İnsan, yaratılışı itibÂrıyla dunyÂya meyyÂldir. Duny nîmetleri, nefse cÂzip gelir. Ona aldananlar, doymak bilmezler. Nefis bize: “Daha zengin ol; ilerde daha cok hayır yaparsın!” diye telkinde bulunur. Fakat unutmamak gerekir ki, “Yarın yaparım diyenler helÂk oldu.” buyrulmuştur.Şukur ehli ve comert zenginler ile sabırlı ve haysiyetli fakirler, insanlık şerefinde ve ilÂhî rızÂda beraberdirler. Ancak İslÂm ’da, kibirli, hasis zenginler ve buna mukÂbil hÂline sabır ve rız gostermeyip isyÂna suruklenen fakirler zemmedilmiştir. Dolayısıyla zenginlik de fakirlik de buyuk birer imtihandır. Bu yuzden Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, duÂlarında:
“YÂ Rabbî! Fakirlik ve zenginliğin Âfetlerinden Sana sığınırım.” (BuhÂrî, DeavÂt, 45) buyurmuşlardır.
O hÂlde kanÂat, tevekkul ve teslîmiyet, kimde galebe hÂlinde ise, gercek zengin odur...
YARIN YAPARIM DİYENLER HELAK OLDU
HulÂsa insan, yaratılışı itibÂrıyla dunyÂya meyyÂldir. Duny nîmetleri, nefse cÂzip gelir. Ona aldananlar, doymak bilmezler. Mal yığıldıkca insanın hırsı artar, daha da muhteris olur. Gozunu madde ve mal hırsı burumuş olan insanda merhamet ve şefkat hissi azalır. İnfÂk etmek ona zor gelir. Boyle bir insan, rûhen hasta, bedenen muzdariptir. Nefsi ona: “Daha zengin ol; ilerde daha cok hayır yaparsın!” diye telkinde bulunur. Fakat unutmamak gerekir ki, “Yarın yaparım diyenler helÂk oldu.” buyrulmuştur. Cunku butun yarınlar bir mechuldur.
CenÂb-ı Hak, Âyet-i kerîmede, olum Ânında ruyÂdan uyanır gibi kendisine gelen insanın ebedî bir pişmanlıkla şoyle dediğini bildirir:
رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ
“…Rabbim! Beni(m olumumu) yakın bir sureye kadar geciktirsen de, sadaka verip sÂlihlerden olsam!” (el-MunÂfikûn, 10)
Ancak bu durumda iş işten gecmiş olacağı icin, aynı Âyet-i kerîmede AllÂh TeÂlÂ, bu hakîkati bildirmenin yanında kulun boyle demeden evvel ona verilmiş bulunan rızıktan infÂk etmesini emreder. Aksi hÂlde kulun duşeceği pişmanlık, yine Âyet-i kerîmelerde ne kadar ibretli bir şekilde bildirilmiştir:
كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا عَشِيَّةً أَوْ ضُحَاهَا
“KıyÂmet gununu gorduklerinde (dunyÂda) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.” (en-NÂziÂt, 46)
يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
“O gun onlar (kabirlerinden) meydana cıkarlar. Onların hicbir şeyi AllÂh ’a gizli kalmaz. Bugun hukumranlık kimindir? (Elbette ki) KahhÂr ve tek olan AllÂh ’ındır.” (el-Mu ’min, 16)
وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا إِنَّا مُوقِنُونَ
“O gunahkÂrların, Rableri huzûrunda başlarını one eğecekleri ve: «Rabbimiz! Gorduk, duyduk, şimdi bizi (dunyÂya) geri gonder de, sÂlih ameller işleyelim! Artık kesin olarak inandık.» diyecekleri zamanı bir gorsen!” (es-Secde, 12)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan