
Hikmeti, ehil olmayana vermeye kalkışmak, hikmete zulmetmek olduğu gibi, ehil olanı hikmetten mahrum bırakmak da ona zulmetmektir.MevlÂn Hazretleri buyurur:
“Peygamberlerin nefesleri taşa bile tesir eder. Onların sozlerine dağlar bile boyun eğer. LÂkin bir ahmağa, onların sactığı hikmet incilerinden bir tanesi dahî isabet etmez!”
“Gaflet uykusuna dalmış bir bilgisize oğut vermek, corak bir yere to­hum ekmektir! Yahut colu sulamak gibidir. Ahmaklığın, bilgisizliğin yırttığı şeyi, artık hicbir yama tutamaz! Ey oğutcu; oraya hikmet tohumunu pek ekme!”
[Hikmeti, ehil olmayana vermeye kalkışmak, hikmete zulmetmek olduğu gibi, ehil olanı hikmetten mahrum bırakmak da ona zulmetmektir. Bu sebeple muʼmin, sozlerinin dozunu muhÂtabının idrÂk seviyesine gore ayarlamalı, kime nasıl hitÂb edeceğine dikkat etmelidir. Nasihat ve hatırlatmanın fayda vereceği durumda konuşmalı, aksi hÂlde susmalıdır.
FAYDA VERECEKSE OĞUT VER Nitekim Âyet-i kerîmede şoyle buyrulur:
“O hÂlde eğer oğut fayda verecekse oğut ver.” (el-A‘lÂ, 9)
Oğut, nasihat, îkaz ve hatırlatmanın fayda vermeyeceği durumlarda susmak, konuşmaktan evlÂdır. MevlÂn Hazretleri bu gerceği de;
“Korler carşısında ayna satma, sağırlar carşısında gazel okuma!” sozleriyle dile getirir.
NASİP KISSASI Yani oğut ve nasihatten hisse alabilmek de bir nasip işidir. Bu nasîbi kapanmış olanlara, en değerli nasihatlerin bile faydası dokunmaz. İstifÂde edebilecek kimseler varken bu gibi nasipsizlerle vakit kaybetmemek îcÂb eder.
Şu temsîlî kıssa, bu gerceği ne guzel hulÂsa eder:
Hazret-i Îs -aleyhisselÂm-, sanki kendisini bir aslan kovalıyormuş gibi canhıraş bir şekilde kacıyordu. Adamın biri, merakla ardından koşarak kimden kacmakta olduğunu sordu.
Îs -aleyhisselÂm-:
“–Ahmaktan kacıyorum!..” deyince bu sefer adam:
“–Sen, nefesi ile korlerin ve sağırların şifa bulduğu, duÂsıyla olulerin dirildiği «Mesih» değil misin? İstediğin her şeyi yapabildiğin hÂlde nicin kacıyorsun?” diye sordu.
Îs -aleyhisselÂm-:
“–Yemin ederim ki, İsm-i Âzam ’ı sağır ve kore okudum; onlar iyileşti; bir oluye okudum, dirildi; bir fakire okudum, zengin oldu. Fakat o duÂyı bir ahmağın kalbine binlerce de­fa okuduğum hÂlde fayda vermedi. O ahmak, katı bir taş ke­sildi de ahmaklığından vazgecmedi!” dedi.
Hayreti daha da artan adam, Hazret-i Îs ’ya tekrar sordu:
“‒İsm-i Âzam duÂsı, her hastanın şif bulmasına vesîle olduğu hÂlde nicin ahmaklığa tesir etmiyor? Bunun hik­meti nedir?”
Îs -aleyhisselÂm- cevap verdi:
“‒Ahmaklık, kahr-ı ilÂhî olan bir hastalıktır. Diğerleri ise kahr-ı ilÂhî ’ye uğramayan iptilÂlardır. İptil da bir hastalıktır; ancak sadece muptelÂsına acınır. Ahmaklığa ge­lince, o da bir hastalıktır, lÂkin ekseriy başkasını yaralar ve zarar verir.”
Bunun icindir ki Ârif zÂtlar şoyle buyurmuşlardır:
“Şu uc kişi, Allah dostu olamaz: Kibirli, cimri ve ahmak.”]
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013
İslam ve İhsan