezÂket olculeri icerisinde, sırf rızÂ-yı ilÂhîyi umîd ederek infÂk edebilmeyi, gonullerimizin huzur ve saÂdet hazînesi kılsın! Âmîn...

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından, Erkam Yayınları.
İslam ve İhsan