
İcindeki her ceşit putu kırarak gonlu yalnızca Hakk ’a has kılmak, zarûrîdir. Bunu başarabilenler, Hakk ’ın Halîli, yani “dostu” olurlar. Nitekim Hz. İbrahim (a.s) bu hususta mustesn bir numûnedir:RivÂyete gore Allah TeÂlÂ, Hazret-i İbrahim ’i (a.s.) dost edinince melekler:
“–Ey Rabb ’imiz! İbrahim Sana nasıl dost olabilir? Nefsi, malı ve evlÂdı var. Kalbi bunlara meyyÂldir...” dediler. Bunun ardından şu ibretli imtihan manzaralarına şÃ‚hid oldular:
İbrahim (a.s) mancınıkla ateşe atıla­cağı zaman melekler heyecanlandı. Bir kısmı Allah TeÂl ’dan Hazret-i İbrahim ’e yardım etmek icin izin istedi. Melekler, Hazret-i İbrahim ’e bir isteği olup olmadığını sorunca, İbrahim (a.s):
“–Dost ile dostun arasına girmeyin! Rabb ’im ne dilerse ben ona rÂzıyım! Kurtarır ise, lutfundandır. Eğer yakar ise, kusurumdandır. Sabredici olurum inşÃ‚allah!..” buyurdu.
Daha sonra CebrÂîl (a.s) geldi:
“–Bana bir ihtiyacın var mı?” diye sordu.
İbrahim (a.s):
“–Sana ihtiyacım yok. Ateşi ancak yandıran sondurur. Allah bana kÂfîdir; O ne iyi vekildir!” buyurdu. (Bkz. Beyhakî, Şuab, II, 29; Ahmed bin Hanbel, Zuhd, s. 80; Taberî, Tarih, I, 242; İbn-i Esîr, el-KÂmil, I, 99)
HZ. İBRAHİM ’İN (A.S.) TESLİMİYET VE TEVEKKULU Nitekim HalîlullÂh ’ın bu yuce teslîmiyet ve tevekkulu uzerine, O daha ateşe duşmeden Allah TeÂl emretti:
“–Ey ateş, İbrahim ’in uzerine serin ve selÂmet ol!” (el-EnbiyÂ, 69)
Bu emirle birlikte İbrahim -aleyhisselÂm- ’ın duştuğu yer, bir anda gulistana dondu. Orada tatlı bir pınar kaynayıp akma­ya başladı.
Daha sonra; İbrahim (a.s), AllÂh ’a verdiği andı yeri­ne getirmek icin oğlu Hazret-i İsmail ’i kurban etmeye goturur­ken melekler yine heyecanlandılar:
“–Bir peygamber, istikbalde peygamber olacak evlÂdını kurban etmeye goturu­yor!” dediler.
İsmail (a.s) ise, babası Hazret-i İbrahim ’e:
“–Babacığım! Emrolunduğun işi yap! İnşÃ‚allah beni sabredenlerden bulursun. Bıcağını iyi bileyle; hemen kessin; can vermek kolay olur... Bıcağı cekerken de yuzume bakma! Bel­ki babalık şefkati ile geciktirebilirsin. Benim uzuntum, kendi elinle kurban ettiğin evlÂdının acısını ve hasretini, omur boyu unutamayacak olmandır.” dedi.
Baba-oğul, teslîmiyet okyanusunun girdaplarında mucÂdele ederken, CebrÂîl -aleyhisselÂm- yetişti, bıcağı koreltti, cennetten koc indirdi.
Allah TeÂl Hazret-i İbrahim ’e sayılamayacak derecede koyun suruleri ihsÂn etti. CebrÂîl (a.s), insan sûretin­de gelerek sordu:
“–Bu suruler kimin? Bana bir suru satar mısın?”
İbrahim (a.s):
“–Bu suruler Rabb ’imindir. Şu anda benim elimde emanet olarak bulunuyor. Bir kere zikredersen, ucte birini; uc kere zik­redersen hepsini al, gotur!” dedi.
CebrÂîl (a.s.) «سُبُّوحٌ قُدُّوسٌ رَبُّنَا وَرَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ» “Bizim Rabbimiz, Rûh ’un ve melÂike-i kirÂmın Rabbi, butun kusurlardan munezzeh, cumle eksikliklerden pÂk ve yucedir.” deyince İbrahim (a.s) da:
“–Al oyleyse, hepsi senin, al gotur!” dedi.
CebrÂîl (a.s):
“–Alamam, zira ben insan değilim, Cibrîl ’im!” dedi.
İbrahim (a.s):
“–Sen Cibrîl ’sen, ben de Halîl ’im (Allah ’ın dostuyum). Verdiğimi geri alamam.” dedi.
Nihayet İbrahim (a.s), surulerin hepsini sattı. Mulk alıp vakfetti. (Bursevî, Rûhu ’l-BeyÂn, [Bakara, 262])
KALPLERDE TAHT KURAN UC HUSUS HÂsılı; İbrahim (a.s), kalplerde en cok taht kuran uc husustan, yani can, evlÂt ve maldan ağır bir im­tihana tÂbî tutuldu. Bunların hepsinde de CenÂb-ı Hakk ’a teslîmiyet gosterdi. CenÂb-ı Hakk ’a olan muhabbet ve teslîmiyetin, her şeyin ustunde olduğunu sergilemiş oldu.
Rabb ’imiz onu şoyle medhetti:
“…Ey İbrahim, ruyÂna sadÂkat gosterdin. Biz, ihsan sahiplerini boyle mukÂfatlandırırız. Bu gercekten cok ağır bir imtihandır.
Biz, oğluna bedel ona buyuk bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona iyi bir nÂm bıraktık. İbrahim ’e selÂm, dedik.” (es-SÂffÂt, 104-109)
Boylece, Hazret-i İbrahim ’in (a.s) Hak ile dostluğu tescil edildi.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İbret Işıkları, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan