Hayat boyunca herkesin muhtac olduğu bir firÂset.Her Musluman, peygamberlerdeki fetÂnet (kalbe bağlı akıl, firÂset ve basîret) sıfatından hisse alıp, akıl nîmetini en verimli bir şekilde kullanmalıdır.
AbdulkÂdir-i GeylÂnî Hazretleri, başından gecen bir hÂli şoyle anlatmıştır:
Bir gun gozumun onunde bir nur peyd olmuş ve butun ufku kaplamıştı. Bu nedir diye bakarken, nurdan bir ses geldi:
“–Ey AbdulkÂdir, ben senin Rabbinim. Bugune kadar yaptığın amel-i sÂlihlerden oyle memnûnum ki, bundan boyle sana haramları helÂl eyledim.” dedi.
Ancak hitap biter-bitmez, ben bu sesin sÂhibinin şeytan -aleyhillÂne- olduğunu anladım ve:
“–Cekil git ey mel ’un! Gosterdiğin nur, benim icin ebedî bir zulmettir.” dedim.
Bunun uzerine şeytan:
“–Rabbinin sana ihsÂn ettiği hikmet ve firÂsetle yine elimden kurtuldun! HÂlbuki ben yuzlerce kimseyi bu usûl ile yoldan cıkarmıştım.” diyerek uzaklaştı.
Ellerimi ulu dergÂha actım; bunun, Rabbimin fazlı olduğu idrÂki icinde CenÂb-ı Hakk ’a şukurler eyledim.
Bu sozleri dinleyen cemaatten biri sordu:
“–Ey AbdulkÂdir, onun şeytan olduğunu nereden anladın?”
AbdulkÂdir GeylÂnî (k.s.) cevap verdi:
“–Sana, haramları helÂl kıldım, demesinden!..”
İşte bu, hayat boyunca herkesin muhtac olduğu bir firÂsettir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan