
Yrd. Doc. Dr. Adem Ergul, Sultan Murad ve veziri arasında gecen konuşmayı naklediyor...
“Sultan II. MurÂd Han ’ın, hem kılıc hem de kalem sÂhasındaki muvaffakıyetleri, ondaki ustun gayret-i dîniyyedendi. Zîr yureğindeki Allah korkusu, O ’nda en ufak bir gevşekliğe meydan vermediği gibi, her turlu kul hakkı ve adÂletsizliğe karşı da muhÂfaza edici bir kuvvetti.
Birgun kendisine birtakım şahsî ihtiyacları icin para lÂzım olmuştu. O da, bunun icin vezîri Candarlı ’dan borc alıp ihtiyaclarını gidermişti. Bunu goren FazlullÂh Paşa, buyuk bir teaccuple:
“Sultanım! PÂdişÃ‚hlara husûsî hazîne gerektir. MusÂade eyler ve fermÂn buyurursanız, size hazîne te ’mîn edelim.” dedi.
Sultan sordu:
“Nasıl ve nereden hazîne te ’mîn edeceksiniz?”
FazlullÂh Paşa:
“PÂdişÃ‚hım! Bu vilÂyet halkında fazlaca mal vardır. Sultanlara, zaman zaman bir yolunu bulup o mallardan almak munÂsip duşer!” dedi.
BİZİM VİLÂYETİMİZDE UC HELÂL LOKMA VARDIR!Bu teklîf uzerine Sultan MurÂd, hızla yerinden fırladı ve buyuk bir hiddetle:
“Paşa! Bu soz, nasıl bir sozdur? Bu fikir, nasıl bir fikirdir ki, soyler ve teklîf edersin? Bilmez misin ki, bizim vilÂyetimizde uc helÂl lokma vardır! Biri madenler, biri cizye, biri de ganîmetlerdir. Bilmez misin ki, bizim askerlerimiz gÂzîler ordusudur. Onlara helÂl lokma gerektir. Bilmez misin ki, hangi pÂdişÃ‚h askerine haram lokma yedirirse, onları harÂmî eyler. HarÂmînin ise sebÂtı yoktur. Kucuk bir zorluk gorunce kacmaya başlar. Bundan sonra da hÂlimizin ne olduğunu gormek zor olmaz!” dedi.Bu ifÂdelerin ardından Sultan, gayr-i meşrû bir hazîne tertîbini teklîf eden FazlullÂh Paşa ’yı, kul hakkına riÂyetsizlik edebileceği ihtimÂli dolayısıyla derhal azleder.”
İslam ve İhsan