İslam tarihindeki ilk secimler hangileridir? Dort halife nasıl secildi?Peygamber Efendimiz -sallÂllahu aleyhi ve sellem- vefatından once Muslumanların kendilerini idare edecekleri bir halife bırakmamış, "Ashabım gokteki yıldızlar gibidir. Hangisine tÂbi olursanız hidayete erersiniz" buyurmuştu. Boylece raşid halifelerin secimlerinde, her biri farklı usullerle cereyan eden, zorlu ve derslerle dolu bir surec yaşanmış. Bu secimler, gunumuzde de Muslumanların yonetici tercihlerinde nasıl bir yol izleyeceklerini ortaya koyduğu gibi, yoneticilerin de nasıl bir vasfa sahip olmaları gerektiğini gozler onune seriyor.
HZ.EBÛ BEKİR'İN HALİFE SECİLMESİ Resul-i Ekrem ’in -sallÂllahu aleyhi ve sellem- vefatından sonra Ensar, Sa ’d bin Ubade ’yi reis tayin etmek uzere “Sakıyfe ’de toplanmışlardı. Hz. Omer ’i daha Resul-i Ekrem –sallÂllahu aleyhi vesellem- ’in hanesinde iken cağırmışlardı. Hz. Ebubekir ve Hz. Omer, Hz. Ubeyde ile birlikte Sakıyfe ’de ictima eden Ensar yanına vardılar. Hazrec kabilesi, Sa ’d bin Ubade ’yi tayin ile ona bey ’at etmek istiyorlardı. Ensar hatibi:
- “Biz ilahi davanın yardımcıları Ensarız. Siz muhacirler bizim icimizde bir taifesiniz. Bizi kokumuzden bir tarafa atmak, bizi bu işten butun butun uzaklaştırmak mı istiyorsunuz?” dedi. Hz. Omer cevap vermek istediyse de Hz. Ebû Bekir gerci cekti, kendisi merdane metanetiyle ilerleyerek soze başladı:
- “Ey Ensar! Siz kendi namınıza yÂd ettiğiniz fezaili haizsiniz. Fakat hakikat şudur ki, Araplar Kureyş ’in riyaseti ve hukumeti etrafında toplanırlar. Bu işi başkasına vermezler, size bir iki zattan birisini intihab etmenizi tavsiye ediyorum” dedi. Bir eliyle Hz. Omer ’i diğer eliyle Hz. Ebu Ubeyde ’yi tuttu. İkisini ileri surdu ve aralarında durdu.
Hz. Ebû Bekir ’in sozleri cemaati ikaz etti. Bu suretle takip olunacak hatt-ı hareketi gostermiş oldu. Hz. Omer, Hz. Ebû Bekir ’in kendisini namzet gosterdiğini duyar duymaz Âni bir fikirle “İcinde Hz. Ebû Bekir gibi bir zat bulunan bir cemaatin riyasetine gecmeyi kat ’iyyen kabul edemeyeceğini” soylemiş ve munakaşa esnasında Hz. Ebû Bekir ’e: “Elini uzat sana biat ediyorum” demişti.
Hz. Ebû Bekir ’in elini eline alarak ona biat eylemiş ve Hz. Ebu Ubeyde, Hz. Osman, Hz. Abdurrahman bin Avf da biat etmiş ve butun cemaat a biat eylemiş yalnız Sa ’d bin Ubade biat etmemişti. Hz. Ebû Bekir ’in bu intihabı tam manasıyla meşru bir intihab idi ve Hz. Ebû Bekir minbere cıktı ve ilk nutkunu soyledi:
“Ey nÂs!
Sizin en iyiniz olmadığım halde sizin başınıza gecmiş bulunuyorum! Vazifemi yollu yolunda ifa edersem bana yardım ediniz! Yanılırsam bana doğru yolu gosteriniz! Doğruluk emanet, yalancılık hıyanettir! İcinizdeki zayıf, hakkını alıncaya kadar nazarımda kuvvetlidir! İcinizdeki kuvvetli de, ondan, başkasının hakkı alınıncaya kadar zayıftır! Bir millet, Allah yolundaki cihattan ayrılırsa zillete ducar olur! Bir millette fenalık revac bulursa butun millet fenaya uğrar! Ben, Allah ’a ve Peygamber –sallÂllahu aleyhi vesellem-‘e itaat ettikce siz de bana itaat ediniz! Eğer itaat etmezsem sizin de bana itaatiniz lazım gelmez! Haydi namazınıza! Allah teala cumlenizi rahmetine layık kılsın!”1
HZ. OMER ’İN HALİFE SECİLMESİ Hz. Ebû Bekir, hastalığının arttığı gunlerde imamet vazifesini Hz. Omer ’e bırakmış, bununla da Hz. Omer ’in riyasete gecmesine taraftar olduğunu gostermişti. Ancak irtihgalinden evvel riyaset meselesinin hallini istemiş ve bunu icin ashab ile istişare etmişti.
Haz Abdurrahman bin Avf ’i cağırtmış ve “Omer hakkında ne duşunuyorsun?” diye sormuş, Hz. Abdurrahman cevaben:
-"Bir şey sormuyorsun ki, onu benden daha iyi bilmiş olmayasın?" dedi. Hz. Ebû Bekir "Velev ki oyle olsun, duşunduğunu soyle!" deyince, Hz. Abdurrahman: "Omer kendi hakkında kanaatinden daha iyidir" dedi.
Sonra Hz. Osman ’ı cağırtmış ve "Omer hakkında ne dersin?" diye sormuştu. Hz. Osman, cevaben: "Sen onu hepimizden iyi bilirsin." dedi. Hz. Ebû Bekir "Sen yine bildiğini soyle" deyince, Hz. Osman: "Omer ’in ici dışından daha iyidir. İcimizde onun naziri yoktur." Daha sonra Said bin Zeyd ve Useyyid bin Hudayr ’i cağırtmıştı. Useyyid bin Hudayr da şu sozleri soyledi: "Senden sonra ondan daha iyisi olamaz. Omer, hoşnut olacak şeylerden hoşnut olur, hoşnut olunmayacak şeyden hoşnut olmaz. Bu işe ondan daha munasip bir kimse yoktur." Daha sonra ensÂr ve muhacirînin bircoğu ile istişare eyledi. Hepsi de Hz. Omer ’in riyasetini tensip ettiler. Hz. Talha, Hz. Omer hakkındaki riyaseti işitince Hz. Ebû Bekir ’in yanına geldi. Ve ona: “Cenab-ı Hak sana Omer ’i nicin intihab ettin diye sorarsa ne cevap vereceksin? Onun bize gosterdiği şiddeti gormuyor musun?” dedi. Hz. Ebû Bekir –radıyallahu anh- yatağında yatıyordu, bu sozleri duyunca:
-“Beni oturtun” dedi. Oturttular ve Talha ’ya şu cevabı verdi:
-“Siz, ZÂt-ı Kibriy ’nın namına dayanarak beni korkutmak mı istiyorsunuz? Sizin işinizde zerre kadar zulmetmiş olan heybet ve husrana ducar olsun. Ben Rabbime mulÂki olduğum zaman vereceğim cevap şudur. “Y RÂb! Kullarının işlerini onların en hayırlısına tevdi ettim.” Sen bu sozlerimi seninle beraber olanların hepsine anlat!” dedi ve Hz. Osman ’ı cağırtarak, hilafet ahidnÂmesini yazdırmış ve cemaat-i İslamiyyeye okunmak uzere gondermiş ve kendisi de bizzat pencereden cemÂata şu sozleri soylemişti:
-"Riyasetinize akrabamdan birini değil Omer –radıyallahu anh-‘ı tayin ettim. Kabul ediyor musunuz?" Butun cemaat:
-“Semi ’n ve ata ’n” dedi. Sonra Hz. Omer –radıyallahu anh-‘ı cağırtmış, cok kıymetli nasîhatlarda bulunmuştu. Hz. Omer de bu nesÂyıhı rehber ittihaz etmişti. Bu suretle halife secilmiş bulunan Hz. Omer, Hulefa-i Raşidîn icinde ilk “Emîru ’l-Mu ’minîn” unvanın alandır.2
HZ. OSMAN'IN HALİFE SECİLMESİ Hz. Omer ’in şehadetinden sonra halife intihabı ashabı şûraya havale edilmişti ki, Aşere-i Mubeşşereden Osman, Ali, Talha, Zubeyr, Sad ibni Ebi Vakkas, Abdurrrahman ibni Avf –radıyallahu anhuma- ile Abdullah ibni Omer kendisi hilafete intihab olunmamak şartıyla rey vermekte memurdu. Ashabı şûradan Talha, Medine ’de bulunmamıştı. Mikdad bin Esved –radıyallahu anh- ashabı şûrayı bir hanede topladı. Ebu Talha –radıyallahu anh- da kapıda bekledi. Suheybi Rumi –radıyallahu anh- ’da evkatı hamsede imamet ederdi. Mısır emiri Amr ibnul As ile Kufe emiri Mugire bin Şube de Medine ’ye gelip şura hanesi kapısında durdular. Bunların bu babda bir guna memuriyetleri olmadığından Sad ibni Ebi Vakkas –radıyallahu anh- ikisini de oradan savdı. Onlardan ust perdeden mucadele etmekle aralarında soz uzadı. Kibarı Kureyş arasında mubayenet ve burudet hÂsıl oldu. HÂlbuki butun eşrafı Arap ve umerayı askeriye şura meclisinin vereceği karara muntazır idiler ve vaziyet pek nazik idi.
Hz. Abdurrahman, Hz. Ali ’nin yanına gelip:
- "Sen Resul-i Ekrem ’e karabetin, İslam ’da tekaddum ve sebkatin ve dinde husn-i asarın hasebiyle hilafete ehÂkım edersin. Zaten ehliyetin de musellemdir. Fakat bilfarz burada senden ahÂre verilecek olsa, sen kimi ehakk gorursun?” dedi. "Osman'ı" dedi. Hz. Osman da aynı vechile sorulduğunda "Ali'yi" dedi. Boylece hilafet ikisi arasında kaldı.
Hz. Abdurrahman hakem olduğundan eşrafı Arap ve umerayı askeri ile buluşup goruştu. EfkÂrı nÂsı anlamak icin dolaştı. Sonra Zubeyr ile Sad ibni Ebi Vakkas ’ı cağırıp reylerini sordu. Zubeyr “Reyim Ali icin” dedi. Sa'd da "Bence Ali evladır, eğer sen kendini ihtiyar edeceksen pek aldır. Bey ’at et de bizi sıkıntıdan kurtar" dedi. Abdurrahman bin Avf da: "Ben hilafetten kendimi hallettim. Hilafeti kabul etmem, Ebubekir ve Omer ’den sonra kim halife olsa nas ondan hoşnut olmaz" dedi. Sonra Abdurrahman bin Avf, Hz. Ali ile gizlice goruştukten sonra Hz. Osman ile merdane vakt-i fecre kadar goruştu. Sabah namazından sonra ashabı şuarayı meclise davet etti. Abdurrahman bin Avf toplanan cemaatin reyini sordu. Ammar bin Yasir –radıyallahu anh-: “Eğer musliminin itilaf etmemesini istersen Aliye bey'at eyle” dedi. Mikdad bin Esved de onu tasdik etti. Hz. Osman ’ın sutkardeşi Abdullah ibni Sa'd ibni Ebî Serh de: “Eğer Kureyş ’in ihtilaf etmemesini istersen Osman ’a bey'at eyle” dedi. Abdullah ibni Ebi Rebia da onu tasdik etti. Ammar bin Yasir, Abdullah ibni Ebi Serhi tekdir etti. O dahi ona acı sozler soyledi. Huzzarın bir fırkası onu ve diğer fırkası bunu tesahhub edip cidale başlasınlar. Sozler coğaldı, fitne emareleri goruldu.
