Sahabe devrinde hadisleri iki bolumde incelememiz gerekir. Birinci bolum Hazreti Peygamber'in hayatta olduğu donem, ikincisi ise Hazreti Peygamber'in vefatından, son sahabî'nin vefat tarihi kabul edilen hicrî 110 senesine kadar olan donemdir.Hazreti Peygamber hayattayken ortaya cıkan meseleler, mevcut Kur'an ayetleri ışığında veya bizzat Peygamberimizin ifade ve tatbikatıyla cozumleniyor ve hukme bağlanıyor­du.

Bu donemde sahabe hayatta karşılaştığı her problemi, bizzat Hazreti Peygamber'e sorarak halletmeye calışıyordu. Oteden beri yapageldikleri bazı uygulama ve alışkanlıkların dinî bakımdan ne değer ifade ettiğini de yine O'na sorarak oğreniyorlardı. Dolayısıyla Hadis ve sunnet, onların yeni dinî hukumleri oğrenme yolundaki bu şiddetli arzu ve gayretli calışmaları neticesinde coğalıp gelişti. Hazreti Peygamber'e ait soz ve tatbikatın hepsi, O ’nun olumune kadar olan devrede tamamlanıp sona erdiği icin gercek ve saf şekliyle hadis ve Sunneti, bu donemde gormekteyiz. Cunku bu devrede Hadis Mevzu faaliyeti gorulmemiş, bazı yanlış anlamalar da Hazreti Peygamber tarafından duzeltilmiştir. HÂlbuki Hazreti Peygamber'in vefatından sonraki donemde, fitne hareketlerinin başlamasıyla beraber, hızlı bir Hadis Mevzu faaliyeti gorulmuş, boylece mevcut hadis kulliyatı, Hazreti Peygamber'in vefatından onceki doneme oranla bir kac misli artmıştır.

HZ. PEYGAMBER'İN VEFATIYLA BAŞLAYAN DONEM

Hazreti Peygamber'in vefatıyla birlikte başlayan ikinci donemde de sahabe, hadis ve sunnet hususunda titiz davranmaya devam ettiler. Mesela Hazreti Omer gelişiguzel hadis rivayet edilmemesini istiyordu. Boylece Hazreti Peygamber'in soz ve tatbikatının ehil olmayan kimselerce istismar edilmesini onlemiş olacaktı. Cok Hadis rivayetiyle meşhur olan sahabî Ebu Hureyre'ye “Hazreti Omer zamanında da şimdiki gibi cok Hadis rivayet eder miydin?” diye sorduklarında “Ne haddime, eğer size rivayet ettiğim gibi Hazreti Omer devrinde de Hadis rivayet etseydim Omer beni kamcısıyla doverdi” diyerek onun bu titizliğine işaret etmiştir. Boylece Hazreti Peygamber'in hayatında, O'nun izni ve teşvikiyle başlayan Hadis yazma faaliyeti, sahabe devrindeki hadis faaliyetlerinin en onemlilerinden biri oldu. Bu faaliyet sonunda hadislerin ilk yazılı metinleri gorulmeğe başlanmıştır. Bazıları gunumuze kadar gelebilmiş olan hadis sahifeleri, bunlar icinde onemli bir yer tutar. Bu sahifeler onları yazan sahabîlerin adıyla meşhur olmuştur.

HADİS RİVAYETLERİNDE ŞAHİTLİK

Sahabe, Hazreti Peygamber'e isnad edilen rivayetleri kabul etme hususunda da cok dikkatli davranmıştır. Bilhassa ilk dort halifenin uygulamaları buna ornek verilebilir. Mesela Hazreti Ebu Bekir kendisine sorulan bir soru uzerine cevresindekilere, bu konuda Hazreti Peygamber'den bir hadis duyan olup olmadığını sormuş, bunun uzerine Muğire b. MesIeme'nin soylediği hadisi ise, ancak ikinci bir sahabî'nin şahitliğinden sonra kabul etmiştir.

Hazreti Omer evine gelip uc defa izin isteyen ve cevap alamayınca geri donen sahabî Ebu Musa'l-Eş'arî'ye nicin geri donduğunu sormuş o da, Hazreti Peygamber'in, “sizden biriniz bir eve girmek icin uc defa kapıyı calar da iceriden gir izni verilmezse geri donsun” buyurduğunu belirtmiştir. Hazreti Omer: “Vallahi bu sozun Rasûlullah'a ait olduğuna dair bana bir delil getirmelisin”, deyince Ebu Musa, Ubey b. Ka'b'ı şahit olarak ona goturmuştur. Bunun uzerine Hazreti Omer; “ben seni tohmet altında bırakmak icin değil, sırf insanların, Rasûlullah Efendimiz hakkında dedikodu yapmalarından endişe ettiğim icin boyle hareket ettim” demiştir.

SAHABENİN HADİSLERİ KABUL ETMESİ VE NAKLETMESİ

Hazreti Ali de: “Ben Rasûlullah'ın ağzından bir hadis işittiğim zaman Allah'ın nasip ettiği kadarıyla ondan faydalanmaya gayret ederdim. Fakat başka birisi Peygamber'den bir hadis rivayet ederse ona yemin ettirirdim. Yemin edince de onu tasdik ederdim”, diyerek bu konudaki titizliğini ortaya koymaktadır.

Butun bu ornekler, sahabe'nin Hazreti Peygamber'in vefatından sonra da O'nun sunnet ve hadislerini korumada gosterdikleri aşırı ihtimama işaret etmektedir.

Sahabe'nin hadisleri kabul etme ve onları nakletme hususunda gosterdikleri ozenin yanı sıra, bu donemde cok hadis rivayet eden sahabîler de mevcuttur. Sahabe'nin bazı ileri gelenleri Hazreti Peygamber'den her işitilenin yalan yanlış rivayet edilmesine mani olmak ve hadis rivayetini belli esaslara bağlamak icin fazla hadis rivayetini hoş gormuyorlardı. Bu yuzden Ebu Hureyre bir hayli tenkit edilmiştir. Muksirûn diye isimlendirilen boyle cok hadis rivayet eden sahabîlerin yanı sıra, Mukıllûn denilen az hadis rivayet edenler de vardı.

SAHABE ARASINDA HADİS OĞRENİM VE OĞRETİM FAALİYETİ

Hazreti Peygamber'in vefatından sonra, sahabe arasında hadis oğrenim ve oğretim faaliyeti de buyuk bir hızla gelişti. Fetihler icin uzak bolgelere dağılan sahabîler, yeni fethedilen bu yorelerin muslumanlığı kabul eden topluluklarına, Hazreti Peygamber'in soz ve tatbikatını oğretiyorlar, onlara bir nevi hocalık yapıyorlardı.

Mescitte başlayan ilk hadis oğrenimi yine mescitlerde devam etti. Belli başlı İslam şehirlerinin mescitleri hadis oğrenmek isteyenlerle dolup taştı. Ayrıca bu ilim aşığı kimseler icinde bilgilerini artırmak isteyenler, uzak bolgelere meşakkatli yolculuklar yaparak, hadis bilen kimselerden hadis oğrendiler. Hadis tarihinde 'rihle' olarak bilinen bu cetin yolculuklar, ilk muslumanların, ilim uğrunda katlandıkları fedakÂrlıkları gostermesi bakımından dikkat cekicidir.

DUŞUNELİM

Sahabenin ileri gelenlerinden olan Abdullah İbni Omer (r.a.) sunnete cok bağlıydı. Oyle ki İbni Omer, Mekke ile Medine arasında yer alan bir ağacın altında kaylûle (gunduz uykusu) yapar, nicin diye sorulunca, "Bu ağacın altında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem uyumuştu" der.

Bir başka ornekte ise şoyledir; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Mescid-i Nebevî'nin bir kapısı hakkında "Bu kapıyı kadınlara bıraksak" dediği icin Abdullah İbnu Omer (r.a.) o kapıdan olunceye kadar gecmemiştir.
İslam ve İhsan