AllÂh ’a muhabbetin en buyuk alÂmeti O ’na itaattir.“Seven, sevdiğine itaat eder.” dustûrunca, Rabbini seven bir mu ’min, dÂim O ’na itaat hÂlinde olur. İtaat ve teslîmiyet ile yapılan az bir ibÂdet, itaatsiz ve teslîmiyetsiz yapılan dağlar kadar ibÂdetten Hak katında daha makbûldur. Zîr kulluk, itaat ve teslîmiyetle başlar. Nitekim şeytan, yuce dergÂhtan ibÂdet eksikliği sebebiyle değil, itaat ve teslîmiyet noksanlığından dolayı kovulmuştu.

AshÂb-ı kirÂm hazarÂtı, AllÂh ’a ve Rasûlu ’ne olan sevgi, bağlılık ve itaatleri nisbetinde tekÂmul ettiler. İlÂhî emirlere, sevgi ve teslîmiyet ile îtirazsız boyun eğmeleri sÂyesinde, butun ummete numûne olan yıldız şahsiyetler hÂline geldiler.

İLÂHÎ EMİRLERE İTAAT

Hazret-i MevlÂnÂ, Mesnevî ’sinde cemÂdÂtın dahî ilÂhî emirlere itaat hÂlinde olduklarını ne guzel ifÂde eder:

“Gormez misin? Bulutlar, guneş, ay ve yıldızların hepsi de bir nizam uzere hareket ederler. Bu sayısız yıldızların her biri, vaktinde doğar, doğuş zamanları ne gecikir, ne de once olur.

Bu hÂrikaları nasıl oldu da, peygamberlerin mûcizelerinden bilmedik, anlayamadık? Onlar taşı ve asÂyı akıllı hÂle getirdiler. Bunları gor de obur cansızları as ile, taş parcası ile kıyÂs et.

Taş parcalarının azîz Peygamber Efendimiz ’e ve asÂnın da Hazret-i Mûs ’ya itaat etmeleri, diğer cansız sandığımız butun varlıkların Hakk ’ın emrine nasıl boyun eğdiklerini haber verir.

Onlar lisÂn-ı hÂl ile derler ki: «Biz AllÂh ’ı biliyoruz ve O ’na itaat ediyoruz. Biz rastgele yaratılmış boş şeyler değiliz. Biz hepimiz Kızıldeniz ’e benzeriz. O, deniz olduğu hÂlde batırıp boğacağı Firavun ile İsrÂîloğullarını tanıyıp ayırt etti.»

Nerede bir ağac ve taş varsa, Hazret-i Mustaf ’yı gorunce apacık selÂm vermişti ya; işte cansız bildiğin her şeyin de canlı olduklarını boylece bil!..”

YÂni sÂdece insanlar ve cinler değil, hayvÂnÂt ve hatt cemÂdÂt dahî, AllÂh ve Rasûlu ’ne itaat hÂlindedir. Butun varlıklar itaate koşarken, insanın isyan bataklıklarında boğulması ne kadar hazindir. O hÂlde, AllÂh ’ın yarattığı mahlûkÂtın itaatlerinden ibret alarak, huzûr-i ilÂhîde kemÂl-i edeple eğilmemiz îcÂb eder.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan