
Sultan 2. Abdulhamît ’i tahttan indirildiğini tebliğ icin parlamentoca secilmiş bulunan dort kişilik hey ’ete ısrarla SelÂnik mebûsu yahûdî Emanuel Karassou kendisini de dÂhil ettirmiş bu duruma sultan da icerlemiştir.Meclis-i MebûsÂn 17 Aralık 1908 ’de toplandı. En azılı Osmanlı duşmanları dahî mebûs secilerek meclise girmişti. Hatt ne hazindir ki, mecliste azınlıkların tesiri, musluman mebûslardan daha coktu.
İttihat ve Terakkî iktidÂrı, kısa zamanda halkın umûmî sû­ret­te nefretini kazandı. Karşılaştığı tenkitleri şiddetle bastırıyor ve muhÂliflerini gazeteci veya fikir adamı demeden suikastlerle yok ediyordu. Bu durum, ortaya cıkan nefreti had safhaya cıkarınca, kendi iktidarlarını korumak icin sÂdık adamları olarak gordukleri avcı taburlarını Rumeli ’den getirip Taşkışla ’ya yerleştirdiler. Fakat bunların başlarında bulunan subaylar, kısa zamanda Beyoğlu Âlemleriyle siyÂset girdabına suruklendiler ve askerleriyle alÂkalarını kestiler. Serbest kalan avcı taburlarındaki askerler, halkla temas kurma imkÂnı buldular. Boylece İttihat ve Terakkî ’nin irtikÂb ettiği mel ’ûnÂne zulum ve hıyÂnetleri oğrendiler. Bunun uzerine, korumaya me ’mur oldukları bu kadroya karşı ayaklandılar. İstanbul ’da birkac gun teror hÂkim oldu. BÂzı İttihat ve Terakkî milletvekilleri sokak ortasında katledildi. İşte 31 Mart Vak ’ası denilen hÂdise budur.
Bu ayaklanma sebebiyle iktidarlarını tehlikede gorerek korkuya kapılan İttihat ve Terakkî, Rumeli ’den “Hareket Ordusu” denilen on beş bin kişilik bir kuvveti der­hÂl İstanbul uzerine sevk ettiler.
Sultan 2. Abdulhamît, bu capulcu gurûhuna karşı -maalesef- aşırı merhameti sebebiyle hareketsiz kaldı. HÂlbuki sarayının etrafında iyi tÂlim ve terbiye gormuş otuz bin asker vardı. LÂkin koca Sultan, taht ve saltanatı icin bu hengÂmede bile kan dokmeye rÂzı olmadı. Neticede Hareket Ordusu ’na sırtını dayayan İttihat ve Terakkî hukûmetince hal ’ olunarak tahttan indirildi.
Usûlen tanzîm edilen fetv ise, tamamen haksız ve mesnedsizdi. Kendisine bulunabilen kusur ise, “kutub-i mu ’tebere-i dîniyyeyi cem ’ u ihrÂk”, yani mûteber dînî kitapları toplatıp yaktırmaktı.
Bu buhtÂnın aslı şoyledir:
O zamanlar Kur ’Ân-ı Kerîm ’in şahıslarca basım ve yayını yasaktı. Kur ’Ân-ı Kerîm ’i devlet bastırır ve parasız dağıtırdı. Şahısların Kur ’Ân-ı Kerîm tab ’ında gereken ihtimÂmı gosteremeyecekleri duşuncesiyle konulmuş bulunan bu yasağa rağmen Kur ’Ân-ı Kerîm tab ’ olunursa, bunlar musÂdere edilip yakılır, kulleri de îtin ile, ciğnenmeyecek bir toprağa gomulurdu.
SULTAN KENDİ KENDİSİNİ AZLETSİN! Diğer taraftan hal ’ fetvÂsı, Âit olduğu makamdan sÂdır olmamıştır. Bu maksatla parlamentoya celbedilen ve kendisine baskı yapılan fetv emîni Hacı Nûrî Efendi, PÂdişÃ‚h ’ın hal ’i icin kÂfî bir şer ’î sebep mevcut olmadığını beyandan sonra şoyle dedi:
“Hal ’ meş ’ûmdur (uğursuzdur)! Sultan Abdulazîz hal ’ edildi. Arkasından koca Rumeli elden gitti. Rumeli ’den mil­yon­lar­ca muhÂcir İstanbul ’a geldi. Medrese ve cÂmiler, lebÂleb bunlarla doldu. Ben o zaman medrese talebesiydim. Yetim cocukları sırtımda taşımaktan omuzlarım curumuştu. MÂdem ki ille de PÂdişÃ‚h ’ın hal ’ini arzu ediyorsunuz, kendisine arz ediniz; o, kendi kendisini azletsin!..”
Bu munÂkaşaya şÃ‚hid olan Talat Paşa, ipin ucunun elinden kacacağını anlayınca, bu defa ulemÂdan olan milletvekillerine istenilen fetvÂyı vermeleri icin baskı yaptı. Bu baskı neticesinde Sultan Abdulhamît Han hakkındaki mÂhut hal ’ fetvÂsı ortaya cıktı.
Hazindir ki, bu keyfiyeti Sultan Abdulhamît ’e tebliğ icin parlamentoca secilmiş bulunan dort kişilik hey ’ete ısrarla SelÂnik mebûsu yahûdî Emanuel Karassou kendisini de dÂhil ettirmişti. Koca Sultan, bu hey ’ette o yahûdîyi de gorunce, diğerlerine donup:
“–Sizler muslumansınız! Beni halîfe olarak gorup gormemeyi arzu etmek hakkınızdır. LÂkin bu yahûdînin aranızda işi ne?!.” demekten kendini alamadı.
Onlar da, bu soz uzerine başlarını onlerine eğdiler. O zaman Sultan, butun bu olanların mukadderÂt îcÂbı olduğunu duşunerek:
“Bu, Azîz ve Alîm olan AllÂh ’ın takdîridir...” (YÂsîn, 38) meÂlindeki Âyet-i kerîmeyi okudu.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Muesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan