
CÂhiliye devrinde insanlar pek cok yanlış inanclara saplanıyor; akıl, idrak, şuur ve tefekkur gibi en kıymetli insÂnî meziyetleri alcaltan son derece gulunc durumlara duşuyor ve boylece ağır bir insanlık dramı yaşıyorlardı. Doğru bir duşunce, mustakîm bir fikir bulmak zordu. Yanlış fikirler almış başını gitmişti. Bunun bir neticesi olarak toplumda kadın ezilmiş; anneler horlanmış, kızlar utanc vesilesi olarak kabul edilmişti. Bu donemde yaşanan bir hikayeyi dinleyen Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadiseyi dinlerken ağlamaya başladı...Bir gun sahÂbeden biri, Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’e geldi ve şoyle dedi:
“–YÂ RasûlÂllah! Biz CÂhiliye ehliydik. Putlara tapar, kız cocuklarımızı diri diri toprağa gomerdik. Benim kucuk bir kızım vardı ve beni cok severdi. Oyle ki ben onu cağırdığım zaman sevincinden Âdeta ucar ve koşa koşa yanıma gelirdi. Bir gun yine onu cağırdım, koşarak yanıma geldi ve beni takip etmeye başladı. Yurudum ve Âilemize ait olan yakındaki bir kuyunun yanına vardım. Kızımın elinden tutarak onu kuyuya attım. Kulaklarıma gelen son sozleri; «Babacığım, babacığım!» diyen cığlıkları oldu.”
Bunları duyunca merhamet ummÂnı Efendimiz ’in nurlu gozlerinden yaşlar boşandı. Orada hazır bulunanlardan biri hÂdiseyi anlatan zÂta cıkışarak:
“–Ey filÂn! Sen RasûlullÂh ’ı uzdun!” dedi.
Rasûl-i Ekrem -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“–Ona mÂni olmayın! O, kendisini huzne gark eden ve muhim gorduğu bir şeyi sormak istiyor.” buyurdu ve o şahsa:
“–Anlattıklarını tekrar et!” buyurdu. SahÂbî sozlerini tekrarlayınca Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- yine ağladı. Gozyaşları mubÂrek sakallarını ıslattı. Daha sonra ona:
“–Allah, (musluman olanların) CÂhiliye doneminde yaptığı hatÂları affetti. Şimdi sen hayatına yeniden başla!” buyurdu. (DÂrimî, Mukaddime, 1)
Gorulduğu gibi insanlık, ateş cukurunun kenarına gelmişti. İctimÂî hayat, mÂnevî bakımdan buyuk bir cokuntuye uğramış, fertler helÂkin eşiğine gelmişti. İslÂm gelerek onları bu buyuk tehlikeden kurtardı ve onlardan nezih bir Asr-ı SaÂdet toplumu meydana getirdi. CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:
“Hep birlikte AllÂh ’ın ipine (İslÂm ’a) sımsıkı sarılın; parcalanıp tefrikaya duşmeyin! AllÂh ’ın size olan nîmetini hatırlayın: Hani siz birbirinize duşmandınız da O, gonullerinizi birleştirmişti ve O ’nun nîmeti sÂyesinde kardeş olmuştunuz. Yine siz bir ateş cukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah, size Âyetlerini boyle acıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Âl-i İmrÂn, 103)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı SaÂdet Toplumu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan