
Hz. Yahya (a.s.) kimdir? Hz. Yahya ’nın (a.s.) Kur ’an-ı Kerim ’de belirtilen ozellikleri nelerdir? Bir genclik modeli olarak Hz. Yahya ’nın (a.s.) genclere model olan guzel vasıfları...İnsan fıtratına taklit etme ve ornek alma ozellikleri yerleştirilmiştir. İnsan eğitiminde bu iki ozellik devamlı kullanılagelmiş, peygamberler, Ă‚limler ve sĂ‚lih kimseler insanlara ornek olarak gosterilmiş ve onların izinden gidilmesi tavsiye edilmiştir. Bunun gercekleşebilmesi icin de peygamberlerin ve sĂ‚lih kimselerin hayatlarının ve ahlĂ‚klarının anlatılması ve bunların ozendirilmesi gerekmektedir. Nitekim:
“Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her kıssayı sana anlatıyoruz. Bu (sûrede ve kıssalarda) sana hak, mu ’minlere de bir oğut ve hatırlatma gelmiştir” (Hûd 11/120) Ă‚yetinde bunun onemine işaret edilmektedir.
Ebû Hanîfe (o. 150/767) -rah-metullĂ‚hi aleyh- bu konuda şoyle demiştir: “SĂ‚lih Ă‚limleri ve guzel ahlĂ‚klarını anlatan kıssalar, bana fıkhın coğundan daha sevimli gelir. Zira bu anlatılanlar, Hak dostlarının edep ve ahlĂ‚kıdır. Nitekim Ă‚yet-i kerîmede şoyle buyrulmuştur:
«İşte onlar Allah ’ın hidayet ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy!..».”[1]
Cuneyd BağdĂ‚dî (o. 297/909) -kuddise sirruh- da; “SĂ‚lihlerin kıssaları, Allah ’ın ordularından bir ordudur. CenĂ‚b-ı Hak onlarla muritlerin kalbini kuvvetlendirir” demiş, buna delil isteyenlere de yukarıdaki Hûd 11/120 Ă‚yetini okumuştur.[2]
SĂ‚lihlerin hayat hikĂ‚yelerinden ve ahlĂ‚klarından bahsetmek bu derece faydalı ise, peygamberlerin kıssalarını ve ahlĂ‚klarını anlatmanın daha faydalı olacağı aşikĂ‚rdır. Zira onların ornek hayatlarını dinleyen insanların imanı kuvvetlenir, ibadeti artar, ahlĂ‚kı guzelleşir, muĂ‚melĂ‚tına adĂ‚let ve hak duygusu hĂ‚kim olur, sıkıntı ve uzuntuleri hafifler. AhlĂ‚kî faziletleri insanlara, bu tur kıssaları anlatmak sûretiyle daha canlı ve tesirli bir şekilde telkin etmek mumkundur. Umumiyetle kıssalar birden fazla ahlĂ‚kî anlam taşıdığından bunları farklı durumlarda farklı yonleriyle tekrar etmek ve her defasında da yonlendirici bir guce sahip olduğunu gormek mumkundur. Devamlı işitilen kıssalar şuur altına yerleşir ve ihtiyac Ă‚nında hemen hatırlanarak kişinin kararlarına yon verebilir. HĂ‚sılı kıssaların yonlendirici, terbiye edici ve iknĂ‚ edici bir gucu vardır.
Bu sebeple Kur ’Ă‚n-ı Kerim sık sık peygamber kıssaları naklederek onları insanların onune model olarak koymaktadır. İslĂ‚m Ă‚limleri de insanları kıssalarla daha kolay eğitebildiklerini gorduklerinden, eserlerinde bu usule ağırlık vermişlerdir. Dolayısıyla insan eğitiminde oncelikle Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz ’in hayatı ve yaşadıkları, diğer peygamberlerin hayatları ve hatıraları, ashĂ‚b-ı kiramın, Ă‚limlerin, Ă‚riflerin ve sĂ‚lihlerin hayat hikĂ‚yeleri devamlı anlatılmalı, gundemde tutulmalıdır. Aksi takdirde insanlar ornek alma ve rol model ihtiyaclarını bir takım gayr-i muslim kahramanların yaşadığı hayatlarda ve yazdığı roman ve hikĂ‚yelerde aramaya başlayacaktır ki bu da onların İslĂ‚mî şuur ve bakış acısından uzaklaşmalarıyla neticelenecektir.
Kur ’Ă‚n ’da insanlar, bilhassa da gencler icin ornek gosterilen peygamberlerden biri de Hz. Yahya ’dır. Onun genc yaşta şehid edilmesi, yaşlılık devresine ulaşamaması, zihinlerde daima ornek bir genc olarak kalmasını sağlamıştır. Yahya (a.s), Kur ’Ă‚n ’da beş Ă‚yette ismi zikredilen[3] ve Hz. İsa ile cağdaş olduğu bildirilen bir peygamberdir. (Âl-i İmrĂ‚n 3/33-41) İsrĂ‚iloğullarına gonderilmiştir.
HZ. YAHYA ’NIN (A.S.) HAYATI Yahya (a.s) Hz. ZekeriyĂ‚ ’nın oğludur. O da Hz. Suleyman, Davud ve Yakub peygamberlerin soyundandır.[4] Hz. İsa ile Yahya (a.s) teyze cocuklarıdır.[5] Kur ’Ă‚n-ı Kerîm ’de Hz. Yahya ’nın (a.s.) tarihî kimliği uzerinde fazla durulmaz. Daha ziyade onun dunyaya gelişi ve şahsiyetine ehemmiyet verilir. Meryem sûresinin ilk 15 Ă‚yeti bu konuları ele alır. Once Allah ’ın Hz. ZekeriyĂ‚ ’ya (a.s.) olan rahmetinden bahsedilir. O, gizli bir sesle Rabbine yalvarmış;
“Rabbim! Şuphesiz kemiklerim gevşedi. Sacım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hic mahrum olmadım. Gercek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankĂ‚r olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir cocuk bağışla ve onu rızĂ‚na ulaşmış bir kimse kıl!” (Meryem 19/4-6) “Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” diye dua etmişti. (el-EnbiyĂ‚ 21/89)
Allah ’ın Hz. Meryem ’e (a.s.) sebepsiz olarak mucizevî bir şekilde rızık verdiğini gormesi uzerine boyle bir istekte bulunduğu rivayet edilir.[6] Buna şu sebebi de ilave edebiliriz: Mabette ibadetle meşgul olan kucuk yaştaki Hz. Meryem ’in (a.s.) bakımı ve kefaleti icin cekilen kura Hz. ZekeriyĂ‚ ’ya (a.s.) cıkmıştı. Devamlı onunla meşgul olurken onun nasıl guzel bir kulluk hayatı yaşadığını ve duygu zenginliğine sahip olduğunu goruyordu. Onun bu hĂ‚lini ozenerek Meryem (a.s) gibi “Allah ’a teslim olmuş, temiz, iffetli” bir cocuğunun olmasını isteyerek Rabbine yoneldiğini de tahmin edebiliriz.
Nitekim CenĂ‚b-ı Hak, Rahman ’ın has kullarının, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve cocuklarımızı bize goz aydınlığı kıl ve bizi Allah ’a karşı gelmekten sakınanlara onder eyle” diye dua ettiklerini bildirmektedir. (el-FurkĂ‚n 25/74)
Hasan Basrî Hazretleri (o. 110/728) bu Ă‚yet hakkında şoyle demiştir: “Bu Ă‚yet-i kerîme, «Bize Allah ’a itaat yolunda bulunan zevceler ve nesiller ver!» demektir. Zira mu ’mini, sevdiği kişiyi Allah ’a tĂ‚at uzere gormekten daha fazla sevindirecek ve gozunu aydın edecek başka bir şey yoktur.” (BuhĂ‚rî, “Tefsîr”, 25)
Allah TeĂ‚lĂ‚, Hz. ZekeriyĂ‚ ’ya (a.s.) “Yah-ya” isminde bir oğlan cocuğu vereceğini mujdeledi ve onun isminin daha evvel kimseye verilmediğini bildirdi. ZekeriyĂ‚ ’nın (a.s) bu duası ile kendisine verilen mujde arasında 40 sene gectiğini soyleyenler olmuştur.[7] Bu durum duada acele etmeden ısrarla istemeye devam etmek gerektiğini gostermektedir. Nitekim Rasûlullah Efendimiz:
“–Bir kul gunah olan veya akrabası ile darılmasına yol acan bir şeyi dilemedikce yahut acele etmedikce duası kabul olunur” buyurmuştu.
“–YĂ‚ Rasûlallah! Acele etmek ne demektir?” diye sordular.
Allah Rasûlu:
“–Kul; «Nice defalar hep dua ediyorum da Rabbim duamı kabul etmiyor» der. Duasının hemen kabul edilmemesi sebebiyle bıkar ve duayı bırakır. (İşte o zaman acele etmiş olur)” cevabını verdi. (Muslim, “Zikir”, 92)
Bu mujde karşısında sevinen ZekeriyĂ‚ (a.s) buyuk bir şaşkınlık icinde hanımının kısır, kendisinin de ihtiyarlığın son noktasına gelmiş olduğu hĂ‚lde nasıl cocuklarının olacağını sordu. Boyle bir şeyin gercekleşeceğinde şuphesi yoktu ancak bunun keyfiyetini soruyordu. Allah TeĂ‚lĂ‚, kendisini hicbir şey değilken yarattığı gibi Hz. Yahya ’yı (a.s.) yaratmasının da kolay olduğunu ifade etti. Bunun uzerine ZekeriyĂ‚ (a.s) meleklerin bildirdiği bu mujde hususunda kalbinin mutmain olması icin bir işaret istedi. Allah TeĂ‚lĂ‚ istediği işaretin, sapasağlam hĂ‚line rağmen uc gun insanlarla konuşamaması olduğunu bildirdi. Rivayete gore ZekeriyĂ‚ (a.s), hanımının hĂ‚mile kaldığı gecenin sabahında konuşamaz oldu.[8] Bunun uzerine ZekeriyĂ‚ (a.s) ibadethaneden kavminin yanına cıktı ve işaretle onlara sabah akşam Allah ’ı tesbih etmelerini soyledi. (Meryem 19/7-11)
Bunlara ilave olarak Âl-i İmrĂ‚n Sûresi ’nde Hz. ZekeriyĂ‚ ’nın (a.s.) Rabbi-nin katından temiz ve mubarek bir zurriyyet istediği, mĂ‚bette kalkmış ibadet ederken meleklerin kendisine nida ederek Allah ’ın kendisini, Hz. İsa ’yı (a.s.) tasdik edecek, efendi, nefsine hĂ‚kim ve sĂ‚lihlerden bir peygamber olan Hz. Yahya (a.s.) ile mujdelediğini bildirdikleri haber verilir. Hayretle bunun nasıl olacağını sorması uzerine de “Allah ’ın dilediğini yapacağı” cevabı verilmiştir. AlĂ‚met olarak uc gun konuşamayacağı bildirildikten sonra kendisine “Rabbini cokca zikret, sabah akşam tesbih et!” emri verilmiştir. (Âl-i İmrĂ‚n 3/38-41)
Muhammed b. KĂ‚ʻb Hazretleri (o. 108/726 [?]) der ki: “Allah TeĂ‚lĂ‚ birine zikri terkedebileceğine dair ruhsat verecek olsaydı, “Senin icin alĂ‚met, insanlarla uc gun konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir” (Âl-i İmrĂ‚n 3/41) buyurduğu zaman Hz. ZekeriyĂ‚ ’ya (a.s.) ruhsat verirdi. Ancak ona bunun ardından “Ayrıca Rabbini cokca zikret, sabah akşam tesbih et!” buyurmuştur. (Taberî, 6: 391)
Zemahşerî ’ye (o. 538/1144) gore Hz. ZekeriyĂ‚ ’nın (a.s.) insanlarla konuşamayışı, Allah ’ın bu buyuk nimetine şukur icin o muddet zarfında dilini Allah ’ı zikre vermesi, başka şeylerle meşgul etmemesi icindir.[9]
Muhtelif rivayetlere gore ZekeriyĂ‚ (a.s) o zaman yetmiş veya yetmiş kusur yaşındaydı.[10] Kendisinin 92 veya 120, hanımının 98 yaşında olduğu da soylenmiştir.[11]
Allah TeĂ‚lĂ‚ doğduğu gun Hz. Yahya ’ya (a.s.) selĂ‚m etti. Aynı şekilde oleceği gun ve dirileceği gun de selĂ‚m edeceğini bildirdi. (Meryem 19/15) Yani onu her turlu kotuluk, gunah, sıkıntı, azap ve korkudan emin kılacağını, selĂ‚mete cıkaracağını haber verdi.
HZ. YAHYA ’NIN (A.S.) COCUKLUĞU VE GENCLİĞİ Hz. Yahya (a.s) daha kucuk yaşlarda iken Allah TeĂ‚lĂ‚ ona hikmet, kalp yumuşaklığı, ruh temizliği ve sĂ‚fiyeti vermişti. O, Allah ’tan sakınan, takvĂ‚ sahibi, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. Asla isyancı bir zorba olmadı. (Meryem 19/12-14)
Hz. Yahya ’nın (a.s) son derece olgun bir cocukluk hayatı gecirdiği nakledilir. Sekiz yaşında Beytu ’l-Makdis ’in hizmetine girip on beş yaşına kadar orada gunduzleri hizmet ettiği, geceleri de gozyaşları icinde ibadette bulunduğu rivayet edilir.[12] İbnu ’l-Esîr (o. 630/1233) onun kadınları hic arzu etmediğini ve cocuklarla oyun oynamadığını nakleder.[13] Cocuklar yanına gelip; “Haydi gidip biraz oynayalım” dediklerinde o; “Biz oyun icin mi yaratıldık?” derdi. İşte “Biz ona daha cocuk iken hikmet vermiştik” (Meryem 19/12) Ă‚yetinin bu duruma işaret ettiği soylenir.[14] Yani o cocukluğundan beri Allah ’a karşı guclu bir itaat hayatı yaşamıştır.[15]
Hz. Yahya (a.s) buyuyup gencleştiğinde Allah TeĂ‚lĂ‚ ona, “Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl!” buyurdu. (Meryem 19/12) Kendisine peygamberlik verdi.
Bize gelen rivayetlerden Hz. Yahya ’nın (a.s) gencliğinde şatafattan uzak, sade bir hayat yaşadığı anlaşılmaktadır. Buna gore onun yemesi, icmesi ve giyinmesi son derece mutevazı idi.[16] İnsanlara da, fazla yiyecek ve giyeceklerini paylaşmalarını, kanaati, ac gozlulukten ve zorbalıktan uzak durmayı, guzel ahlĂ‚kı, adĂ‚leti tavsiye ediyordu. Gunahlardan uzak durmaya, tevbe ederek manevî temizliği elde etmeye ayrı bir ehemmiyet veriyordu. Ahiret ve hesap gunu icin hazırlanmayı ısrarla vurguluyordu.
Genc yaşta Tevrat ’ı eline almış, İsrailoğullarına vaaz ve nasihat etmeye başlamıştı. Daha sonra da Hz. Musa ’nın şeriatı ile amel etmek uzere İsrailoğullarına peygamber olarak gonderildi.[17]
KĂ‚ʻb el-AhbĂ‚r ’dan (o. 32/652) Hz. Yahya ’nın (a.s) yuzu ve sûreti guzel, yumuşak huylu bir genc olduğu nakledilmiştir.[18]
Rivayetlere bakıldığında Hz. Yahya ’nın (a.s) 32 yaşında şehid edildiği anlaşılmaktadır.[19] Bazı kaynaklara gore, İsrĂ‚ Sûresi ’nde İsrĂ‚iloğulları ’nın yeryuzunde cıkaracakları bildirilen (17/4) iki fesattan ikincisi onların Hz. Yahya ’yı (a.s) oldurmeleri ve Hz. ÎsĂ‚ ’yı (a.s) da oldurmeye teşebbus etmeleridir.[20]
Hadislerde Rasûlullah ’ın Mirac esnasında Hz. Yahya ve İsa (a.s) ile ikinci kat semĂ‚da karşılaştığı, onlara selĂ‚m verdiği, onların da selĂ‚ma karşılık verdikten sonra “MerhabĂ‚ ey sĂ‚lih kardeş ve sĂ‚lih nebî” dedikleri bildirilmektedir.[21]
Bu yazıda Hz. Yahya ’nın (a.s) hayatını, cocukluk ve gencliğini gorduk. Gelecek iki yazımızda inşallah onun Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de bize ornek olarak gosterilen ahlĂ‚kî faziletlerini inceleyeceğiz.
HZ. YAHYA ’NIN (A.S.) KUR ’AN-I KERİM ’DE BELİRTİLEN OZELLİKLERİ Allah TeĂ‚lĂ‚ KitĂ‚b ’ında bizlere Hz. Yahya ’nın (a.s.) cocuk yaşta sahip olduğu ahlĂ‚kî ustunlukleri anlatır. Bu durum bize, cocukların kucuk yaşta eğitilmesinin onemini gosterir. Buna gore ailede cocuğa kucuk yaştan itibaren guzel ahlĂ‚k eğitimi verilmeli, guzel vasıflar bir taraftan cocuğa sozlu olarak anlatılırken, diğer taraftan da fiilî olarak tatbîkĂ‚tı yapılmalı, yaşanarak oğretilmelidir. Şimdi Hz. Yahya ’nın (a.s.) kendilerinden ovguyle bahsedilen ve genclere model olacak guzel vasıflarını sırayla gorelim:
1. İmanda Model Olması
TĂ‚biînin buyuk Ă‚limlerinde KatĂ‚de ’ye (o. 117/735) gore Allah TeĂ‚lĂ‚ Hz. Yahya ’yı imanla dirilttiği, ihyĂ‚ ettiği icin ona “Yahya” ismini vermiştir.[22] Yaşlı anne babadan doğduğu icin bu ismin verildiğini soyleyenler de vardır. (MukĂ‚til, 2: 621) İlk goruşu dikkate alarak gencin manevî Ă‚leminin imanla hayat bulup canlanması gerektiğini soyleyebiliriz. Dolayısıyla bir gence ilk lĂ‚zım olan ve onun icin en hayatî, en onemli şey Allah ’a imandır. Bir insanın ebedî dirilişi buna bağlıdır. Ondan sonra diğer guzel vasıflar gelir. Yahya (a.s) Hz. İsa ’dan altı ay buyuktu, peygamber olarak gonderildiğinde onu ilk tasdik eden, Allah ’tan bir kelime olduğuna ilk şahitlik eden Hz. Yahya (a.s) oldu.[23] Bundan sonra onun yolu ve usûlu uzere yaşamaya başladı. Demek ki bir gencin Allah ’ın peygamberini tasdik edip ona tabi olması, iman esaslarından ve en başta gelen vazifelerindendir. Dolayısıyla gunumuz gencliğinin Rasûlullah Efendimiz ’i cok iyi tanıyıp onu tasdik etmesi ve izinden gitmesi, en buyuk ihtiyacıdır. Hz. ZekeriyĂ‚ (a.s), olumunden sonra İsrailoğullarının kotulerinden olan yakınlarının; dini değiştirmelerinden, toplumu doğru duzgun yonetmemelerinden korkuyordu.[24] Bu sebeple sĂ‚lih bir evlat istiyordu. Bundan hareketle genclerin dini oğrenme, onu yaşama, diğer insanlara tebliğ etme ve koruma idealini kazanmaları gerektiğini soyleyebiliriz. Zira din, genclerle ayakta kalır ve ancak onlarla geleceğe taşınabilir. Bir milletin geleceğini gormek icin onların genclerinin durumuna bakmak yeterlidir. Gencler nelerle meşgul oluyor ve nasıl yetiştiriliyorsa gelecek de ona gore şekillenecek demektir. Hz. Yahya (a.s) İsrailoğullarının bayramlarında ve toplantı yerlerinde durup vaaz eder, onları Allah ’a ibadete davet ederdi. Şam ’a gidip İsa (a.s) ile buluştuğu zaman da halkı Allah ’a ibadete davetten geri durmamıştı.[25] Hz. İsa ’nın Yahya ’yı (a.s) on iki havarisinin başında insanlara Allah ’ın emir ve nehiylerini bildirmek uzere gonderdiği de rivayet edilir.[26] Rasûlullah onun dinî hukumleri tebliğine dair bir hĂ‚diseyi şoyle haber vermişlerdir: “…Yahya (a.s) insanları Beytu ’l-Makdis ’te topladı. Mescid ağzına kadar doldu. Mahfillere de oturdular. Yahya (a.s) onlara şoyle hitap etti: Allah bana beş kelime gonderdi ve onlarla amel etmemi ve size de onlarla amel etmeyi emretmemi soyledi:
Bunlardan birincisi Allah ’a ibadet etmeniz, ona hicbir ortak koşmamanızdır. Allah ’a ortak koşanın misĂ‚li şudur: Bir adam, kendi oz malından altın veya gumuş mukabilinde bir kole satın alır ve ona: «Bu benim evim, bu da işim. Calış, kazandığını bana ode!» der. Kole calışır, fakat kazancını efendisinden başkasına oder. Hanginiz kolesinin boyle olmasına razı olur?
Allah size namazı emretti. Namaz kılarken sağa-sola bakınmayın. Zira Allah yuzunu, sağa sola bakmadığı muddetce namazda bulunan kulunun yuzune cevirir.
Size orucu da emrediyorum! Bunun misĂ‚li şu adamın hĂ‚line benzer; O bir grup icerisindedir. Yanında bir kese icinde misk vardır. Herkes onun kokusundan hoşlanmaktadır. Oruclunun (ağzında hĂ‚sıl olan) koku, Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.
Size sadakayı da emrediyorum! Bunun misĂ‚li de şu adamın hĂ‚line benzer: Duşmanları onu esir edip ellerini boynuna bağlamış ve boynunu vurmak uzere one surmuşlerdir. Adam: «Ben az cok ne varsa malımı fidye olarak verip kendimi kurtarmak istiyorum» der ve fidye ile kendini onlardan kurtarır.
Ben size Allah TeĂ‚lĂ‚ ’yı zikretmenizi de emrediyorum! Bunun misĂ‚li de şudur: Bir kişi duşunun, duşmanları peşinden suratle geliyor ve onu yakalamak istiyorlar. O zĂ‚t ancak sağlam bir kaleye sığınınca kendisini onlardan koruyabiliyor. Kul da boyledir. Kendisini şeytandan ancak Allah ’ın zikri ile koruyabilir.” (Tirmizî, “Edeb”, 78/2863)
Diğer rivĂ‚yette zikirle ilgili kısım şoyle biter: “Kul Allah ’ı zikretmeye devam ederse şeytana karşı, bu adamdan daha iyi korunmuş, daha muhkem bir yere sığınmış olur.” (Ahmed b. Hanbel, Musned, 4: 130, 202)
Hz. Yahya (a.s) insanlara Allah ’ın dinini oğreterek onları ebedî saadete ulaştırmak icin gayret etmiştir. Bizim genclerimiz de oncelikle kendileri dini guzel bir şekilde oğrenip yaşadıktan sonra insanlara bu guzellikleri oğretmeyi ve onları cirkin şeylerden uzaklaştırmayı hedef edinmelidirler.
2. İlimde Model Olması
Hz. Yahya (a.s), Allah ’ın kitabı olan Tevrat ’a buyuk bir ciddiyet ve devamlılıkla sarılmıştır.[27] Demek ki daha kucuk yaşta iken cocuklara Allah ’ın kitabı Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’i evvela okumayı oğretmek, sonra da seviyelerine gore muhtevasını yavaş yavaş anlatmak icap eder. Genc olduklarında ise KitĂ‚bullah ’a sahip cıkmaları, hukumlerini yaşayıp diğer insanlara da oğretmeleri gerektiğini kavramaları lĂ‚zımdır. Kur ’Ă‚n ’da Hz. Yahya ’ya (a.s) kucuk yaşta “hukum” verildiği bildirilmektedir. (Meryem 19/12) Bu kelimeyi mufessirler anlayış, ahkĂ‚m, marifet ve hikmet diye tefsir eder, Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın Hz. Yahya ’ya (a.s) daha kucuk yaşlardayken KitĂ‚bullah ’a karşı derin bir anlayış verdiğini soylerler.[28] O hĂ‚lde genclerimize Kur ’Ă‚n ’ın hikmetlerini anlatma hususunda gec kalınmamalıdır. Seviyelerine gore Kur ’Ă‚n kıssa ve mesellerini, temsil ve teşbihlerini, bunlardaki hukumleri ve hikmetleri anlatarak onların zihin dunyalarını guzel bilgilerle suslemek lĂ‚zımdır. Âyetteki “hukum” kelimesine “akıl” manası veren de olmuştur. Zemahşerî, Allah ’ın, kucuk yaşta Hz. Yahya ’nın (a.s) aklını sağlamlaştırdığı, sonra da ona vahyettiği goruşune yer verir. (Zemahşerî, 3: 8) Bu durumda genclerin akıl ve zihin yapısını guclendirecek tedbirler alınmalı, bunları zaafa uğratacak alışkanlık, davranış ve gıdalardan onları korumalıdır.
ZekeriyĂ‚ (a.s) Allah ’tan bir cocuk isterken kendisine ve Yakûp (a.s) oğullarına vĂ‚ris olacak bir evlat istemişti. Hz. ZekeriyĂ‚ ’nın miras bırakacak bir malının olmaması ve peygamberlerin dunya malına onem vermemeleri gibi sebeplerle Ă‚yette bahsedilen mirasın nubuvvet, ilim, hikmet, takva ve riyaset gibi şeyler olduğu soylenmiştir.[29] Rasûlullah peygamberlerin altın ve gumuş değil, ilmi miras bıraktıklarını bildirdikten sonra “Kim bu mîrĂ‚sı alırsa, buyuk bir nasip almış olur” buyurmuşlardır. (Ebû DĂ‚vûd, “İlim”, 1/3641) Bugun biz de genclerimize iman, ilim ve ameli miras bırakmaya gayret etmeli, onları bu tur mirasın peşinde koşacak bir şuurda yetiştirmeliyiz. 3. İbadette Model Olması
KĂ‚ʻb (r.a) Hz. Yahya ’nın (a.s) cok ibadet ettiğini ve itaatinin son derece kuvvetli olduğunu nakletmiştir. (HĂ‚kim, 2: 647/4150) Ona henuz sabî iken ilim ve hikmet verilmişti. Yahya (a.s), Allah ’ı tanımayı sağlayan bu ilim ve hikmet ile sımsıkı sarıldığı kitap sayesinde ibadetin onemini iyice kavramış olmalıdır. Bu konuda ailesinin katkılarını da unutmamak gerekir. Zira onun butun aile fertleri ibadet konusunda birbirleriyle yardımlaşırlardı. Allah ’ın rahmetini umarak ve azabından korkarak O ’na yalvarır, dua ve ibadet ederlerdi. (Taberî, 18: 521) Abdullah ibn Hakîm şoyle der: Ebûbekir (r.a) bize bir hutbe îrad etti ve şoyle dedi: “EmmĂ‚ ba ’d: Size, Allah ’a karşı takvĂ‚ sĂ‚hibi olmanızı tavsiye ederim. O ’nu lĂ‚yık olduğu şekilde senĂ‚ edin! Korku ile umid arasında olun, Allah ’tan isterken ısrĂ‚r edin! Allah -azze ve celle- Zekeriya (a.s) ile Ă‚ilesini overek şoyle buyuruyor: «…Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin bir huşû icindeydiler.»”[30]
Hz. Yahya ’nın (a.s) ailesi, bu davranışlarıyla bizlere, kişinin cocuğuna yapabileceği en buyuk iyilik ve hayrın, onun ibadet duygusunu geliştirmek ve Allah ila olan ilişkisini sağlam bir temele oturtmak olduğunu oğretmektedir.
Hz. Yahya (a.s) ve ailesi huşû ehli kimselerdi, Allah ’a derin bir saygı icinde yaşarlardı. (el-EnbiyĂ‚ 21/90) Mutevazı idiler, Allah ’a ibadet ve dua etmekten cekinmez, bu konuda buyuklenmezlerdi. (Taberî, 18: 522) Bu tur duygular, Hz. Yahya (a.s) orneğinde olduğu gibi aile ortamının desteği ile daha kolay ve daha iyi bir şekilde kazanılabilmektedir. 4. AhlĂ‚kta Model Olması
Allah TeĂ‚lĂ‚ “Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de (verdik). O, cok takvĂ‚lı bir kimse idi” buyurur. (Meryem 19/13) Âyette gecen “hanĂ‚n” kelimesi, rahmet, şefkĂ‚t, rikkat, muhabbet ve tazim manalarına gelir. Bir annenin kalp yumuşaklığını, sıcacık sevgi ve şefkĂ‚tini hatırlatır. Allah TeĂ‚lĂ‚ rahmet, şefkĂ‚t ve muhabbetiyle Hz. ZekeriyĂ‚ ve Yahya ’ya (a.s) ikram ve ihsanlarda bulunmuş, daha sonra bu guzel vasıfları onlara da vermiştir.[31] Yahya (a.s) kalbinde Allah ’a karşı engin bir muhabbet besliyordu. Allah ’ın kullarına karşı da buyuk bir muhabbet, merhamet, şefkat ve tazim duygularıyla doluydu. Rikkat-i kalbiye sahibiydi. Bundan hareketle anne-baba ve eğitimcilerin de, cocuklara sevgi, şefkat, rikkat, merhamet ve tazim duygularını aşılamaya ve bunların eğitimini vermeye ozen gostermeleri gerektiğini soyleyebiliriz.
Hz. Yahya (a.s) gunahlardan uzak duran, rûhî sĂ‚fiyete sahip tertemiz bir genc idi, bedenini Rabbine tĂ‚atte kullanır, devamlı amel-i sĂ‚lihler işlerdi. (Taberî, 18: 159) Her turlu hayır ve iyilik hususunda artarak devam eden bir gelişim gosterirdi. (İbn Atıyye, 4: 8) Rasûlullah Hz. Yahya ’nın (a.s) cok hayırlı bir kişi olduğunu ifade ettikten sonra bunun sebebinin de Allah ’ın onu Kur ’Ă‚n ’da guzel vasıflarla anlatması olduğunu soylemiş, ilgili Ă‚yetleri okumuş ve sonunda; “Hicbir kotuluk yapmadı, hatta boyle bir şeyi aklından bile gecirmedi” buyurmuştur. (Heysemî, 8: 209) Genclerin kalp ve ruh temizliğini muhafaza edip bunları geliştirmeye calışmak, eğitimin en muhim hedefi olmalıdır. Hz. ZekeriyĂ‚ (a.s) Allah ’tan kendisine din, ahlĂ‚k ve zĂ‚hirî gorunuş itibariyle Allah ’ın ve kullarının rĂ‚zı olacağı vasıfta bir cocuk ve hatta aynı vasıfta tertemiz bir zurriyet bahşetmesini istemişti.[32] CenĂ‚b-ı Hak onun bu duasını kabul ederek ona Hz. Yahya ’yı (a.s) bahşetti. O hem Allah ’ın rızasını kazanan, hem de insanlar tarafından sevilip kendisinden memnun olunan bir gencti. Hem Allah ’ın rızasına uygun bir hayat yaşayan hem de cevresindeki insanların memnuniyetini kazanabilen bir genc, hic şuphesiz ideal bir genctir. Yahya (a.s) kısa ama ornek davranışlarla dolu guzel bir hayat yaşamıştır.
5. TakvĂ‚da Model Olması
- Yahya (a.s) Allah ’tan korkar, O ’nun tĂ‚atine koşar, emirleri yerine getirir, haramlardan kacınırdı. Gayet temizdi, hic gunah işlemezdi. Takvayı şiar edinmişti. (Taberî, 1420: 18/159) Haşyetullah sebebiyle cok ağlardı.[33] Rasûlullah (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Âdemoğullarından herkes mutlaka bir hata (gunah) işlemiş veya buna istek duymuştur, ancak Yahya b. ZekeriyyĂ‚ bunun hĂ‚ricindedir.” (Ahmed b. Hanbel, Musned, 1: 292, 295, 301)
Peygamberler Allah tarafından gunahlardan korunmuş masum insanlardır. Onların dışındaki insanlar ise boyle değildir. Ancak onlara duşen de her şeyden evvel gunahlardan sakınmaya gayret etmektir. Yasaklardan uzak durmak, emirleri yapmaktan once gelir. Genclere de her şeyden once bu hassasiyeti kazandırmak lĂ‚zımdır. Buna rağmen icine duşulen hatalar icin de hemen tevbe ve istiğfara sarılmanın luzumu anlatılmalıdır. Nitekim Yahya (a.s) bu hususta da genclere ornek olmuştur. Hasan Basrî ’nin rivayetine gore bir gun Hz. İsa ile Hz. Yahya karşılaşmışlardı. İsa (a.s): “Benim icin istiğfar ediver, sen benden daha hayırlısın!” dedi. Yahya (a.s) da ona: “Asıl sen benim icin istiğfar ediver, sen benden daha hayırlısın!” dedi. İsa (a.s): “Sen benden daha hayırlısın, cunku ben kendi uzerime selĂ‚m ettim sana ise Allah selĂ‚m etti” dedi.[34] Bu rivayette iki peygamber, bir taraftan istiğfarın ehemmiyet ve luzumunu anlatırken bir taraftan da tevazu ve karşıdakine hurmetin en guzel orneğini sergilemişlerdir.
- Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de Hz. Yahya ’nın iffetli ve nefsine hĂ‚kim bir genc olduğu bildirilirken “hasûr” kelimesi kullanılır. (Âl-i İmrĂ‚n 3/39) Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (o. 1942) bu kelimeyi: “Kudreti var iken, gerek kadın ve gerek sĂ‚ir şehevĂ‚t-ı dunyĂ‚dan nefsini son derece hasr u zapteden mucerred (bekĂ‚r), afîf, zĂ‚hid, tĂ‚rik-i dunya” diye tefsir eder. (Hak Dîni, 2: 1096) Burada mubalağa sîgasının kullanılması, Hz. Yahya ’nın iffetini koruma, şehvetine hĂ‚kim olma ve haramlardan uzak durma hususundaki itina ve dikkatini ve bu vasfın Allah katındaki değerini gostermektedir.
Bir gencin nefsine ve şehvetine hĂ‚kim olması, aşırı dunyevî arzularını kontrolu altında tutması, gunahlardan korunmasının en buyuk adımıdır. Şehvetin en kuvvetli olduğu genclik devrinde, bircok gunahlar bu duygu sebebiyle işlenir ve insan pek cok zarara bu vesileyle uğrar. Dolayısıyla cocuklara ve genclere iffetin onemi iyice anlatılmalı ve bunun eğitimi verilmelidir. Bunun yanında buyuklere duşen vazife de genclerin bulunduğu ortamları onların iffetlerini kolayca koruyabilecekleri bir şekilde tanzim etmektir.
Allah TeĂ‚lĂ‚ doğduğu gun Hz. Yahya ’ya selĂ‚m etti. Aynı şekilde oleceği gun ve dirileceği gun de selĂ‚m edeceğini bildirdi. (Meryem 19/15) Bu selĂ‚m şoyle anlaşılmıştır: Allah TeĂ‚lĂ‚, Hz. Yahya ’nın doğduğu gun Şeytan ’ın ona bir kotuluk yapmasına musaade etmemiş, ona eman vermiştir. Bu sebeple kıyamet gunu herkes mutlaka bir gunah işlemiş olarak gelirken Hz. Yahya ’nın hic gunahı olmadığı hĂ‚lde geleceği rivayet edilir. Olduğu gun de kabir fitnesinden emin olmuştur. Yeniden diriltileceği gun ise kıyamet gununun azabından, o dehşetli gunun korkularından emin olacaktır. (Taberî, 18: 160)
6. Ailede Model Olması
- Yahya (a.s) anne babasını cok sever, emirlerine itaat eder, isteklerini yerine getirmek icin koşar, onlara asla karşı gelmez ve isyan etmezdi. (Meryem 19/14; Taberî, 18: 160) İslĂ‚m ’da Allah ’a ibadetten hemen sonra ana-babaya iyilik ve itaat etmek gelir. Allah TeĂ‚lĂ‚, “Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını vasiyet ettik! Cunku anası, onu nice sıkıntılara katlanarak (karnında) taşımıştır. Sutten ayrılması da iki yıl icinde olur. (İşte bunun icin

- Allah TeĂ‚lĂ‚, Hz. Yahya ’nın cebbĂ‚r ve isyankĂ‚r olmadığını bildirir. (Meryem 19/14) O, insanları Allah ’a isyana zorlamaz, ofkelenip kimseye vurmaz, kimseyi ofkeyle oldurmezdi. (MĂ‚turîdî, 7: 225) Zira nefsinin ofkesine kapılarak haksız yere cezalandıran herkes cebbĂ‚rdır. (RĂ‚zî, 21: 518) Yahya (a.s) ise tum bunların aksine Rabbine ve anne babasına buyuklenmez, bilakis onlara karşı son derece mutevazı ve alcak gonullu davranır, emrettikleri şeyleri yapar, nehyettikleri şeylerden uzaklaşırdı. (Taberî, 18: 160)
Genclere ofke kontrolunu oğretmek gerekir. Bunu başarabilen bir genc gerek anne babasına gerekse diğer insanlara karşı zorba ve isyankĂ‚r olmaktan daha kolay kurtulabilir. Ebû Hureyre ’den rivĂ‚yet edildiğine gore, bir adam Nebî (s.a.v) ’e, “Bana oğut ver” dedi. Rasûlullah (s.a.v), “Kızma!” buyurdu. Adam dileğini bir kac kez tekrar etti. Peygamber Efendimiz her defasında ısrarla “Kızma!” buyurdu. (BuhĂ‚rî, “Edeb”, 76)
- Taberî “Bana katından bir velî lutfeyle” (Meryem 19/5) Ă‚yetini, “beni katından bana vĂ‚ris ve yardımcı olacak bir cocukla rızıklandır” diye tefsir etmiştir. (Taberî, 18: 145) Hz. ZekeriyyĂ‚ ’nın bu ifadesinden şoyle bir ders cıkarabiliriz: Musluman bir genc babasının ve soyunun maddî ve mĂ‚nevî varlığına sahip cıkmalı, Ă‚ilesine guzel işlerinde yardımcı olmalıdır. Bilhassa da onların dinî hayatına sahip cıkarak sahih din anlayışını gelecek nesillere aktarmaya calışmalıdır.
7. Toplumda Model Olması
İki Ă‚yette Hz. Yahya ’nın sĂ‚lihlerden olduğu bildirilir.[35] “SĂ‚lih” kelimesi lugatte “faydalı, iyi, doğru ve guzel olan, işe yarar, her turlu bozukluk ve yanlışlıktan arınmış; barışcı, uyumlu” gibi mĂ‚nalara gelmekte olup fĂ‚sid (bozuk, duzensiz) ve sû ’ (kotu, cirkin) kelimelerinin zıddıdır.[36] Istılahta, dinî ve ahlĂ‚kî bakımdan iyi davranışlara sahip,[37] Allah ’a ve Ă‚hiret gunune iman eden, iyiliği emredip kotulukten nehyeden ve hayırlarda yarışan kişiye “sĂ‚lih” denir. (Âl-i İmrĂ‚n 3/114) Yahya (a.s) bizim icin “sĂ‚lih bir genc modeli”dir. Aslında genc, orta yaş, yaşlı butun insanlar sĂ‚lih olmaya teşvik edilmelidir. Ancak bir gencin sĂ‚lih olması daha farklı bir anlam ifade eder. Allah TeĂ‚lĂ‚ sĂ‚lihlerin dostu ve gozeticisi olduğunu, yeryuzune Allah ’ın sĂ‚lih kullarının hĂ‚kim olacağını, erkek olsun, kadın olsun inanmış olarak sĂ‚lih işler yapanlara Allah ’ın guzel ve hoş bir hayat yaşatacağını ve onlara Ă‚hirette cok değerli mukĂ‚fatlar vereceğini haber vermektedir.[38] Bu sebeple peygamberler her vesileyle, “Beni sĂ‚lihlerden eyle” diye Allah ’a dua etmişlerdir.[39]
- Hz. Yahya ’nın bir diğer sıfatı olarak zikredilen “Seyyid” kelimesi efendi, yuksek seciyeli; ilimde, fıkıhta, anlayışta, ibadette, hilimde, vera‘da ustun; şerefli, akıllı, takvĂ‚ sahibi, kerîm, guzel ahlĂ‚klı, Allah katında değerli olan ve ofkesine mağlup olmayan diye tefsir edilmiştir.[40] Bunun yanında kerîm, halîm, bĂ‚tıla tenezzul etmeden guzel bir şekilde insanların rızasını alan, yaşıtlarına ustun, idareciliğe lĂ‚yık diye de anlaşılmıştır.[41] Bunların hepsi de genclerin onune ideal olarak konulacak cok guzel vasıflardır. Bu sebeple buyukler devamlı gencleri efendi olmaya teşvik ederler.
8. Her Yonuyle Benzersiz Bir Genc Olması
Meryem Sûresi'nin 7. Ă‚yetinde gecen “semiyy” kelimesi farklı şekillerde anlaşılmıştır. Mufessirlerin coğu, “adaş” manasını kuvvetli bulmuşlardır. Bu durumda “Yahya” isminin daha once kimseye verilmediği anlaşılmaktadır. Nitekim araştırmalar bu ismin daha evvel hic kullanılmadığını, Hz. Yahya ’dan sonra yaygınlaştığını ortaya koymuştur. Yahudiler cocuklarına atalarının ismini vermeye cok onem verirlerdi. Hz. Yahya ’ya atalarından birinin değil de daha once hic kullanılmayan bir ismin verilmesi, onları cok şaşırtmış, bu uygulama Yahudilerdeki “soyun ustunluğu” ve “aile geleneğine dayalı kurumsal din anlayışı”nın yıkılışını başlatmış ve zamanla din adamları sınıfı ile Yahudi “kohen” geleneğinin lağvedilmesine yol acmıştır.[42]
MucĂ‚hid, Said b. Cubeyr (o. 94/713 [?]) gibi bazı Ă‚limler ise “semiyy” kelimesinin “eşi ve benzeri olmayan” manasını tercih etmişlerdir.[43] MĂ‚turîdî, daha once fazilet ve makam itibariyle onun bir benzerinin gelmediğini soylemiş ve onun hic gunah işlemediği, buna istek bile duymadığı rivayetine yer vermiştir.[44] İkinci manayı esas aldığımızda Hz. Yahya ’nın bu vasfı da genclere ornek gosterilebilir. Buyukler ve eğitimciler, gencleri imanda, ilimde, amelde, edepte, ahlĂ‚kta benzersiz bir genc olma hedefine yonlendirebilirler.
Sonuc olarak Yahya (a.s) Kur ’Ă‚n ’da guzel vasıfları zikredilerek methedilen ornek bir genctir. Dolayısıyla her asırdaki genclere model bir şahsiyet olarak takdim edilebilir. Âyetlerde zikredilen guzel ahlĂ‚kı geniş bir şekilde işlenerek genclerin bu ozellikleri kazanmaları sağlanabilir. Kur ’Ă‚n ’daki butun peygamberlerin insanlara ornek gosterildiği, peygamberlerin ortak vasıflarının genclere anlatılabileceği duşunulebilir. Ancak hususî olarak muayyen bir şahsın model olarak gosterilmesi insan uzerinde daha kuvvetli bir tesir icra eder. İnsanların onunla aynîleşmesini kolaylaştırır. Hz. Yahya gibi genc yaşta şehit edilen ve hayatın sadece cocukluk ve genclik devrelerini yaşayan bir peygamber gencler icin daha farklı bir anlam ifade edebilir. Gencler, daha fazla dikkatlerini ceken bu modelde kendi yaşlarına ait problemlerin cozumunu daha rahat bulabilirler. Bu sebeple genclerin dikkati ozellikle Hz. Yahya ’nın iffetli hayatına cekilmelidir.
Hz. Yahya ’ya ve butun peygamberlere selĂ‚m olsun!
Dipnotlar:
1) el-En ’Ă‚m 6/90. İbn Abdilberr, CĂ‚miu beyĂ‚ni ’l-ilmi ve fadlih, thk. Ebi ’l-EşbĂ‚l ez-Zuheyrî (DĂ‚ru İbn Hazm, 1414/1994), 1: 509. 2) er-RisĂ‚letu ’l-Kuşeyriyye, thk. Abdulhalîm Mahmûd - Mahmûd b. eş-Şerîf (KĂ‚hire: DĂ‚ru ’l-MaĂ‚rif, ts.), 2: 354. 3) Âl-i İmrĂ‚n 3/39, el-EnʻĂ‚m 6/85, Meryem 19/7, 12, el-EnbiyĂ‚ 21/90. 4) Meryem 19/6; Taberî, CĂ‚miu ’l-beyĂ‚n fî te ’vîli ’l-Kur ’Ă‚n, thk. Ahmed Muhammed ŞĂ‚kir (Muessesetu ’r-RisĂ‚le, 1420/2000), 18: 145. 5) BuhĂ‚rî, “EnbiyĂ‚”, 43; Muslim, “İman”, 259. 6) Âl-i İmrĂ‚n 3/37-38; Taberî, 6: 359-361. 7) İbn AllĂ‚n, Delîlu ’l-fĂ‚lihîn, nşr. Halil Me ’mûn ŞeyhĂ‚ (Beyrut: DĂ‚ru ’l-Maʻrife, 1425/2004), 7: 302. 8) MukĂ‚til b. Suleyman, Tefsîr, thk. Abdullah Mahmûd ŞahhĂ‚te (Beyrut: DĂ‚ru İhyĂ‚i ’t-TurĂ‚s, 1423), 2: 621. 9) Zemahşerî, el-KeşşĂ‚f (Beyrut: DĂ‚ru ’l-Kutubi ’l-Arabî, 1407), 1: 360. 10) MukĂ‚til, 2: 621; Taberî, 18: 143, 150. 11) İbnu ’l-Esîr, el-KĂ‚mil fi ’t-tĂ‚rîh, thk. Omer AbusselĂ‚m Tedmurî (Beyrut, 1417/1997), 1: 268. 12) İbn Kuteybe, Uyûnu ’l-ahbĂ‚r (Beyrut: DĂ‚ru ’l-Kutubi ’l-İlmiyye, 1418), 2: 317. 13) İbnu ’l-Esîr, el-KĂ‚mil fi ’t-tĂ‚rîh, 1: 267. 14) Ahmed b. Hanbel, ez-Zuhd, nşr. Muhammed Abdusselam ŞĂ‚hîn (Beyrut, 1420/1999), 65, 76. 15) Meryem 19/12; İbnu ’l-Esîr, el-KĂ‚mil fi ’t-tĂ‚rîh, 1: 268. 16) Ahmed b. Hanbel, ez-Zuhd, 68, 76; İbnu ’l-Esîr, el-KĂ‚mil fi ’t-tĂ‚rîh, 1: 268. 17) Saʻlebî en-NîsĂ‚bûrî, ArĂ‚isu ’l-mecĂ‚lis (Mısır, 1370/1951), 379. 18) HĂ‚kim, el-Mustedrek, thk. Mustafa AbdulkĂ‚dir AtĂ‚ (Beyrut, 1411), 2: 647/4150. 19) Mustafa Âsım Koksal, Peygamberler Tarihi (Ankara, 2004), 298. 20) Mahmut Aydın, “YahyĂ‚”, DİA, 43: 233-234. 21) Ahmed b. Hanbel, Musned 2: 148; 4: 207; BuhĂ‚rî, “Bed ’u ’l-Halķ”, 6, “EnbiyĂ‚”, 43, “MenĂ‚ķıbu ’l-ensĂ‚r”, 42; Muslim, “ÎmĂ‚n”, 259, 264. 22) Meryem 19/7; Taberî, 18: 147. 23) Âl-i İmrĂ‚n 3/39; Taberî, 6: 372; İbnu ’l-Esîr, el-KĂ‚mil fi ’t-tĂ‚rîh, 1: 267. 24)Meryem 19/5-6; Zemahşerî, 3: 4. 25)Sa ’lebî, ArĂ‚isu ’l-mecĂ‚lis, 376. 26)Taberî, TĂ‚rîh (Beyrut: DĂ‚ru ’t-TurĂ‚s, 1387), 1: 586. 27)Meryem 19/12; MukĂ‚til, 2: 622. 28)MukĂ‚til, 2: 622; Taberî, 18: 155. 29) MukĂ‚til, 2: 620; Taberî, 18: 146. 30) el-EnbiyĂ‚ 21/90; İbn Kesîr, 5: 370. 31) Bkz. MĂ‚turîdî, Te ’vîlĂ‚tu Ehli ’s-Sunne, thk. Mecdî Baslûm (Beyrut, 1426/2005), 7: 224. 32) Bkz. Âl-i İmrĂ‚n 3/38; Meryem 19/6; Taberî, 18: 147. 33) Ahmed b. Hanbel, ez-Zuhd, 76. 34) Meryem 19/15, 33; YahyĂ‚ b. SellĂ‚m, Tefsîr, thk. Dr. Hind Şelebî (Beyrut, 1425/2004), 1: 218. 35) el-En‘Ă‚m 6/85; Âl-i İmrĂ‚n 3/39. 36) RĂ‚gıb el-İsfahĂ‚nî, MufredĂ‚t, “slh” md., 489-490; Seyyid Şerîf CurcĂ‚nî, et-TaʻrîfĂ‚t, “sĂ‚lih” md., 131. 37) Hûd 11/46; el-Ankebût 29/9. 38) el-A ’rĂ‚f 7/196; el-EnbiyĂ‚ 21/105; en-Nahl 16/97. 39) Bkz. Yûnus 12/101; eş-ŞuarĂ‚ 26/83; en-Neml 27/19. 40) Âl-i İmrĂ‚n 3/39; Taberî, 6: 374-376. 41) Elmalılı, Hak Dîni, 2: 1096. 42) Yasin Meral, “Biz Yahya ismini daha once kimseye vermedik!”, Ankara Universitesi İlahiyat Fakultesi Dergisi 58:1 (2017): 213-223; Tolga Savaş Altınel, “Soyun Onemi Bağlamında Yahudi-Haşmoni Krallığı ve Vaftizci Yahya”, Marmara Universitesi İlĂ‚hiyat Fakultesi Dergisi 52 (Haziran 2017): 134. 43) Tefsîru MucĂ‚hid, thk. Dr. Muhammed AbdusselĂ‚m Ebu ’n-Nîl (Mısır: DĂ‚ru ’l-Fikri ’l-İslĂ‚mi ’l-Hadîs, 1410/1989), 454; Taberî, 18: 148; İbn Ebî HĂ‚tim, 7: 2399; Semerkandî, Bahru ’l-ulûm, 2: 369; Zemahşerî, 3: 5. 44) MĂ‚turîdî, Te ’vîlĂ‚tu Ehli ’s-Sunne, 7: 221.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Altınoluk Dergisi, Sayı: 397/398/399
İslam ve İhsan