
Kıyamet gunu arşın golgesindeki mes ’ud kimse ne yaptı da Allah (c.c) ona boyle bir mukafat verdi? İşte cevabı...Comertliğin aynası olan fakirlere yapılacak infaktaki en guzel edeb, “sağ elin verdiğini sol eline bile fark ettirmemek” şeklinde milletimizin darb-ı mesel hÂline getirdiği bir olcudur ki, bir hadîs-i şerîfe nazaran, bu şekilde infÂk edenler, "Arş ’ın golgesi altında bulunacak olan mes ’ûd kimselerdendir.[1]" Bunun gercekleşebilmesi icin ecdÂdımız, sayısız vakıflar kurmuştur. Bu vakıflardan yapılan infaklar, gayr-i muayyen şahıslardan geldiği icin riy musîbetinden izÂle olunmuştur. Alan, vereni bilmeden ona du hÂlindedir. FÂtih Sultan Mehmed ’in şu vakfiyesi buna ne guzel bir misÂldir:
“Ben ki İstanbul fÂtihi, AllÂh ’ın Âciz kulu FÂtih Sultan Mehmed; alın terimle mÂliki bulunduğum 136 dukkÂnımı aşağıdaki şartlar muvÂcehesinde vakfeyledim:
...Kulliyemde bin ve inşÃ‚ eylediğim aşhÂnede şehîdlerin hanımları, yetîmleri ve İstanbul fukarÂsı icin yemek yapılsın! Ancak yemek yemeye veya almaya gelemeyen mÂzeretlilerin yemekleri, hava karardıktan sonra kapalı kaplar icinde gozlerden ırak olarak evlerine goturulsun!..”
Vakfiyede gorulduğu gibi FÂtih Sultan Mehmed Han, toplumun korunmaya muhtac fertleri icin en hassas edep olculeriyle kÂideler koymuştur.
PÂdişÃ‚hı boyle bir edep sergileyen cemiyetin fertleri de, zekÂtlarını bir zarf icinde cÂmîlerdeki zekÂt taşlarına bırakırlar, muhtaclar da oradan, veren şahsı gormeksizin ihtiyacları kadar alırlardı.
Diğer taraftan, iffeti dolayısıyla hÂlini arz edemeyenlere infakta bulunmak da cok muhimdir. CenÂb-ı Hak buyurur:
“(Yapacağınız hayırlar), kendilerini AllÂh yoluna adamış, bu sebeple yeryuzunde kazanc icin dolaşamayan fakirler icin olsun! Bilmeyen kimseler, iffetleri sebebiyle onları zengin zannederler. Sen onları sîmÂlarından tanırsın. Cunku onlar, yuzsuzluk ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak AllÂh bilir.” (el-Bakara, 273)
“Mallarını gece ve gunduz, gizli ve acık hayra sarf edenler var ya, onların mukÂfatları AllÂh katındadır. Onlara korku yoktur, uzuntu de cekmezler.” (el-Bakara, 274)
[1] Bkz. BuhÂrî, EzÂn, 36.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan