Tasavvufta 40 sayısı ve onemi nedir? 40 sayısının gizemi ve onemi nedir?Kırk sayısı rûhî olgunluk bakımından pek ehemmiyetlidir:

Hazret-i Âdem ’in camurunun mayalanması, kırk gun surmuştur. RivÂyet edildiğine gore:

“AllÂh, Âdem ’in hilkat toprağını kırk gun kudret eliyle yoğurmuştur.” (Taberî, Tefsîr, III, 306)

Bu gunlerin her biri, keyfiyeti bizlerce mechûl olan bir zaman dilimidir.

Her bir insan, anne karnında 40 gun nutfe, 40 gun aleka ve 40 gun mudğa hÂlinde bulunur; sonra rûh uflenir. Bu hususta Sahîhayn ’de gecen bir hadîs-i şerîf şoyledir:

İbn-i Mes ’ud -radıyallÂhu anh- anlatıyor:

“SÂdık (doğru) ve Masdûk (sadÂkati tasdîk olunmuş) olan RasûlullÂh -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki:

«Sizden birinin yaratılışı, annesinin karnında kırk gunde cem olur. Sonra bu kadar muddetle “aleka” olur. Sonra bu kadar muddette “mudğa” olur. Sonra AllÂh bir meleği dort kelimeyle gonderir: (Bu melek) rızkını, ecelini, amelini, şakî veya saîd olacağını yazar, sonra ona rûh uflenir…»” (BuhÂrî, Kader, 1; Bed ’u ’l-Halk, 6; Muslim, Kader, 1/2643)

Peygamberlerin Hakk ’ın kelÂmını işitmeleri bakımından kırk gunun buyuk bir ehemmiyeti olduğu gibi, evliyÂullÂhın kalblerinden hikmet pınarlarının fışkırması icin de bunun ehemmiyeti buyuktur.

Hadîs-i şerîfte:

“Kırk sabah ihlÂsla Rabbine yonelen kimsenin kalbinden diline hikmet pınarları akar!” (Suyûtî, el-CÂmiu ’s-Sağîr, II, 137/8361) buyrulmuştur.

Tasavvufta mÂnevî terakkî icin kırk gun muddetle tatbîk edilen ve “cile” yÂhud “erbaîn” diye tÂbir olunan usûlun esbÂb-ı mûcibeleri de bu hadîs-i şerîf ile Mûs -aleyhisselÂm- ’ın Tûr Dağı ’nda yaşadığı kırk gunu bildiren Âyet-i kerîmelerdir.

CismÂniyetin rûhÂniyete bağlanması 40 ’a mahsus olduğu gibi, ondan ayrılması da yine 40 ’a mahsustur. ÂdetullÂh boyledir.

İrfÂn ehli de, dort ve dordun katlarının ehemmiyetine dikkat cekmişlerdir. MeselÂ;

KÂinÂtın temelini dort unsur oluşturur: Su, hava, toprak ve ateş.

Arş-ı A ’zam dort koşelidir; onu sekiz melek taşır.

Mûs -aleyhisselÂm- kırk gun (gece) oruc ve riyÂzÂtla emrolunmuş; bundan sonra kendisine Rabbi ile konuşma şerefi bahşedilmiştir…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan