
Osmanlı devleti kuruluşu nasıl oldu? Anadolu beylikleri donemi nasıl gercekleşti? Kayıların oba hayatından beylik ve devlet yapısına gecişin de nasıl bir surec devam etti? Osmanlı beyliği nasıl kuruldu? Beylik secimi ve Ertuğrul gazinin vefatı. Ermenibeli, Kulacahisar ve Domanic savaşları ve tarihleri. Osmanlı beyliğinin yukselişi ve Osmanlı devletinin ilanı...Osmanlı Devleti Kayı beyi Osman Gazi tarafından 1299 yılında Soğut beldesinde kurulmuş, ilerleyen yıllarda hızla buyuyerek 200 yıl icerisinde cihan devleti haline gelmiştir.
Turk tarihinin Osmanlı evresini yorumlarken beklide en cok yoğunlaşmamız gereken evre devletin kuruluş sureci olmalıdır. Zira devletin toplumsal temellerini, gayesini, ilerleyişini, evrilişini ve her şeyden ote başlangıc noktasını doğru tespit etmemiz, Osmanlının ortaya cıkış surecinden yıkılış surecine kadar olan tum evrelere bakışımızın olgunlaşmasını sağlayacak, tarihi tarihsel verilerle yorumlamamıza yardımcı olacaktır.
Turkler, İc Asya ’dan başlayan goc hareketleriyle 900 yıllık bir seruvenle adım adım batıya ilerlemiş (M.s. 150-1150), kimi kolları Avrupa ’nın doğusuna kadar ulaşmış (Avrupa Hunları, Uzlar, Kıpcaklar, Kumanlar), kimi kolları Hazar Denizini Turk golu haline getirmiş (Hazar Devleti), kimi kolları ise Selcuklulardan daha erken donemlerde Anadolu hudutlarına ulaşmışlardı (Oğuz Yabguluğu). Ancak hicbiri Sultan Alparslan gibi kesin ve geri donulmez bir galibiyetle Anadolu ’da tutunamamıştı.
Buyuk Selcuklu hukumdarı Alparslan, 1071 ’deki destansı zaferinden sonra Anadolu ’nun kapılarını Turk boylarına acmış, ata yurtları olan İc Asya ’dan demografik ve siyasi calkantılar nedeniyle tutunamayarak batıya doğru suregelen goc seruvenlerinde nihai yurtlarına adım atabilmişlerdi. Buyuk Selcuklu Devletinin en guclu doneminde Anadolu ’nun kapılarını acan Turkler, Bizans ’ın Anadolu ’daki kesin hÂkimiyetinin ortadan kalkmasından sonra Orta Doğu ’dan gelen diğer Semitik (Arap kokenli) toplumlarında Anadolu ’ya yaklaşmalarının onunu acmıştı. İlerleyen 100 yıllık surecte Buyuk Selcuklu Devleti yıkılmış, Anadolu ’nun bağrında bakiyelerinden yeni bir devlet kurulmuştu (Anadolu Selcuklu Devleti).
1071 ’den itibaren Anadolu ’nun bereketli toprakları Turkler tarafından akın akın yurt edinilmeye başlandı. İc Asya ’da tutunamayan Turk boyları, henuz 2 yuzyıl once goctukleri İran/Irak/Suriye hattındaki Musluman Devletlerin birbirleri ile catışmalarından uzaklaşmak ve Buyuk Selcuklu Devletinin yıkılmasından sonra yeni ve daha mureffeh yurtlar arayışına girmek icin Anadolu ’ya akın ediyorlardı. Bununla birlikte Selcuklulardan once Anadolu ’ya yaklaşan Oğuzlar, Hazar Devletine bağlı gocebe Turk boyları, Karahanlı Devletinin ardılları ve Selcuklulardan sonra Anadolu ’ya goc etmek zorunda kalan Harzemşahlar ve elbette İran/Irak/Suriye hattında Buyuk Selcuklu Devletine tabi olan irili ufaklı Fars ve Arap kabilelerde bu goc dalgasına katılmışlardı. Anadolu, 1071-1200 yılları arasında yoğun ve istikrarlı goclerle yeni ev sahipleri tarafından yurt haline getiriliyordu.
Anadolu ’nun Malazgirt savaşı oncesi demografik yapısı oldukca kozmopolitdi. Doğu Roma İmparatorluğu Anadolu ’da yaşayan bolgedeki muhtelif toplumları paralı asker olarak kullanıyor, bolgenin guvenliğini sağlamak karşılığında ise paralı askerlere odediği ucretleri vergi adı altında dolaylı olarak geri alıyordu. Alparslan ’ın Anadolu ’nun kapılarını acmasından sonra Doğu Roma ’nın Anadolu uzerindeki tahakkumu ortadan kalkınca bolgeye yaşayan toplumlar (Ermeniler, Gurculer, Kucuk Kafkas Prenslikleri, v.b.) Selcuklu Ordusu ile savaşmaktan cekinerek ve hatta Doğu Roma ’ya karşı Selcuklu Ordusuna hizmet ederek hayatta kalmaya calışıyorlardı.
1071-1220 yıllarındaki bu calkantılı donem, Anadolu Selcuklu Devletinin en guclu donemine kadar devam etti. Anadolu Selcuklu Devleti hukumdarı Alaeddin Keykubat doneminde ise(1220-1237) bolgenin kaderini değiştirecek onemli gelişmeler yaşandı. İc Asya ’dan başlayan Moğol akınları Anadolu hududuna kadar ulaşmıştı. Moğol istilalarına kadar Anadolu ’ya gocmemiş olan Turk boyları da mecburiyet gereği Anadolu ’nun Osmanlı Devleti oncesi son kalabalık goc dalgalarını oluşturdular. Ustelik Gazne Devletinin en kalabalık bakiyesi olan Harzemşahlarda Anadolu sınırlarına kadar ulaşmış, 13. Yuzyılın başlarında ortaya cıkan bu siyasi calkantı Anadolu ’daki Selcuklu hakimiyetini tehdit etmeye başlamıştı. Artan Moğol baskısı ve Eyyubi Devletinin ardılları ile kotu giden siyasi munasebetlerden sonra bolgedeki onemli guclerden biri olan bir diğer Turk Devleti Harzemşahlar ile savaşın eşiğine gelinmiş, Selcuklu hÂkimiyetini kabul etmiş olan Ermeniler, asi ve kalabalık bir Turk boyu olan Artuklu ve Menguclu beyliği Anadolu Selcuklu Devletine bağlılığını reddederek bağımsızlıklarını ilan etmeye teşebbus etmişlerdi. Bu keşmekeş Anadolu ’daki Selcuklu hÂkimiyetini derinden sarsmaya başladı. İlerleyen yıllarda Moğol tehdidinin artması Anadolu Selcuklu Devletinin otoritesini kaybetmesine neden oldu. Bu durum Selcuklu devletine bağlı beyliklerin başına buyruk hareket etmelerine yol actı. Anadolu ’da yerleşik hale gelmiş olan Turk boyları ise artık kendi kaderlerini tayin etmek zorundaydılar.
1250 ’li yıllardan itibaren Anadolu tam anlamıyla bir otorite boşluğuna suruklendi. Selcuklu hukumdarı Alaeddin Keykubat ’ın vefatından sonra yerine gecen oğlu 2. Gıyaseddin Keyhusrev (1237-1246), devleti ayakta tutmakta zorlandı. Irak-İran-Suriye hattından goc eden Turkmenler itikadı farklılıklar nedeniyle (Alevilik-Sunnilik) ayrışmış ve devlet tarafından yurt verilmeyince tarihe Babai isyanı olarak gecen hadise gercekleşmiş, bu hadisenin neticesinde Gıyaseddin Keyhusrev tahtını terk ederek kacmıştı. Keyhusrev, sonradan tekrar tahtına gecse de hukumdarın otoritesinin sarsılmış olması Selcuklu Devletinin merkezi idaresini zayıflatmaya yetti. Moğollar ise kendilerine karşı koyabilecek tek guc olarak gordukleri Selcukluların zayıflamasını fırsat bilerek Anadolu ’ya ilk saldırılarını gercekleştirdiler. 1243 ’de yaşanan Kosedağ savaşında yenilen Selcuklu Devleti Moğol hÂkimiyetini kabul etmek zorunda kaldı. Selcuklu Devleti artık Moğol hukumdarları tarafından atanan valiler tarafından yonetiliyor, Selcuklu sarayı Moğol tahakkumu altında varlığını devam ettirmeye calışıyordu.
Moğol idaresini kabul etmek zorunda kalan 2. Gıyaseddin Keyhusrev ’in vefatından sonra Selcuklu Devleti icerisinde saltanat mucadeleleri baş gostermeye başladı. Anadolu ’nun bereketli topraklarında gozu olan Moğollar icin bu buyuk bir fırsat oldu. Kendilerine boyun eğmeyen boylar ve aşiretler uzerinde zulum uygulamaktan imtina etmeyen Moğollar (İlhanlı Devleti) tarih kayıtlarındaki tahminlere gore 400 Binden fazla Turkmen koyluyu vahşice katletti.
Anadolu onlarca beylik, yuzlerce aşiret ve milyonlarca Turkmen tarafından yurt edinilmiş ancak merkezi bir idare tarafından yonetilemeyen keşmekeş bir coğrafya haline gelmişti. Turkmenler artık kendi kaderlerini tayin etmek zorundaydılar. Bu minvalde kendi istikbalini cizen boylardan Kayılar Anadolu Selcuklu doneminin son evresinde guclenerek Osmanlı Devletinin temellerini attılar.
ANADOLU BEYLİKLERİ DONEMİ
Anadolu Selcuklu Devleti, Kosedağ Savaşı sonrasında Moğol tahakkumu altına girmeye başladığında merkezi otorite sarsılmış, Anadolu ’da bulunan beylikler Moğol tahakkumu altına giren Selcuklu saltanatına bağlılığını yitirmişti. 13. Yuzyılın sonlarına gelindiğinde ise durum daha da vahim bir hal aldı. Selcuklu saltanatı mucadelelere sahne oluyor, birbiri ile anlaşamayan varisler kendi hÂkimiyetlerini ilan ederek devletin coğrafi sınırlarını boluyor, Moğollar ise bu keşmekeşten istifade ederek Anadolu ’yu yağmalıyordu.
Bu tarihlerde Anadolu ’da Selcuklu Devletine tabi 9 beylik bulunuyordu. Devletin batı sınırlarında Artuklu (Mardin) ve Dilmacoğulları (Bitlis), kuzeyde Cobanoğulları (Kastamonu) ve Pervaneoğulları (Sinop), guney ve batı sınırlarında Alaiye (Alanya), Kaserioğulları (Balıkesir), Menteşoğulları (Milas), ic kısımlarda ise Karamanoğulları (Konya), Sahipataoğulları (Afyonkarahisar) beylikleri bulunuyordu.
Selcuklu devleti zayıfladıkca Anadolu beylikleri bolgelerinde daha cok soz sahibi oluyor ve kendi iclerinde gucleniyor ancak Anadolu ’da ki birlik azalıyordu. Anadolu ’yu bir arada tutan temel unsur olan Selcuklu Devleti ise Moğollar tarafından atanan ve kendi emrinden cıkmayacak hukumdarlar tarafından yonetiliyordu. Selcuklu tahtına artık temsili hukumdar oturmaya başlamıştı. Zira Anadolu beylikleri uzerinde herhangi bir tahakkumu kalmamıştı. Moğollar (İlhanlılar) 14. Yuzyıldan itibaren zayıflamaya ve guc kaybetmeye başladılar. İlhanlılar 1295 yılında İslamı resmi din olarak kabul etmişlerdi. Ancak hem İlhanlı saltanat ailesi daha once Budizmi kabul etmiş, ardından Şamanizme geri donmuşlerdi. Bu anlamda İslamı kabul etmiş olmaları İlhanlı saltanat ailesinin itikadi acıdan ayrı bir cenderenin icerisine surukledi. Bu durum devlet politikalarını da etkiledi. İlhanlı devleti 1300 ’lu yıllardan itibaren zayıflamaya başlamıştı ancak bu durum Selcuklu Devletinin toparlanması icin yeterli değildi. Zira saltanat makamı ve devletin tum idari mekanizmaları işlevselliğini kaybetmişti. Son temsili Selcuklu hukumdarı 2. Mesut Han ’ın vefatından sonra Moğollar yerine bir hukumdar tayin etmese de Mesut Han ’ın yerine gececek kimse olmadığı icin Selcuklu Devleti fiilen sona ermiş oldu (1308).
KAYILAR
Kayılar, kokenleri itibariyle 24 oğuz boyundan biri olarak varlıklarını yuzlerce yıldır koruyan guclu ve onemli bir boydu. Gokturkler ve Karahanlılar donemlerinde İc Asya ’da varlıklarını devam ettiren Kayılar, 9. Yuzyılda Selcuklu Devleti bunyesinde ekseriyetle Horasan bolgesinde varlıklarını surdurmekteydiler. Selcuklu tebaası olmayan ancak Selcuklu Devleti hudutları icerisinde diğer Turk boyları gibi konar/gocer yaşayan Kayılar Anadolu ’ya iki ayrı donemde iki ayrı kol halinde girdiler. İlk onemli Kayı kolu Malazgirt Zaferi ile Anadolu ’ya giriş yapmış ve ilerleyen yıllarda guclenerek Artuklu beyliğini kurmuşlardı. Horasan ve Merv bolgesinde varlıklarını devam ettiren bir diğer Kayı kolu ise Moğol baskıları nedeniyle Batıya doğru suruklenmiş, Harzemşahlar ile birlikte 12. Yuzyılın sonlarında Anadolu ’ya girmişlerdir.
Kayıların sayıca hatırı sayılır buyuklukte bir nufusa sahip olduğunu bunyesinden iki buyuk beylik cıkarttığından hareketle gorebiliyoruz. Ancak Selcuklu devrinden once tarih sahnesinde ismine pek rastlanmamaktadır. Bunun muhtemel sebebi Kayıların diğer buyuk Turk kitleleriyle birlikte hareket etmemiş olmalarıdır. Gerek Gokturkler devrinde, gerekse Karahanlılar doneminde tarih kayıtlarına duşmuş ve ulaşabildiğimiz tarih kayıtlarına etki edecek bir siyasi tezahurun icinde bulunmadıkları duşunulebilir. Ancak varlıklarını yuzlerce yıl devam ettirebildiklerini, Anadolu ’ya goc ettiklerinde ise takriben 70 bin cadırlık geniş bir nufusa sahip olduklarını duşunursek kendi kaderlerini kendileri belirlemiş, gecte olsa Turk Tarihindeki yerlerini 12. Yuzyıl itibariyle almışlardır.
Kayılar, Anadolu Selcuklu Devletinin yıkılma surecine girmesi ile Anadolu Beylikleri ’nin bağımsız ve kendi başlarına idare edilmeye başlandığı donemde Bizans ’a karşı elde ettiği başarılar neticesinde guclenmiş, yaklaşık 40 yıllık bir surecin sonunda İmparatorluk haline gelerek Osmanlı Devletinin kurucu unsurları olmuşlardır.
Osmanlı Devletinin kuruluşu surecinde baş rolu ustlenen Kayı Boyunun Anadolu ’daki varlıkları Buyuk Selcuklu Devleti doneminde Anadolu ’ya giren Turk boyları kadar eski değildir. Kayılar Anadolu ’nun Turkleşmesinden yaklaşık 100 yıl sonra Anadolu ’ya girmişlerdir.
Kayılar, Moğol saldırılarının etkisiyle İc Asya ’dan batıya doğru goc hareketine girişen Turk boyları ile birlikte Buyuk Selcuklu Devletinin hukum surduğu İran coğrafyasına goc etmişlerdi. Ancak Buyuk Selcuklu Devleti 1157 ’de yıkılınca İran coğrafyası Abbasilerin tahakkumu altına girmeye başladı. Buyuk Selcuklu Devletinin yıkılmasından sonra merkezi bir yonetime bağlı olmasalar da vilayetlerin yonetimi halen Buyuk Selcuklu Devleti tarafından gorevlendirilmiş olan valilerinin elinde bulunuyordu. Selcuklu valileri Abbasilerin bolgelerinde hÂkimiyet kurmasını arzu etmiyorlardı. Aynı şekilde Moğol baskısıyla İc Asya ’dan goc eden gocebe Turk boyları da Musluman olmalarına rağmen Arap hukumdarlar tarafından yonetilmek istemiyorlardı. Selcuklu valileri ve gocebe Turk boyları bu ortak menfaat etrafında buluşarak Abbasi akınlarına karşı ittifak kurdular. Bu donemde Kuzey İran coğrafyası Selcuklu ardılları olan Turklere, bolgede uzun suredir yaşayan gocer Turkmenlere, Kuzey Karadeniz hattında yaşayıp hazar denizi uzerinden İran ’a goc eden Tatarlara ve Moğol baskısıyla İc Asya ’dan goc eden gocebe Turk boylarına ev sahipliği yapıyordu. Selcuklu valileri Turkmenleri, Tatarları ve gocebe Turklerin en guclu unsurlarından olan Kayıları ikna ederek Abbasi akınlarına karşı bir ittifak oluşturdular ve bulundukları bolgeyi (Horasan/Merv kentleri) Abbasi akınlarından korudular. Bu başarıda en buyuk paya sahip olan Kayılar hem Buyuk Selcuklu Devleti sonrası İran coğrafyasında başsız kalmış olan Turkmenlerin bağlılığını kazandı hem de buyuk bir nufuz kazanarak bolgedeki Turk kitlelerin liderliğini ustlendi.
Kayılar bu tarihte yaklaşık 20.000 cadırlık kalabalık bir oymaktı. Bolgedeki Turkmenler ve Tatarlar ise 50.000 cadırdan oluşan cok daha kalabalık bir nufusa sahipti. Kendilerinden sayıca az olmalarına rağmen Kayı beyi Suleyman Şah ’ın giriştiği savaşlarda gosterdiği kahramanlıklar ve Kayıların elde ettiği başarılar Turkmen ve Tatarları etkiledi. Yeni ve guclu bir lider arayan bu Turk kitleleri Suleyman Şah ’a biat ederek Kayı boyuna katıldılar. Kayılar artık 70.000 cadırdan oluşan muazzam bir guc unsuru haline gelmişlerdi. 70 bin cadırlık bir nufus yaklaşık 50.000 kişilik bir savaşcı ordusu anlamına geliyordu. Oymağın savunması icin vazifelendirilen askerler duşunulduğunde ise en az 30.000 askerlik bir sefer gucu soz konusu oluyordu ki; bu rakam buyuk bir savaşın kaderini belirleyebilecek bir muharip unsur olmaları icin fazlasıyla yeterlidir.
Kayılar devletsiz ve toresiz kalmış, hem Moğollar hem de Abbasiler tarafından hedef haline gelmiş İran coğrafyasında varlıklarını devam ettirmek yerine Gaza etmek ve Anadolu ’da kurulmuş ve giderek guclenmekte olan Anadolu Selcuklu Devleti ’ne yakın olabilmek maksadıyla Anadolu ’ya goc etmeye karar verdiler. Anadolu goclerindeki ilk durakları Ahlat oldu (1191). Burada cok kısa sure kalan Kayılar, ardından once Erzurum ’a sonra ise Erzincan ’a yerleştiler. Ahlat, Erzurum, Erzincan hattı Anadolu Selcuklu Devleti ile Harzemşahlar devleti arasında sınır hattı durumundaydı. Doğusunda Harzemşahlar Moğol akınlarına karşı koymaya, Batısında Anadolu Selcuklu Devleti Anadolu ’daki hÂkimiyetini guclendirmeye ve Haclı seferlerine karşı koymaya calışıyordu. Kayılar ne Anadolu Selcuklularına ne de Harzemşahlara tabi olmadılar ve kendi kaderlerini kendileri tayin etme gayretine giriştiler. Yaklaşık 30 yıl boyunca Erzurum ve Erzincan ’da yaylayıp kışladılar ancak gecirdikleri onca zamana rağmen umduğunu bulamayan Suleyman Şah, asıl vatanı olarak gorduğu Turkistan coğrafyasına geri donmeye karar verdi. Genc ve kahraman bir bey olarak ayrıldığı Turkistan ’a şimdi yaşlanmış, omrunun son demlerini yaşayan bir bey olarak geri donuyordu.
Kayılar, goclerini vaktiyle Turkistan ’dan goc ettikleri Tebriz - Ahlat istikameti uzerinden değil guneyden Fırat nehri ve Halep vilayeti guzergahından gercekleştirdiler ve Halep vilayeti yakınlarında bulunan Caber kalesi yakınlarına kadar ilerlediler. Goc istikametleri gereği Fırat nehrini gecmek zorunda olan Kayılar, sığ gibi gorunen bir boğazdan nehri gecmeye karar verdiler. Oncu birlikler nehri gecemeyince durumu Suleyman Şah ’a bildirdiler. Suleyman Şah nehri kontrol etmek icin atını nehre surdu ancak at sendeleyince nehre duştu ve boğularak hayatını kaybetti. Suleyman Şah, sudan cıkartılarak Caber kalesi yakınlarında nehir kenarına defnedildi. Bu bolge sonradan Turk Mezarı olarak anılmıştır. Gunumuzde Suleyman Şah turbesi olarak gecen anıt mezarın bu bolgede bulunması hasebiyle Kayı beyi Suleyman Şah ’a ait olduğu duşunulmektedir.
Suleyman Şah ’ın vefatı uzerine Kayı boyunun dirliği bozuldu. Yaklaşık 70.000 cadır buyukluğunde olan Kayı boyu icerisindeki en kalabalık kitleyi Turkistan ’da Suleyman Şah ’a tabi olan Turkmen ve Tatarlar oluşturuyordu. Suleyman Şah ’ın olumu uzerine bu kitle Kayılardan ayrılarak Şam ’a doğru goc ettiler. Gunumuzde Şam Turkmenleri olarak varlıklarını devam ettiren topluluk Kayılardan ayrılan Turkmen-Tatar kitlelerin ardıllarıdırlar. Turkmen ve Tatarların ayrılmasından sonra geriye kalan ve Kayı neslinden olanlar Suleyman Şah ’ın 3 buyuk oğluna uydular. Aslında Suleyman Şah ’ın 4 oğlu vardı. Yetişkin olan oğulları Sungur Tigin, Gundoğdu bey, Ertuğrul Bey Kayı boyuna onderlik ettiler. En kucuk kardeş olan Dundar ise henuz cocuk yaşta olduğu icin ağabeylerine uymuştur.
Turkmen ve Tatarların ayrılmasından sonra Turkistan ’a goc etmekten vaz gecen Kayılar, geldikleri guzergÂhı izleyerek yine Fırat nehri uzerinden Erzurum ’a geri donduler. Pasin Ovasında bulunan Surmeli Cukuru mevkiinde kışladılar. Ancak bu birliktelikte uzun surmedi. Suleyman Şah ’ın en buyuk oğlu olan Sungur Tigin ve onun bir kucuğu olan Gundoğdu Bey, Suleyman Şah ’ın olumu uzerine yarım kalan Turkistan gocunu tamamlamaya karar verdiler. Ertuğrul bey ise Turkistan ’a donmek yerine Anadolu ’da kalıp gaza etmenin daha doğru olacağını duşundu. Bunun uzerine Kayı boyunun buyuk bir bolumu, tigin olması hasebiyle Suleyman Şah ’ın en buyuk oğlu Sungur Tigine ve onunla birlikte hareket eden Gundoğdu beye biat ederek Turkistan ’a doğru goc ettiler. Ertuğrul beye ise yalnızca 400 cadır, kardeşi Dundar ve annesi Hayme Sultan biat ederek Erzurum ’da kalmıştır.
Kayılar Turkmenlerin, Tatarların ve Sungur Tigin ’e biat edenlerin ayrılmaları ile kuculerek 70.000 cadırlık bir oymaktan 400 cadırlık bir obaya donuştu. Artık kendi kaderlerini tayin edebilecek kadar guclu değillerdi. Kışlayabilmek icin bir hukumdara tabi olmaları, Gaza edebilmek icinse bir orduya mensup olmaları gerekiyordu. Zira birkac yuz kişilik bir askeri gucle ancak başıboş cetelerle ve yağmacılarla baş edebilirlerdi.
Ertuğrul Bey hem obasını muhafaza edebileceği guvenli bir yurt edinmek hem de Gaza edebilmek icin buyuk oğlu Saru Yatı ’yı Anadolu Selcuklu Devleti hukumdarı Alaeddin Keykubat ’a elci olarak gonderdi. Alaeddin Keykubat, Ertuğrul Beyin talebine muspet yanıt vererek Kayılara Soğut vilayetini kışlak, Domanic ve Ermenibeli dağlarını yaylak olarak tahsis etti. Kayılar artık Selcuklu Devletinin tebaası olarak yaşayacaklar, Selcuklu ordusu ile gaza edecekler ve Batı Anadolu ’nun bereketli topraklarında hayatlarını devam ettireceklerdi. Kayılar once Ankara ’ya oradan Soğut ’e gectiler. Soğut bu tarihten sonra Kayıların kadim Yurtları haline geldi. Ertuğrul bey, Gazi unvanını aldı ve omrunun sonuna dek Soğutte yaşadı. Savaşsız, uzun ve mureffeh bir omrun ardından 1281 yılında, 90 yaşında vefat etti. Buyuk Oğlu Osman bey tarafından inşa edilen turbesi Soğut (Bilecik) ilcesinde bulunmaktadır.
Ertuğrul Gazi ’nin vefatından sonra Kayıların başına buyuk oğlu Osman Bey gecti.
OSMANLI BEYLİĞİNİN KURULUŞU
Anadolu Selcuklu Devleti yıkılırken Anadolu ’ya hukum suren beylikler kendi kaderlerini tayin etmeye, bolgedeki varlıklarını sağlamlaştırmaya calışıyordu. Bu donemde Kayılar henuz bir beylik kurabilecek kadar guclenebilmiş değillerdi ve kendilerine yurt olarak verilen Soğutte komşuları olan Bizans tekfurları ile iyi ilişkiler kuran kucuk bir oba olarak varlığını devam ettiriyorlardı. Osmanlı Beyliğinin kurulması sureci Ertuğrul Gazi ’nin vefatından sonra yerine gecen Osman Bey doneminde gercekleşmiştir.
Kayılar, yeni yurtları olan Soğut ’e yerleştiklerinde bu bolge oldukca sakin ve mureffeh bir bolgeydi. Bizans devleti İstanbul dışında olan bolgeleri sınır valileriyle yonetmekteydi. Soğut İnegol, Karacahisar ve Bilecik tekfurluklarının (Vali) tam ortasında bulunan Selcuklu Devleti sınırını teşkil ediyordu. Karacahisar ve Bilecik tekfurları, uzun zamandır Selcuklu Devleti ile iyi geciniyor, vergi veriyor ve herhangi bir husumet gutmeksizin Bizansa bağlı olarak bolgedeki varlıklarını devam ettiriyorlardı. Kayıların Soğut ’e yerleşmesinden sonra Ertuğrul Gazi de komşu tekfurluklarla iyi ilişkiler kurmuş herhangi bir husumet gutmemiş ya da mucadele icerisine girişmemişti. Hatta bu tekfurluklar Kayıların bolgedeki varlıklarından oldukca memnunlardı. Zira bolgede başıboş gezen Tatar yağmacılar yerleşik bir hayat suren Rum koylerine saldırıyor ve yağma yapıyorlardı. Kayıların bolgeye yerleşmelerinden sonra bu yağmacılar kendileri gibi bozkır savaşlarını bilen Kayılardan cekindikleri icin artık yağma faaliyetlerine teşebbus etmediler.
ERTUĞRUL GAZİ'NİN VEFATI VE BEYLİK SECİMİ
Ertuğrul Gazi, bereketli ve mureffeh bir omur yaşayarak 1281 yılında 90. yaşında vefat ettiğinde ardında uc yiğit evlat ve bir kardeş bıraktı. Ertuğrul Gazi'nin olumunden sonra oğulları Saru Yatı, Osman ve Gunduz ile kardeşi Dundar beylik icin namzetlerdi. Ertuğrul Gazi'den sonra en tecrubeli kişi Ertuğrul Gazi'nin kardeşi Dundar beydi ancak Satu Yatı hem devlet idaresinde Ertuğrul Gazi'nin rahlei tedrisinde ozenle ve ihtimamla yetiştirilmiş hem de Moğollar ile yapılan savaşlarda basireti ve cengaverliği ile ruştunu ispat etmiş tecrubeli bir kumandan olarak daha guclu bir aday durumundaydı. Bunun yanında Osman cok iyi bir avcıydı ve av merakı ile diyar diyar gezmiş, kendisine hem beylik icinden hem de beylik dışından pek cok hayran ve tanış kazanmıştı. Bu ozellikleri ile Gaziler (Alplar) kendisine fevkalade bir teveccuh ve itibar gostermekteydi. Ertuğrul Gazi'nin en kucuk oğlu Gunduz ise henuz bu rekabette yer alabilecek meziyetlere sahip değildi.
Dundar bey bu şartlarda guclu bir aday olamadı. Kayı aşireti kendilerine Saru Yatı (Savcı) ve Osman'ı bey olarak tayin ettiler. Turk toresinde de gayet tabii bir yonetim bicimi olan ortak hukumdarlık Hunlar, Gokturkler, Karahanlılar ve Selcuklular doneminde olduğu gibi bir tur ortak hakanlık ile Osman ve Saru Yatı birlikte Kayıların beyliğine atandılar. Dundar bey ise beyliğin idaresinde Osman ve Saru Yatı'dan sonra en yetkili kişi konumunda vazife aldı.
Saru Yatı (Savcı) beyden tarih kaynakları cok fazla soz etmemektedir. Bunun nedeni Saru Yatı'nın 1287'deki Domanic Savaşında şehit duşmesidir. Ertuğrul Gazi'den sonra yerine Osman Bey'in varis olarak gectiği duşuncesi bir yanılgıdır. Bu yanılgının sebebi Aşıkpaşazade'nin Saru Yatı'dan yeterince bahsetmemesi ile ilgilidir. Oysa Neşri ve Tevarih-i Al-i Osman'da Satu Yatı'dan bahsedilen beyitler ve destanlarda beyliğin Saru Yatı ve Osman tarafından ortaklaşa idare edildiğini anlamamız icin yeterince veri bulunmaktadır.
Ertuğrul Gazi doneminde başlayan iyi ilişkiler Osman Bey doneminde artarak devam etti. Osman Bey doneminde Anadolu Selcuklu Devletinin bolgede hatırı sayılır bir tahakkumu kalmamıştı. Bu siyasi ortamda bolgede yeni bir guc ortaya cıktı. İleride buyuk bir beylik olacak olan Germiyanoğulları bu tarihlerde bolgelerindeki hakimiyetlerini guclendirmeye başlamışlar ve Karacahisar tekfurluğu icin bir tehdit unsuru haline gelmişlerdi. Bu durum, Karacahisar Tekfurluğu ile dostane ilişkiler icerisine giren Osman Bey ’in Germiyanoğulları ’na karşı hasmane bir tutum izlemesine yol actı. Ancak bu hasmane durum bir savaşa yol acmadı.
Osman Bey, doğumundan beyliğine kadar olan sure boyunca hic savaş gormemiş, hic gaza etmemişti. Komşuları olan Bizans tekfurları ile iyi geciniyor, kendilerine yurt olarak verilen bereketli topraklarda uzun yıllardır guven icerisinde yaşıyorlardı. Osman Gazi bu mureffeh yıllarında av sevdasına tutuldu. Surekli ava cıkıyor, av icin gittiği yerde gunlerce kalıyordu. Ustelik sadece kendi yaylasında değil uzak diyarlara seyahat ediyor, av seyahatlerinde gittiği yerde bazen birkac gun bazen daha uzun ikamet ediyordu. Osman Beyin bu av seyahatleri onun tanınmasına ve sevenlerinin artmasına vesile oldu. Zira uzak diyarlardan av icin gelen bir Bey her gittiği yerde saygıyla ve hurmetle karşılanırdı. Osmanlı Tarihcisi Aşık Paşazade, Osman Beyin bu av sevdasını “gece gunduz demeden, dort bir yana yururdu” şeklinde ifade etmiştir.
ERMENİBELİ SAVAŞI (1284)
Osman Beyin ilk savaşı Ermenibeli Savaşı olmuştur. Osman Bey, her ne kadar Karacahisar ve Bilecik tekfurları ile cok iyi ilişkiler icerisinde olsa da İnegol Tekfuru Aya Nikola, Osman Beyin bolgedeki varlığından rahatsız oluyor ve kendisine husumet besliyordu. Kayılar, bahar yaklaşınca yaylaya cıkmak uzere hazırlık yapıp yola duştuklerinde İnegol Tekfuru Kayıların geride bıraktıkları mallarını yağmalattı. Bu Kayıların maruz kaldığı ilk saldırıydı. Bu durumu Bilecik Tekfuruna bildirdi ve yaylaya cıkarken geride kalan mallarını kendisine emanet etmek istediğini belirtti. Bilecik Tekfuru bu talebi kabul etti ve Osman Bey kışlağını guvence altına aldı. Osman Bey bununla yetinmedi. İntikamını almak icin yapacağı saldırı oncesinde keşif amacıyla yanına 70 kişi alarak İnegol Tekfurluğuna doğru yola cıktı. Osman Beyin geldiğini fark eden İnegol Tekfuru, guzergÂhı uzerine pusu kurdurttu. Osman Bey kendisine pusu kurulduğunu onceden fark etse de geri donmeyerek devam etti. Ermenibeli dağının eteğinde İnegol Tekfurunun askerleriyle karşılaşan Osman Bey burada cetin bir mucadele verdi. Sayıca cok kalabalık olan İnegol Tekfurunun askerlerine karşı carpışarak geri cekildiler. Bu savaşta kardeşi Saru Yatı ’nın oğlu Uyal Hoca şehit duşmuştur. Gunumuzde Uyal Hoca ’nın mezarı İnegol Hamza Bey koyunde bulunmaktadır.
Osman Bey, pusudan kurtulsa da intikamını alabilmiş değildi. İntikamını almak icin acele etmedi. Daha once savaş tecrubesi olmayan Osman hem kendisini hem askerlerini savaşa hazırlayıp 1 yıl sonra yeniden İnegol Tekfuruna taarruz etti.
KULACAHİSAR SAVAŞI (1285)
Osman Bey, Ermenibeli ’de duştuğu pusudan kurtulup sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra ilk fethini gercekleştirmek ve Gazi unvanını almak icin 300 kişilik bir ordu hazırlayıp İnegol yakınlarındaki Kulacahisar kalesine bir gece baskını duzenledi. Mucadele cok kısa surdu. Beklemedikleri bir saldırıyla karşılaşan Bizanslı askerler mukavemet gosteremeyip teslim oldular.
Kulaca Hisar kalesi oldukca stratejik bir konumdaydı. Bu kalenin fethedilmesi ile Bizans ’ın bolgede askeri yığınak yapabileceği onemli bir hareket noktası ele gecirilmiş oldu. Osman Bey, kaleyi fethettikten sonra Bizanslı koylulere şu konuşmayı yapmıştır;
“Gonlunuzu hoş tutun, korkmayın. Canınıza, malınıza, ırzınıza zerre ziyan gelmeyecektir. Bunu ben, Kayı beyi Osman size soylerim. Şimdi pazara gidecekler yola koyulsun. Onları benim yiğitlerim koruyacaktır. Donuşleri de boyle olacaktır. Bundan boyle hep boyle olacaktır. Kulacahisarı hep yiğitlerim koruyacaktır. Size ziyan verecekleri yiğitlerim karşılayacaktır. Geceniz gunduzunuzden emin olacaktır!”
Onemli bir Bizans kalesinin fethedilmesi Osman Beyin namının yayılmasına vesile olmuştur. Beylik olamayan, Kayılar gibi kucuk gruplar halinde yurt tutan Turkmenler Osman Beyi yeni fatihleri olarak gorerek kendisine tabi olmaya başladılar. Kayılar bu savaştan sonra kalabalıklaşmış, guclenmiş ve Beylik olma yolunda ilk onemli adımlarını atmaya başlamıştır.
Kulacahisar kalesinin fethi daha buyuk ve daha cetin bir savaşın ilk evresi olmuştur. Sırada İnegol ’un fethi vardır.
DOMANİC SAVAŞI (1287)
İnegol Tekfuru Aya Nikola, Kulacahisarın kaybedilmesi uzerine gecmişten beri Kayılarla iyi gecinen Karacahisar Tekfuru ile ittifak kurarak Osman Beyi topraklarından atmak icin bir araya geldiler. Osman Bey artık kucuk bir aşiretin beyi değildi. Karacahisar Tekfuru ise eski dostları ve iyi komşuları olmaktan cıkmıştı. Tarih, hayatı boyunca savaş gormemiş Osman Beyin yalnızca iki yılda ve sayıları yuzlerle ifade edilebilecek kucuk bir orduyla art arda elde ettiği buyuk başarıları kaydetmeye başladı.
Kulacahisar kalesinin kaybedilmesinden 2 yıl sonra İnegol Tekfuru ve Karacahisar Tekfuru ordularını birleştirdiler ve ordunun başına Karacahisar Tekfuru ’nun kardeşi Kalanoz ’u komutan tayin ederek Osman Beyin uzerine taarruza gonderdiler. Osman Bey uzerine gelen ordunun haberini alınca gazilerini topladı ve onların gelmelerini beklemeden yola duştu. Bu iki ordu Domanic beldesinde bulunan İkizce mevkiinde karşılaştılar.
Domanic cok cetin ve uzun bir mucadeleye sahne oldu. Savaşın sonunda Osman Bey muazzam bir başarı elde ederek Bizanslıları bozguna uğrattı ve komutanları Kalanoz ’u ele gecirdi. Osman Bey ’in kardeşi Saru Yatı bu mucadelede şehit duşmuştu. Osman Bey Kalanoz ’un ele gecirildiğini haber alınca hiddetlenerek şu emri verdi; “Once karnını yarın, sonra eşip it gibi gomun”. Kalanoz ’un gomulduğu yer bu tarihten sonra “İtşeni” olarak anılmıştır. Şehit olan Saru Yatı ise Soğut ’e goturulerek babası Ertuğrul Gazi ’nin yanına defnedildi.
