Adil yonetici nasıl olur? Hz. Omer (r.a) tebasına nasıl hukmeder onları nasıl yonetirdi? Hz Omer'in (r.a) adaleti...
Hazreti Omer (ra) hem halife hem de devlet yoneticisi idi. Peygamberimizin,(a.s.m) “Hesaba cekilmeden once kendinizi hesaba cekin.” hadi­sini devamlı hatırında tutardı. Bu maksatla, her gunun akşa­mında kendi kendine, “Ey Omer, bugun Allah icin ne yaptın?” diye sorardı?


Olumu her gun kendisine hatırlatacak birini vazifelendirmişti. Sacına beyaz kıllar duştukten sonra, vazifelendirdiği bu zata, “Artık sana ihtiyac kalmadı.” di­yerek vazifesine son verdi.


Fırat Nehri kena­rında bir koyun kaybolsa, onun hesabını dahi Allah ’ın kendinden soracağına inanıyordu.


Hz. Omer (r.a.), bir savaş sonrası ganimetleri taksim etmişti. Herkese bir parca kumaş duşmuştu. Fakat bu kumaş tek başına bir işe yaramıyordu.

Oğlu Abdullah, babasına:

“Bu kumaş tek başına ne benim, ne de senin işine yaramıyor. Ben hakkımı sa­na vereyim de, kendine guzel bir elbise yaptır.” demişti.

Hz. Omer de oğlunun hediyesini kabul ederek bir elbise yaptırmıştı.

Birkac gun sonra, uzerinde bu elbise olduğu halde bir konuşma yapmak icin minbere cıkmıştı.


“Ey muminler! Beni dinleyin ve bana uyun.” der. arka saflarda biri itiraz eder.


“Ey muminlerin emiri! Seni dinlemiyorum ve sana itaat da etmiyorum! Cun­ku sen, Allah ve Resul ’unun yolundan gitmiyorsun!” dedi.


Halife bu buyuk iddia karşısında sarsıldı:

“Neden?” diye sordu.

O zat sebebini şoyle izah etti:

“Ganimet taksiminde, bizlerden hicbirine elbise diktirecek kadar bir kumaş duşmediği halde, goruyorum ki, sen o kumaştan fazla almış, bir elbise yaptır­mışsın!”

Hz. Omer, hesabını veremeyeceği bir iddiayla karşılaşmayı bekliyordu. Bu­nu duyun­ca rahatlamıştı. Cemaat arasında bulunan oğlu Abdullah ’a (r.a.) işaret etti. Hz. Abdullah da kalkıp durumu izah etti. Payına duşen kumaşı babasına verdiğini soyledi.

Halk sevincliydi. Gozler ikazda bulunan zata yonelmişti. O zat ayağa kalktı ve:


“Şimdi konuş, ey muminlerin emiri! Şimdi dinliyor ve sana itaat ediyorum.” dedi.


Bunun uzerine ellerini Rabb ’ine acan adalet kutbu Halife Omer şoyle dua et­ti:

“Ey Rabb ’im! Sana sonsuz hamd ediyorum ki, beni, yapacağım hatalardan do­layı ikaz edecek bir ummete halife etmişsin.”

Hz. Omer, hilafeti zamanında sık sık Medine sokaklarında dolaşır, halkın du­rumunu kontrol eder, ihtiyac sahiplerini tespite calışırdı. Bir gece dolaşırken bir evden cocuk ağlamaları işitti. Hz. Omer, cocukların nicin ağladığını sordu. Kadın, iki gunden beri ac olduklarını, bundan dolayı ağladıklarını, onları avu­tup uyutmak icin boş tencereyi karıştırıp durduğunu soyledi. Hz. Omer bu cevap uzerine irkildi.

“Biraz bekle, ben hemen ge­liyorum.” dedi.

Hemen koşup bir miktar un ve yağ sırtladı. Hizmetcisi de yanın­daydı. Torbayı taşımak icin ısrar ettiyse de, Hz. Omer:

“Kıyamet gunu benim yukumu de taşıyacak mısın?” diyerek onun isteğini reddetti.

Hz. Omer bir defasında birinin dilendiğini gordu. Yanına yaklaştı. Bu bir gayrimuslimdi. Nicin dilendiğini sordu. İhtiyar, cizye verdiğini, bu sebeple fa­kir duştuğunu, cizye verecek durumda olmadığını soyledi.

Adalet guneşi Hz. Omer, onu yanına aldı, hazineden kendisine maaş bağladı. Sonra da şoyle dedi:


“Genc iken bunları calıştırıp, yaşlandıkları zaman da sokağa atamayız.”


İşte Salahatta bu, maharette bu, idare de budur… Devletine, milletine hayırlı iş ve hizmette bulunmak isteyenler, bu anlayışla halkın karşısına cıksın, ben de bir hizmetkarım, efkarını beyan etsin.


Kaynak: risaleajans.com
İslam ve İhsan