
Osmanlı mezar taşlarının en ilginclerinden biri de hic şuphesiz lahana ve bamya başlıklı-motifli mezar taşlarıdır. Burada yatan kişi, Osmanlı'nın meşhur takımlarından lahanacıların-bamyacıların ya bir uyesi veya uyesinin yakınıdır. Nidayi Sevim yazdı.Eyup Sultan ’ın tarihi kabristanları arasında gezintiye devam ediyoruz. Kimler yok ki bu ebediyete acılan kapının ilk durağında? Şairler, şeyhulislamlar, sadrazamlar, kadılar, pehlivanlar, bilginler, musikişinaslar, dervişler… Her gun başka bir değerimizle karşılaşıyoruz. Medeniyetimizin inceliklerini takip etmek ve iz surmek icin başvuracağımız belgeler arasında belki en son mezar taşları gelir. Lakin o mezar taşları bile bu derinlik ve inceliği anlamak-keşfetmek icin kÂfi gelir diye duşunuyoruz.
Mezar taşlarına omrunu vakfeden Fazıl İsmail Ayanoğlu, tarihi mezar taşlarının onemini şu cumlelerle dile getirir: “Ortada mevcud yuksek san ’at abidelerimiz olmasaydı bile, mezarlıklarımızda bulunan nihayetsiz eserler, bu milleti medeniyet goklerine cıkarmaya kÂfi gelirdi.” Ayanoğlu hocaya hak vermemek elde değil, el hak doğrudur. Bugune kadar bu veciz ifadenin belki binlerce yansımasına şahit olduk ve olmaya da devam ediyoruz. Bir mezar taşından hareketle farklı ufuklara doğru yol alıyoruz. Bu sefer hem tasavvuf ehli, hem hafız hem de hattat olan bir Osmanlı hanımefendisinin kabri başındayız: Hafıze-Hattat Habibe Hanım… Kabri Feshane Caddesi ile Kızıl değirmen Sokağının birleştiği yerde, Hubbi Hatun Turbesi ’nin sol tarafında ve Mehmed Vusuli Efendi Turbesi haziresindedir.
LAHANA VE BEZELYE ŞEKLİNDE BAŞLIK
Habibe Hanım, 1873 yılında vefat etmiştir. Hayatı hakkında kaynaklarda pek fazla bilgi yer almaz. Bu sebeple kimlerden ders ve icazet aldığı belli değildir. Bir tarikata mensubiyetinin nişanesi olan tac-ı şerif sikkeli mezar baş şahidesi ustunde lahana şeklinde başlık vardır. Bu başlıktan dolayı Habibe Hanım ’ın Merzifonlu olduğuna hukmedilir. Tarihimizde iki unlu spor takımından biri lahana sembolunu kullanırdı ve bunlara “Lahanacılar” denirdi. Lahanacılar Merzifonlu idi.
Habibe Hanım ’ın ayak şahidesinde şu ifadeler yer almaktadır: “Uskuplu Mahallesi imamı/ Es-seyyid eş-Şeyh Hafız Mustafa/ Muhyiddin Efendi ’nin validesi/ Hafize Hattat Habibe Hanım/ Ruhuna rızaen lillahi ’l-fatiha”
Habibe Hanım ’ın baş şahidesinde ise celi sulus hat ile şunlar yazılıdır: “Bismillahirrahmanirrahim/ Kullu men aleyh fÂn/ Ve yebk vechu rabbike żû-lcelÂli vel-ikrÂm/ Hatm-i nefes eyliyen valide-i hikemdir/ Al aklını başına Hakka calış ey ihvan” Sene: 7 Ra. 1290 M.1873
LAHANACILAR VE BAMYACILAR
Osmanlı mezar taşlarının en ilginclerinden biri de hic şuphesiz lahana ve bamya başlıklı-motifli mezar taşlarıdır. Bu mezarların baş şahidesinde ve ayak şahidesinde, bazen de sadece ayak şahidesinde lahana-bamya formunda başlık bulunmaktadır. Cunku burada yatan kişi, Osmanlı'nın meşhur takımlarından lahanacıların-bamyacıların ya bir uyesi veya uyesinin yakınıdır. Lahanacı ve Bamyacıların unu I. Mehmet (Celebi Mehmet, Fatih Sultan Mehmet ’in dedesidir) donemine kadar gitmektedir. Osmanlı ’nın ilk spor kuluplerindendir.
Kaynaklar I. Mehmet ’in, duşman atlılarının gucunu hissedip kendi ordusundaki hÂkimiyeti artırmak icin bu sistemi yani takımları kurduğunu zikreder.
I. Mehmet o sıralar Merzifon'a cekildiği ve Merzifon'un da lahanası meşhur olduğundan dolayı takımına Lahanacılar, Amasya'da bulunan oğlu II. Murad'ın takımına da buranın bamyası meşhur olduğundan Bamyacılar adı verilir. Lahanacılar yeşil, Bamyacılar mavi kadife esvap (forma) giyermiş. 15. yuzyıldan 19. yuzyıla kadar devam eden bu iki takım sayesinde Yeniceri Ocağı alttan surekli kuvvetlenerek yetişmiş. Ceşitli meydanlarda cirit, gureş, okculuk, mızrak, top ve labut atma gibi musabakalar yapılmış. Bu takımlardaki şahıslar veya yakınları olduklerinde ise mezar taşlarına bu amblemlerin konması Âdet olmuş.
EVLİYÂ CELEBİ ’NİN DİŞLERİNİ KIRAN MUSABAKA
Lahanacılar ve Bamyacılar ’ın taraftarları arasında bazı padişahlar da vardır. Topkapı Sarayı'nın Bab-ı Humayun Kapısı'ndan sağa inen yol uzerinde biri bamya diğeri ise lahana motifleriyle suslu iki dikili taş goze carpar. Bunlardan Lahana Anıtı ’nı III. Selim 1790 ’da, Bamya Anıtı ’nı ise II. Mahmut 1811 ’de yaptırmıştır. Yeniceri Ocağı'nın kaldırılmasıyla, Lahanacılar ve Bamyacılar arasındaki musabakalar da yasaklanmıştır. Hatta pek cok yeniceri mezar taşı da bu tarihlerde tahrip edilerek mezarlıklardan izi tamamen silinmiştir. Bununla birlikte gunumuzde lahana ve bamya figurlerini yansıtan farklı mimari unsurlara zaman zaman şahit oluyoruz. Bunlardan bir tanesi de Cengelkoy ’de bulunan lahana motifi başlıklı Kavas Ahmed Ağa Ceşmesi ’dir.
Sultan İbrahim zamanında kaptanıderyalığa kadar yukselmiş olan Seydî Ahmet Paşa, sert oyun oynamasıyla bilinir. Musabakalarında yaralanan hatta dişleri kırılanlar dahi olurmuş. Seyit Ahmet Paşa, rivayetlere gore unlu seyyah Evliy Celebi ’nin dişlerini de kırmıştır. Evliya Celebi ’nin zayıf ve narin yapılı bir bedene sahip olmasına rağmen, oldukca atik ve cevik olduğu, iyi at binip cirit attığı kaynaklarda dile getirilir. Seyahatnamesinden oğrendiğimize gore 1647 senesinde Seyit Ahmet Paşa ile oynadığı bir cirit esnÂsında dort dişi kırılmıştır. Evliya Celebi, kırılan dişlerini Viyana ’da yaptırdığını yazar.
Kaynak: dunyabizim.com
İslam ve İhsan