İkizce ’deki mucadele savaşın sonu anlamına gelmiyordu. Kendisine vergi veren ve itaat eden Karacahisar Tekfurunun Osman Bey ’e karşı taarruz ettiği haberini alan Selcuklu Hukumdarı 2. Mesud, Ordusunu toplayıp Karacahisar ’a sefere cıktı. Sultanın sefere cıktığını oğrenen Osman Bey ’de hazırlıklarını tamamlayıp savaşa katıldı ve Karacahisar Tekfurunun kalesi kuşatıldı. Kuşatma 2 gun boyunca devam etti. Ancak savaş neticelenmeden Ereğli ’ye saldırıldığı haberini alan 2. Mesud, Ereğli ’nin ateşe verildiğini ve halka zulum edildiğini oğrenince Ereğli ’ye doğru yola cıkmak zorunda kaldı. Karacahisarın kuşatması icin getirdiği silahları Osman Bey ’e teslim ederek geri dondu. Osman Bey, birkac gun daha suren cetin mucadelenin sonunda Karacahisar kalesini zaptetmeyi başardı. Bu kez Kulacahisar kalesinde yaptığı gibi Bizanslı koyluleri muhafaza etmedi. Once askerlerini ganimete boğdu, ardından koy evlerini gazilere ve tebaasına verdi. Bu fetihten sonra Karacahisar bir İslam kenti haline geldi. Bu savaş hem gaza, hem futuhat hem fetih olmuş, Osman Bey ’in itibarını fevkalade yukseltmiş ve Osman Beyin devletli olma yolunda buyuk bir aşama kaydetmesini sağlamıştır.
OSMANLI BEYLİĞİNİN YUKSELİŞİ
Osman Bey, art arda kazandığı savaşlar, gercekleştirdiği fetihler ve askerlerine dağıttığı ganimetlerle kısa surede un saldı. Cevredeki Turk boyları Osman Beye tabi olmak icin elciler gonderiyor, ordusu ve tebaası her gecen gun artan Osman Bey artık sadece Kayıların değil kendisine tabi olan tum Turk boylarının beyliğini ustleniyordu.
Osman Bey, Karacahisarın fethedilmesinden sonra muvaffakiyetinin haberini iletmesi icin kardeşinin oğlu Aytemur ’u Sultan 2. Mesud ’a elci olarak gonderdi. Sultan 2. Mesud, bu habere cok sevindi ve kendisini taktir etmek icin hediye olarak atlar, silahlar ve değerli eşyaların yanı sıra beylik alametleri olan tabi, sancak ve ferman gonderdi (1289). Bu alametler Osman Beyin Selcuklu Sultanı tarafından Bey olarak tayin edilmesi anlamına geliyordu. Osman Bey artık Osmanlı Beyliğinin lideri olacak, bundan boyle fethedeceği topraklar kendi malı olacaktır.
BİLECİĞİN FETHİ
Osman Beyin art arda elde ettiği başarılar eski dostu olan Bilecik Tekfurunu tedirgin etmeye başladı. Yukselen Osmanlı Beyliğinin bir gun kapısına dayanacağını onceden gormuştu. Ancak İnegol ve Karacahisar Tekfurları gibi cenk etmekten ve sonunun onlar gibi olmasından endişe etti. Bunun yerine Osman Beye bir tuzak hazırladı. Oğlunu Yerhisar Tekfurunun kızı ile evlendirecek olan Bilecik Tekfuru, tertip edilecek duğune Osman Beyi de davet etti. Amacı Osman Beyi savunmasız yakalayıp suikast duzenleyerek ortadan kaldırmaktı.
Osman Bey bu teklifi severek kabul etti. Zira Bilecik Tekfuru ile eski dostlardı ve kendisiyle daha once hic yuz yuze karşılaşmamışlardı. Osman Beyin bu tuzağa duşmemesi mumkun değildi. Zira duğune askerleriyle gidemez, bu daveti de reddedemezdi. Osman Beye bu durumu Bilecik Tekfurunun hasmı olan Harmankayası Tekfuru haber verdi. Kendisine duzenlenecek suikastı haber alan Osman Bey, akıllıca bir hamle yaparak once cok kıymetli hediyeler gonderdi ardından askerlerine kadın elbiseleri giydirip himayesindeki kadınlar gibi yanında duğune getirdi. Ayrıca her zamanki gibi yaylaya cıkacaklarını, mallarını emanet yine kalede himaye edilmek uzere gonderdiğini haber verdi. Yine kadın kılığına girmiş ve kecelerle gizlenmiş askerlerini kalenin icerisine soktu. Boylece hem duğun esnasında doğrudan Tekfuru zaptedecek hem de kaleyi icerden kuşatacaktı. Duğune geldiği esnada kadınlarının rahat etmeleri icin ayrı bir yerde oturmalarını rica etti. Boylece kadın olmadıklarının anlaşılması ihtimalini ortadan kaldırdı.
Duğun devam ederken Osman bey birden aya kalktı ve atına binerek uzaklaştı. Bilecik Tekfuru, kendisine duzenlenecek suikastin farkına vardığını ve bunun icin kactığını duşunerek peşine duştu. Bir sure Bilecik Tekfurunu peşinden surukleyip Kaldıravık denen bir mevkie geldiklerinde tekfuru tuzak icindeki tuzağa cekmiş oldu ve Tekfuru kendi kılıcıyla bizzat oldurdu. Bu esnada da katırlarla gizlenerek kaleye giren askerler duğun olması hasebiyle iceride pek kimse bulunmayan kaleyi kolayca zapt ettiler. Duğunde bulunan askerler ise duğun yerinde cenk ederek Bizans askerlerini bertaraf etti. Osman Bey, zekice bir hamleyle uyguladığı uc adımlık planını başarıyla tamamladı ve Bilecik Tekfurluğunu kolay yoldan fethetmiş oldu. Bilecik Tekfurundan destek alan İnegol Tekfurunu zapt etmesi icinde Turgut Alp adındaki askerini vazifelendirerek İnegol ’e gonderdi.
Osman Bey, Turgut Alp ’in kuşattığı İnegol ’e giderek kaleyi zaptetti ve İnegol Tekfurunu oldurdu. Askerlerine yağma izni verdi ve İnegol Tekfurunun son kalesini duşurup İnegol ’u tumuyle fethetti.Savaşın sonunda Bilecik Tekfurunun oğluyla evlendirilecek olan Harmankayası Tekfurunun kızını oğlu Orhan'a ile evlendirdi. İsmi Lilufer hatun olarak değiştirildi. Lilufer (Nilufer) Hatun, Osmanlı hukumdarlarının ilk gayrimuslim gelini olmuştur ve 3. Osmanlı Hukumdarı 1. Murad'ın annesidir.
OSMANLI DEVLETİNİN İLANI (1299)
Osman Bey, Karacahisar ’ı fethettikten sonra bu bolgeyi tebaasına acmış, koylere kendi tebaası olan Musluman kitleleri yerleştirmiş, kiliseleri camiye cevirterek bolgeyi Muslumanlaştırmıştı. Zamanla bir İslam şehri haline Karacahisar ’ın yerlileri bir araya gelerek Cuma namazı kılmak istediler. Amacları hutbeyi Osman Bey adına okutmaktı. İslam geleneğinde Hutbe, o toprakların yegÂne sahibi adına yani hukumdar adına okunmaktaydı. Halk, Osman Beyi artık hukumdar olarak gormek istiyordu.
Osman beyin kayınpederi olan Şeyh Edebali ’nin muritlerinden Dursun Fakıh, bolgede saygı goren bir zattı. Halk, bu taleplerini Dursun Fakıh ’a ilettiler. O da bu konuyu babası Şeyh Edebali ’ye iletti. Osman Bey, olan biteni oğrenince “Size ne lazımsa onu oyle yapın” diyerek tebaasının husnu talebini kabul ve tasdik etti. Dursun Fakıh, “Han ’ım! Bu iş icin Sultandan icazet ve izin gerekir” diyince Osman Bey, Osmanlı Devletinin kuruluşunu mujdeleyen o yanıtı verdi;
“Bu şehri ben bizzat kendi kılıcımla aldım. Sultanın bunda bir faydası olmadı. Ondan nicin izin alayım? Ona sultanlık veren Allah, bana da gazayla hanlık verdi. Eğer kastedilen şu sancak ise ben sancak goturup kÂfirlerle uğraşmadım. Sonra o, ben Selcuk soyundanım derse ben de Gok Alp oğluyum derim. Yok eğer bu ulkeye onlardan once geldim derse benim dedem Suleyman Şah da ondan once gelmiştir.”
Halk Osman Gazinin bu soylediklerinden haberdar olunca sevincle camiye koştu. Dursun Fakıh hutbeyi Osman Gazi adına okudu. Osman Bey artık devletli olmuş, devletini ve hukukunu ilan etmişti. O artık bir bey değil bir Han olarak anılacaktır. Osman Gazi Han, Karacahisar camiinde kendi adına okuttuğu hutbeyi muteakip bayram namazında hÂkimiyeti altındaki tum camilerde okutarak Osmanlı Devletini tum dunya ya ilan etmiş oldu. Osman Gazi, bayram namazını Eskişehir ’de kıldığında hutbe Osman Gazi Han adına okunuyordu (1299).
OSMAN GAZİ ’NİN RUYASI
Osman Gazi ’nin Osmanlı Devletinin kuruluşunu mujdeleyen ruyayı gormesi ve ruyasını hocası Şeyh Edebali ’nin yorumlaması ile ilgili bilgiler, Osmanlı tarihcisi Aşık Paşazade tarafından nakledilmiş kayıtlı bilgilerdir. Aşık Paşazade, bu bilgileri Şeyh Edebali ’nin oğlu Mahmut Paşa ’dan bizzat dinlemiş ve kaydetmiştir. Aşık Paşazade ’nin naklettiği bilgilere gore Osman Gazi bu ruyayı Ermenibeli ’nde pusuya duşurulmesinden bir yıl sonra 1285 yılında gormuştur. Ruyasında gorduğu kişi Edebali adında bir şeyhtir. Şeyh Edebali aslında sanıldığı gibi Osman Beyin hocası değildir. Bolgede sevilen, halk tarafından buyuk itibaren goren, pek cok kerameti gorulmuş, varlıklı ancak comert, evinden misafiri eksik olmayan mubarek bir zat olarak biliniyordu. Osman Bey de bu zata zaman zaman misafir olur hasbıhal ederdi.
Osman Gazi bir gece ibadet edip dua ettikten sonra uykuya daldı. Ruyasında kendisine misafir olduğu bu zatın goğsunden bir ay doğarak kendi goğsune giriyor, ardından karnından bir ağac bitiyor, bu ağacın alemi kaplıyor, golgesinde dağlar meydana geliyor, bu dağların yamacından sular akıyor, bu sulardan kimileri iciyor kimileri bahcesini suluyor, kimileri ceşmeler akıtıyordu.
Gorduğu ruyayı doğrudan bu zata giderek anlattı. Şeyh Edebali, ruyayı dinledikten sonra “Oğul Osman Gazi, sana mujdeler olsun, yuce Allah sana ve nesline padişahlık verdi, kutlu olsun. Ayrıca kızım Malhun senin eşin olacak.” dedi.
Osman Gazi, bu ruyayı gordukten hemen sonra kılıcını kuşanarak İnegol Tekfurunun kontrolunde bulunan Kulacahisar kalesini zapt etmiş ilk fethini gercekleştirmiştir.
Son yuzyılda ortaya cıkan bazı tarih kaynaklarında Osman Beyin Şey Edebali ’nin kızını ikinci eş olarak aldığı, Malhun Hatun ’un Şeyh Edebali ’nin değil Selcuklu veziri Omer Abdulaziz ’in kızı olduğuna dair bilgiler gecmektedir. Elimizdeki en itibar edilir ve guclu kaynak olan Osmanlı tarihcisi Aşık Paşazade, Malhun hatunun Şeyh Edebali ’nin kızı olduğunu, Orhan beyin bu evlilikten doğduğunu belirtmektedir.
Kaynakca;
Aşık Paşazade / Tevarih-i Ali Osman (Osman Oğullarının Tarihi)
(Tarihi vakalar ve vakaların seyri doğrudan Aşıkpaşazade'nin ifadelerinden faydalanılarak hazırlanmıştır. Aşıkpaşazade'nin tarihlendirmediği vakalarda Prof.Dr. Halil İnalcık'ın kitapları ve beyanatları dikkate alınmıştır)
Kaynak site: turktarihim.com
İslam ve İhsan