İlim ve maneviyat sultanı Mevlana HĂ‚lid-i Bağdadi Hazretlerinin ibret dolu 6 kıssası...Mevlana Halid-i Bağdadi Hazretlerinden ibret dolu altı kıssa:
1- BAĞDAT VALİSİNİN TİTREYİŞİ MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid-i BağdĂ‚dî Hazretleri irşĂ‚da başladığı gunlerde, Bağdat vĂ‚lisi Said Paşa ziyaretine gelmişti. Gordu ki, bircok Ă‚lim dahî sessiz bir şekilde ve başları onune eğik, Ă‚deta hizmetciler gibi edeple huzûrda oturmaktalar. O sırada iceri giren MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretlerinin heybetini gorunce diz cokup titremeye başladı. Kısık bir sesle duĂ‚ istedi. MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri de ona duĂ‚ edip şu na­si­hatte bulundu:
“KıyĂ‚mette, herkes kendi nefsinden suĂ‚l olunur. Sen ise nefsinden ve emrin altında olanların hepsinden suĂ‚l olunursun. Bunun icin Hak TeĂ‚lĂ‚ ’dan ziyĂ‚desiyle kork!
Cunku onunde oyle bir gun vardır ki, o gunun korku ve dehşetinden analar, sut emen yavrularını unuturlar. HĂ‚mile olanlar, korkudan vakitsiz doğururlar. İnsanları sarhoş gorursun. HĂ‚lbuki onlar sarhoş değildir, ancak Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın azĂ‚bı cok şiddetlidir.”
Bu sozler uzerine Said Paşa ’nın titremesi arttı ve yuksek sesle ağlamaya başladı. Şeyh Hazretleri kalkıp mubĂ‚rek elini Paşa ’nın boynuna koydu ve beraberce mescide bitişik olan zĂ‚viyelerine gectiler.
2- BAĞDAT MUFTUSUNUN HALİD-İ BAĞDADİ HAZRETLERİNE TESLİMİYETİ MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri, sayısız talebe yetiştirmiştir. Bunlardan dort bini, ilim ve tasavvufta pek yuksek derecelere nĂ‚il olup icĂ‚zet almışlardır. Talebelerinin HĂ‚lid-i BağdĂ‚dî Hazretlerine olan teslîmiyet ve bağlılıkları ise takdîre şĂ‚yandı. Nitekim Bağdat muftusu Şeyh Sadruddîn Hazretleri, Ă‚limlerin şeyhi, Bağdat vĂ‚lisi ve vezir Davut Paşa ’nın ustĂ‚­dı olduğu hĂ‚lde şoyle derdi:
“Eğer hocam MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri bana: «–Şu sut tenceresini başının ustune al ve carşı-pazar dolaşarak satıver!» diye emir buyursalar, hic tereddut etmeden emirlerine tĂ‚bî olurum!”
Şeyh Ali Suveydî de ilim meclislerinde:
“MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri zĂ‚hir ve bĂ‚tın ilimlerinde sonsuz bir deryĂ‚, biz ise bir damlayız.” derdi.
3- BİR HIRİSTİYANIN İMANINA VESİLE OLAN BAKIŞ MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretlerinin nazarları cok guclu ve tesirli idi. Bir gun yolda yururken CenĂ‚b-ı Hakk ’ın lûtfu ve gonlune verdiği ilhĂ‚mıyla bir Hıris­ti­yana nazar eyledi. Hıris­ti­yan, o anda mĂ‚nevî bir cezbeye kapıldı ve ağlayarak MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretlerinin peşine duştu. Kendisini kaplayan hidĂ‚yet heyecanıyla Hazret-i Pîr ’in evine girdi ve o mubĂ‚rek kapıdan Musluman olarak cıktı. Gonlunden taşan surur ve nur, Ă‚deta yuzune aksediyordu.
4- REZİL ETMEK İSTERKEN REZİL OLDULAR Yahya isminde bir Ă‚lim vardı. Bir kısım gĂ‚fillerin iğvĂ‚sına kapılarak MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretlerini imtihan ve rezil etme maksadıyla bĂ‚zı talebelerini de yanına alarak Hazret-i Pîr ’in huzûruna cıktı. MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri, bu kimseyi hĂ‚nesinin kapısında karşıladı ve musĂ‚faha ettikten sonra yanına oturttu. MisĂ‚firinin gonlundeki birtakım ince ve zor me­se­leleri o daha dilini kıpırdatmadan:
“–Din ilimlerinde cok muşkil me­se­leler vardır. İşte biri şudur, cevabı da budur; diğeri şudur, cevabı da budur!” buyurup halletmiş oldu.
Hayretler icinde kalan Yahya Efendi, ziyaretinde bulunduğu zĂ‚tın ne kadar ustun ve değerli bir Allah dostu olduğunu anladı ve yaptığına pişman olup MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretlerinin buyuk talebelerinden biri olmakla şereflendi.
5- HASTALIĞI ONLEYEN DUA Şam ’da muthiş bir tĂ‚un hastalığı zuhûr etmişti. Bu sebeple MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri, şehirden cıkmak istemedi. AhĂ‚liye de tĂ‚undan olenlerin şehîd olacağı hakkında hadîs-i şerîfler okudu. Bu esnĂ‚da bir kimse geldi ve:
“–Efendim! DuĂ‚ edin de bana tĂ‚un bulaşmasın!” diye yalvardı. Haz­ret-i Pîr, duĂ‚ etti ve bu kimse tĂ‚undan sĂ‚lim oldu.
“–Efendim, kendiniz icin de duĂ‚ etseniz!” denildiğinde ise:
“–Rabbime kavuşmayı istememekten hayĂ‚ ederim!” buyurdu.
Oğullarından once BahĂ‚uddîn, bir muddet sonra da Abdurrahman tĂ‚una yakalanıp vefat etti.
6- OLUMU HABER VEREN ALLAH DOSTU MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri, evlĂ‚tlarının definleri sırasında kendi rıhletinin de yakın olduğunu hissetti. Talebelerine kabrini hazırlamalarını soyledi ve nereye defnolunacağını bildirdi. Talebeleri, bu emri yerine getirme husûsunda, gonullerini saran ayrılık elemi sebebiyle biraz tereddut ettiler. Bunu goren MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri, Şeyh AbdulkĂ‚dir ’i yanına cağırdı ve ona:
“–Kabrimi muhakkak bugun kazın! Cunku kazarken bir taşa rastlayacaksınız. Eğer onu kırmayı vefat gunume bırakırsanız, kabrimi belki vaktinde hazırlayamazsınız.” buyurdu.
Bunun uzerine emri derhÂl yerine getirildi.
Bir gun MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid Hazretleri, Şeyh İsmĂ‚il Gazzî ’ye:
“–Butun kitaplarımı vakfettim.” buyurdu.
O gun, vefĂ‚t eden ikinci oğlu Abdurrahman dolayısıyla tĂ‚ziyeye gelenleri kabûl etti. Ziyaretciler gittikten sonra Şeyh İsmĂ‚il Efendi ’ye:
“–Bugun yanımda kalınız!” buyurdu.
Sonra da:
“–İnsanların: «MevlĂ‚nĂ‚ HĂ‚lid kerĂ‚met izhĂ‚r ediyor!» demelerinden korkmasaydım, bugun butun ahbĂ‚b u yĂ‚rĂ‚nımla vedĂ‚laşırdım. Oyle zannediyorum ki bu cuma gecesi buyuk yolculuğa cıkıyorum.” buyurdu.
O esnĂ‚da kendisine getirilen yemeğe bakarak:
“–Bu ve bundan başka yemeklerden yemeyeceğim! Siz hic, olumu isteyen, hem de yemek yiyen birini gordunuz mu?” buyurdu.
Bir muddet gecmişti ki, talebelerinden İbn-i Âbidîn iceriye girdi ve derin duşuncelere dalmış bir vaziyette:
“–Efendim! Dun gece ruyĂ‚mda Hazret-i OsmĂ‚n ’ın vefĂ‚t etmiş olduğunu gordum. Cok buyuk bir kalabalık toplandı. CenĂ‚ze namazını da ben kıldırdım.” dedi.
MevlÂn HÂlid Hazretleri de ona:
“–Ey İbn-i Âbidîn! Bu fakir, Hazret-i OsmĂ‚n ’ın evlĂ‚dındandır. Bilesin ki vefĂ‚t edeceğim ve sen de kalabalık bir cemĂ‚at ile cenĂ‚ze namazını kıldıracaksın...” buyurdu.
Bunu duyan İbn-i Âbidîn ’in gozleri buğulandı ve buyuk bir keder ve huzne gark oldu.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Osmanlı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan