
TÂlût'un ordusu Calut uzerine giderken başlarına gelen olaylar ve TÂlût'un ordusunun imtihanı...TÂlût, hukumdar olduktan sonra ordusunu duzene koydu ve Kral CÂlût ’un uzerine yurudu.
Mevsimin cok sıcak olması sebebiyle askerin suya ihtiyacı da fazlaydı. Fakat İşmoil -aleyhisselÂm- ’a CenÂb-ı Hak ’tan bir tÂlimÂt geldi. Bu ilÂhî emri oğrenen TÂlût:
“–AllÂh sizi su ile imtihan edecek. Kim kanıncaya kadar ondan icerse benim askerim değildir!..” dedi.
Onlerindeki nehirden, ancak bir avuc icmeye izin verilmişti.
İbn-i AbbÂs -radıyallÂhu anhumÂ- ’ya gore bu nehir, Şerîa diye isimlendirilen Urdun Nehri ’dir. (İbn-i Kesîr, Kısasu ’l-EnbiyÂ, s. 511)
TÂlût ve askerleri, bahsedilen ırmağın kenarına geldiler. Ordu 80.000 kişi idi. Bunun 76.000 kişisi tÂlimÂt dışında kana kana su ictiler. Sadece 4.000 kişi emre itaat etti. Daha sonra bunların pekcoğu da firÂr etti. Geriye 313 kişi kaldı. Bu sayı, Bedir Harbi ’ne iştirÂk eden mu ’min askerlerin sayısıyla aynıdır.
Nitekim Ber -radıyallÂhu anh- ’tan şoyle nakledilmektedir:
“Biz, Hazret-i Muhammed ’in ashÂbı olarak şoyle derdik: Bedir ’de bulunanların sayısı, TÂlût ’un (Filistin) Nehri(ni) beraber gectiği mu ’min askerlerinin sayısı olan 313 ’tur.” (BuhÂrî, MegÂzî, 6)
Nehirden, bir avuctan fazla su icenlerin susuzlukları daha da arttı; dudakları kurudu ve hÂlsiz kalıp bîtap duştuler, nihÂyetinde perişan oldular. Emri dinleyenlere ise, aldıkları bir avuc su kÂfî geldi. Ayrıca îmanları kuvvetlenip, cesÂret ve gucleri ziyÂdeleşti.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Boylece TÂlût, askerleri ile (Kudus ’ten) ayrılınca onlara şoyle dedi:
«–Muhakkak ki AllÂh, sizi bir nehirle imtihÂn edecektir. Buna rağmen kim ondan icerse artık benden değildir. Eliyle bir avuc ictiği mustesnÂ, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şuphesiz o bendendir!»
Fakat iclerinden pek azı mustesnÂ, hepsi ırmaktan (kana kana) ictiler. TÂlût ve îmÂn edenler, beraberce ırmağı gecince:
«–Bugun bizim CÂlût ’a ve askerlerine karşı koyacak hic gucumuz yoktur!» dediler.
AllÂh ’ın huzûruna varacaklarına inananlar (ise):
«–Nice az sayıda bir birlik, AllÂh ’ın izniyle cok sayıdaki birliği yenmiştir. AllÂh sabredenlerle beraberdir.» dediler.” (el-Bakara, 249)
Âyet-i kerîmede askerî disipline dikkat cekilmektedir. Bir ordunun muzafferiyeti, her şeyden once kumandanın emirlerine harfiyen riÂyet etmekle mumkundur. Savaşta gÂlip gelmek, sayıya değil, haklı olmaya, doğruluğa, îman ve mÂneviyÂta bağlıdır. Zafer tÂcı, kemmiyetten ziyÂde keyfiyet sÂhibi orduların başına konur. Asr-ı saÂdetteki muhÂrebeler, bu hÂlin en bÂriz şÃ‚hididir. Yine yakın tarihimizdeki Canakkale MuhÂrebeleri de, bu hakîkatin en mukemmel misÂllerinden biridir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan