
Ashab-ı Kehf, putperest ve zÂlim bir hukumdar olan Dakyanus devrinde Tarsus ’da yaşamış, îman ve tevhîd mucÂdelesi vermiş bir grup sÂlih genctir.Onlar, îmanlarında sebat gosterip zulumlere katlanmaları ve Allah yolundan ayrılmamaları sebebiyle medhedilmişlerdir. KıyÂmete kadar gelecek butun mu ’minler onları hayranlıkla yÂd edecektir.
Kral Dakyanus ’un yakınlarından olan bu gencler, karanlık ve bÂtıl inanclar arasında hakîkati bulmuşlardı. AllÂh ’a sığınıp dÂim du hÂlinde yaşamışlar, Allah da onların îmanlarını kuvvetlendirmiştir. Zamanı geldiğinde ise îmanlarını acığa vurup zÂlimlere karşı muhteşem bir îman celÂdeti sergilemişlerdir. Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“…O yiğitler (zÂlim hukumdarın karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: «Bizim Rabbimiz goklerin ve yerin Rabbidir. Biz O ’ndan başkasına ilÂh demeyiz. Yoksa sacma sapan konuşmuş oluruz. Şu bizim kavmimiz Allah ’tan başka ilÂhlar edindiler. Bu tanrılar konusunda acık bir delil getirseler ya, (ne mumkun!) Oyle ise Allah hakkında yalan uydurandan daha zÂlim kim olabilir?!»” (el-Kehf, 14-15)
Daha sonra, kendilerinin canına kasteden zÂlim Dakyanusʼun elinden kurtularak bir mağaraya sığındılar ve:
رَبَّنَٓا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا
“Ey Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, şu hÂlimizden bir kurtuluş yolu hazırla!” diye niyÂz ettiler. (el-Kehf, 10)
CenÂb-ı Hak onları mağarada uzun yıllar uyuttu. Hazret-i MevlÂn şoyle der:
“GÂfiller arasında bulunup onlardan menfî tesir almaktansa uyumak daha evlÂdır. CenÂb-ı Hak, AshÂb-ı Kehf ’i fÂsıkların arasından ayırıp onların kalplerini gafletten korumuştur.”
AshÂb-ı Kehf, 309 sene sonra uyandıklarında, mağarada cok az bir zaman kaldıklarını zannettiler. Şehirden erzak almaları gerekiyordu, ancak onların en muhim endişesi, îmanlarını muhÂfaza etmek ve haramlardan uzak durmaktı. CenÂb-ı Hak bu hususa şoyle işÃ‚ret eder:
“…Şoyle dediler: «Şimdi siz icinizden birini şu gumuş paranızla şehre gonderin de baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ve helÂl ise size ondan erzak getirsin. Ancak gÂyet nÂzik ve dikkatli hareket etsin ve sakın sizi kimseye sezdirmesin! Zira onlar sizi fark ederlerse ya taşlayarak oldururler, ya da kendi dinlerine dondururler, bu takdirde ise ebediyyen felÂh bulamazsınız!»” (el-Kehf, 19-20)
Bu ihlÂs ve samimiyetleri neticesinde onlar, AllÂh ’ın vaadinin hak olduğuna, O ’nun gucunun her şeye yettiğine, kıyÂmet, olumden sonra diriliş ve Âhiretin şuphe goturmez hakîkatler olduğuna delil oldular. (Bkz. el-Kehf, 21)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Genclik , Erkam Yayınları
İslam ve İhsan