Sa'd bin Ebi Vakkas hemen:
-“Ya Abdurrahman! Fitne zuhur etmeden bir karar ver” dedi. Abdurrahman bin Avf da: “Ey cemaat! Susunuz, başınıza bir iş cıkarmayınız.” Hemen Hz. Ali –radıyallahu anh-ı cağırdı ve ona: “Allah ’ın kitabı ve Rasulunun sunneti uzere ve ondan sonra iki Halifenin sireti uzere amel edeceğine Allah ile ahdi misak et” dedi. Hz.Ali de: "Umarım ki ilmi takatım erdiği kadar amel ederim" dedi. Abdurrahman da iki kere bu suali irad etti. Hz. Ali –radıyallahu anh- yine oyle cevap verdi. Hz. Ali ’nin cevabı savap ve muvafık-ı hikmet ise de vakit pek nazik olmakla oyle kayd u şart, tekayyud ve tevakkufa musait değildi. Binaenaleyh Abdurrahman ibni Avf Hz. Osman ’ı cağırıp ona da uc kere Hz. Ali ’ye dediği gibi demekle Hz.Osman tevakkufsuz "Evet oyle amel ederim" demekle Abdurrahman Hazretleri başını kaldırıp eli Hz. Osman ’ın eli uzerinde olduğu halde: "Ya Rabb! Şahit ol! Boynumdaki emaneti Osman ’ın boynuna koydum, Allah ’ın, Rasul ’unun ve halifelerinin yolu uzere sana bey'at ediyorum dedi ve orada muhacirin ile ensar da bey'at ettiler.3
HZ. ALİ ’NİN HALİFE SECİLMESİ Hazret-i Osman Zi ’nnureyn –radıyallahu anh-‘ın şehadetinden sonra bu facianın neye muncer olacağı mechul bulunduğundan ehl-i Medine telÂşe endişeye duştu, kimse ne yapacağını bilemedi.
Sufeh gurûhu Hz. Osman aleyhine muttefik iseler de halife intihÂbı mevzuunda mutehÂliftiler. Biri şunu isterken, diğeri bir başkasını istiyordu. Ashab-ı kiramın ileri gelenlerine vardıkca onlardan red cevÂbı alıyorlardı. Son care olarak Sa ’d bin Ebî Vakkas ile Abdullah İbn-i Omer –radıyallahu anhuma-‘ya muracaat eylediler, onlar dahi tereddud gostermeden onları reddettiler. Benî Umeyye ileri gelenleri ise ortalıkta gorunmuyorlardı.
Elhasıl makam-ı hılÂfet boş kalıp ekÂbiri ummetten herhangi biri bunu kabul etmediğinden hayratte kaldılar. Bu halde memleketlerine donseler, buyuk fesad ve fitneyi mûcib olacağı mulÂhazasıyle muztarip oldular ve heman ehl-i Medine ’yi cem ’ ile:
-Siz ehl-i şûrasınız, sizin ummet uzerinde hukmunuz cÂri ve nÂfidir. Size iki gun muhlet. Eğer bu muddet zarfında bu işi beceremezseniz Ali, Talha, Zubeyr, fulÂn ve fulÂnı katlederiz katlederiz, dediler. Ehl-i Medine korkup fenkalÂde telaşa duştuler ve hılafeti Hazret-i Ali ’ye kabul ettirmek uzere onun başına uşuştuler.
Hazret-i Ali:
-Bu iş isizn işiniz değildir. Ehli Bedr ’in işidir. Ehl-i Bedir kimi intihab ederse halife oldur, dedi.
ErbÂb-ı intihab, Ashab-ı Bedir olunca Aşere-i mubeşşereden birini intihab edecekleri ÂşikÂrdı ve bunlardan hayatta Ali, Talha, Zubeyr, Sa ’d bin Ebî Vakkas ve Saîd bin Zeyd vardı.
Medîne ’de mevcûd olan Ehl-i Bedir hilafete Ali ’yi lÂyık gorduler ve onun yanına vardılar. “Elini ver, bey ’at edelim” dediler.
Hazret-i Ali:
-“Beni bırakınız, başkasını arayınız. Onumuze bir iş cıkacak ki onun akıllar almaz, gonuller mutehammil olmaz şekil ve renkleri vardır. Bence vezir olmak emîr olmaktan evlÂdır. Siz kimi intihab ederseniz ben de ona bey ’at ve cumleden ziyÂde itÂat eylerim” dedi.
Onlar da:
-“Y Ali; Allah icin insÂf et. Ehl-i İslÂmın başına gelen felaketi gormuyor musun?” diyerek ısrar edince Hazret-i Ali kabule mecbur olup kararını ertesi gune bıraktı. Halk bu va ’d uzerine Hazret-i Ali ’nin yanından cıktı. Talha ve Zubeyr meydanda olmadıklarından halk “Onlar da olursa bey ’at kavi ve mustakim olur” diyerek ertesi gun onları da getirdiler. Şu vechile ki: Hazret-i Ali el Murtez –kerremallahu vecheh- Mescid-i Şerîfe girip minbere cıktı ve hÂzırûna hitaben: “Bu iş sizindir, onda kimsenin hakkı yoktur. Siz kimi isterseniz halife odur. Dun bir karar uzere ayrılmış idik ki ben istemeyerek soz verip siz behemehal beni intihabda ısrar etmiştiniz.” deyince, hepsi:
-“Biz dunku karar uzereyiz” demeleriyle Hazret-i Ali –radıyallahu anh- da: "ŞÃ‚hid ol y Rabb!" dedi. Evvel Talha ve Zubeyr –radıyallahu anhuma- geldiler. Hazret-i Ali onlara: “İsterseniz ben size bey ’at eyleyeyim” dedikte:
-“Yok, biz sana bey ’at eyleriz” diyerek bey ’at ettiler. Sonra Sa ’d bin Ebî Vakkas , Abdullah bin Omer, sonra ensar-ı kirÂm bey'at eylediler. Vaktiyle Hazret-i –radıyallahu anh-‘a Resûl-i Ekrem –sallÂllahu aleyhi ve sellem-:
-“YÂ Ali! Sen KÂbe menzilindesin. Sana gelinir, sen gitmezsin. Şu kavim gelip sana bu işi yani hilafeti teslim ederse kabul et, eğer gelmezlerse onlar sana gelinceye kadar sen onlara gitme!” buyurmuştu. Hazret-i Ali yukarıda anlatıldığı vechile buna bağlı kalmıştır.
Hazret-i Ali –radıyallahu anh-‘a Mescidi-i Nebevî ’de Hicri 35 senesi Zi ’l-hiccesinin yirmibeşinci ve Cuma gunu bey ’at olundu.4
KAYNAKCA
1 RAMAZANOĞLU Mahmut Sami, Hazreti Ebû Bekir Sıddîk Radıyallahu Anh, sayfa 85, İSTANBUL, 2012
2 RAMAZANOĞLU Mahmut Sami, Hazreti Omer'ul Faruk Radıyallahu Anh, sayfa 40, İSTANBUL, 2012
3 RAMAZANOĞLU Mahmut Sami, Hazreti Osman Zinnûreyn Radıyallahu Anh, sayfa 82, İSTANBUL, 2012
4 RAMAZANOĞLU Mahmut Sami, Hazreti Aliyy'ul Murtez Radıyallahu Anh, sayfa 64, İSTANBUL, 2012
İslam ve İhsan